2020 yılı pandemi şartlarına rağmen Rus dış politikası açısından hayli hareketli gelişmelere sahne oluyor. Karabağ Savaşı’nı geri planda satranç oynar gibi tamamlayan Putin, 9 Kasım Karabağ Ateşkes Anlaşması hükümleri uyarınca en az 5 yıl süre ile Azerbaycan’ın ihtilaflı Karabağ Bölgesi’ne asker konuşlandırdı. Rusya’nın Kafkaslardaki askeri varlığı 1992 sonrasındaki en etkili seviyeye ulaştı. Ancak Rusya için “yakın çevre” olarak adlandırdığı eski Sovyet coğrafyasında işler her yerde pek de istediği gibi ilerlemiyor. Moldova’da gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerinden Rusya yanlısı Dodon’un mağlubiyete uğraması Rusya-Avrupa hattında yeni bir gerilim başlığı anlamına geliyor.

Rusya’nın Orta Asya ve Kafkaslardaki askeri ve siyasi varlığı konsolide edilirken Avrupa hattında çatlakların büyüdüğünü söylemek hiç de abartı olmayacaktır. Ukrayna mücadelesinden Kırım’ı ilhak edip, Doğu Ukrayna’da defacto bir bir bölge yaratarak “kısmı bir kazançla” çıkan Rusya, etkisinden en az şüphe edileceği Belarus’ta bile sarsıcı bir yaz çalkantısı ile yüzyüze kalmıştı. Şimdi Rusya tarafından desteklenen ayrılıkçı Transdinyester bölgesinin de içinde yer aldığı Moldova’da ortaya çıkan Avrupa yanlısı yükseliş Moskova-Batı ilişkilerinde ilave bir sıcak gerilim çıkaracak gibi duruyor.

BALTIKLARDAN KARADENİZ’E GENİŞLEYEN AVRUPA:

Moldova’da haftasonu gerçekleşen seçimleri merkez sağ neo-liberal aday Maia Sandu kazandı. Yaklaşık 3 buçuk milyonluk nüfusunun üçte biri yurtdışında çalışan Moldova’da ülke içinde ve yurtdışı temsilciliklerinde kurulan toplam 2143 sandıktan Maia Sandu’nun çıkmasına kesin gözüyle bakılmıyordu. İlk turu önde tamamlayan ancak çoğunluk sağlayamayan Sandu, ikinci turda çoğunluğu sağlayarak ülkenin yeni cumhurbaşkanı olarak ismini tescillemiş oldu. Avrupa’nın en yoksul ülkesi olmaktan bir türlü çıkamayan Moldova’da seçimlere katılım %53 oranında gerçekleşti. Yurtdışında, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde çalışan Moldovalıların oyları Sandu’nun zaferinde etkili olmuş görünüyor.

Yoksulluk ve yolsuzluğun değişmeyen temel gündem olduğu ülkede bu iki başlık da dış politika tercihleri ile iç içe konuşuluyor. Batı yanlısı muhalefet aynı dili konuşan ve aslında tarihsel olarak bir parçası oldukları Romanya ile birleşmeyi, Avrupa Birliği sürecine bu yolla dahil olmayı temel kurtuluş reçetesi olarak görüyor. Onlar için yolsuzluk da yoksulluk da Rusya yanlısı elitin ürünü. Ancak Rusya yanlısı olarak adlandırılan kesimler ise her iki sorunu daha yapısal etmenlere ve ülkenin yüz yüze bırakıldığı dış rekabete bağlıyorlar. Rusya yanlıları Romanya, Ukrayna, Avrupa ve Rusya ile dengeli bir ilişki sürdürmeye çalıştıklarını ileri sürüyor. Ülkedeki etnik Ruslar yanında Rusdilli Moldovalılar en az Batı yanlıları kadar güçlü bir blok oluşturuyor ve bu sayede bu güne kadar seçimlerden bir adım önde çıkmayı başarıyorlardı.

Ancak özellikle Romanya’nın Moldova vatandaşlarına çifte pasaport, dolayısıyla vizesiz Avrupa kapısı açması tabloyu yavaş yavaş değiştirmeye başlamış görünüyor.

