Şam ile SDG'yi bir araya getiren Rusya, Suriye'deki nüfuz alanını artırırken, ateşkes için de bastırıyor. Uzmanlar Rusya’nın artan etkisini değerlendirdi. Prof. Dr. Ünal: "Türkiye ile Suriye’yi şu ana kadar savaştırmamayı başardı, uzlaştırmayı da başarırsa muazzam olur." Doç. Dr. Güneş: “Batı ile mesafelenen ve kontrol edilebilir yakınlıkta tutulan bir Türkiye, Rusya’nın arzu ettiği bir durum.”

Rusya’nın arzusu kontrol edilebilir bir Türkiye

M. EMİN KURNAZ

Suriye’deki savaşın önemli aktörlerinden Rusya