30 yıldır Romanya ile birleşme ve Avrupa Birliğine katılma yanlıları ile birleşmeye karşı çıkarak Rusya ile yakın ilişkiler sürdürmeyi savunalar arasında gerilimli seçimlere sahne olan Moldova’da bu seçim de sürecin sonu olmayacak. Zira Moldova parlamenter sistemle idare ediliyor ve cumhurbaşkanlığını kazanmak parlamentoda çoğunluğu elde etmeksizin hızlı bir değişim olanağı sağlamayacak. Ancak değişimin yönüne bakıldığında, her geçen yıl Romanya ve Avrupa yanlısı nüfusun ağrılığını arttırdığı söylenebilir. Rusya’nın Moldova ile ilişkilerinde hem elini güçlendiren hem de giderek içinden çıkılması zor bir hale gelen Transdinyester sorunu önümüzdeki süreçte Moldova’nın askeri boyutu olabilecek bir çatışmaya da sahne olabileceğine işaret ediyor.

TRANSDİNYESTER SORUNU

Moldova’nın kuzey sınırlarından Karadeniz’e dökülen Dinyester nehri ile Ukrayna arasında kalan bölgeleri Transdinyester olarak biliniyor ve burada yer alan bölge 1990’da Moldova’dan bağımsızlığı ilan etmiş ardından SSCB’nin dağılması ile de tek taraflı olarak tam bağımsızlığını duyurmuştu. Transdinyester Cumhuriyeti’nde etnik Rus, Ukraynalı ve Moldovalılar yaklaşık eşit bir dağılım gösteriyor ve yarım milyonluk nüfusu 1992’den bu yana tam bir izolasyon içinde yaşıyor. BM üyesi hiçbir ülke tarafından tanınmayan bu cumhuriyeti tanıyan 3 tane başka tanınmayan devlet var aslında: Abhazya, Güney Osetya ve Artsah (Dağlık Karabağ). Üçünün de ortak özelliği eski Sovyet coğrafyasında yer alan ve Rusya’nın desteklediği ayrılıkçı bölgeler olmaları.

Rusya dahil hiçbir devletin tanımadığı ama birbirini tanıyan bu 4 bölgede de Rus “Barış Gücü Misyonu” askerleri yer alıyor. Her birindeki sayıları da yaklaşık 1500-2000 arasında. Bu zincire en son geçtiğimiz hafta Dağlık Karabağ da ilave edilmişti.

Moldova’da Avrupa yanlısı partilerin ağırlık kazanmaya başlaması Rusya’yı sözünü ettiğimiz bölgelere ilave olarak burada da sıcak bir gündemin beklediğini gösteriyor. Trump döneminin bitişi ile birlikte Avrupa siyasetinde yeniden Rusya’ya yönelik yaptırımların artışı ihtimali bu gerilim noktasını daha da öne çıkaracak görünüyor.

Aslında Moldova’da Rusya yanlısı olarak adlandırılan siyasetçiler de tıpkı zamanında Ukrayna ve şimdiler de Belarus’ta olduğu gibi göründüğü kadar “Rusyacı” da değiller. En azından savundukları programlar Batı ile Rusya arasında dengeyi korumak olarak ifade ediliyor. Örneğin seçimi kaybeden Moskova yanlısı mevcut Cumhurbaşkanı İgor Dodon tüm kampanyasında “Rusya ile Batı arasında dengeli bir ilişki kurmak” istediğini propaganda ediyordu. Avrupa yayılmacılığı, NATO tehlikesi, Romanya’nın ilhak arzuları gibi kavramlara başvurmadığı görülüyordu. Bu durum Rusya yanlılarının geniş kesimler nezdinde çok da açık ve meşru bir programlarının olmadığının göstergesi. Üstelik Rusya bu bölgeleri resmen tanımıyor. Bu bölgelere örneğin Avrasya Ekonomik Birliği’ne katılım perspektifi sunmuyor. Utangaç bir Rusya ile ile iyi ilişkiler perspektifi Rusya’nın ekonomik cazibesi ile desteklenmediği sürece çok daha uzun süre sürdürülebilir bir politika olamayacaktır.

Tam da bu noktada Rusya’nın Karabağ’da yaptığı revizyonun/değişiminin diğer ihtilaflı tanınmayan cumhuriyetler için de uygulanıp uygulanmayacağı sorusu gündeme geliyor. Rusya ya Moldova’ya ve diğer iki örnekte Gürcistan’a Batı’nın sunduğu ile yarışabilecek bir ekonomik entegrasyon perspektifi sunacak ya da buralarda sürdürdüğü dondurulmuş savaş siyasetinin sonuçları ile yüzleşecek. Rusya’nın Moldova siyasetinde hala güçlü bir destek zemini varken ekonomik gücünü siyasete tahvil etme şansı var. Ancak zaman Moldova’da Rusya’nın aleyhine işliyor.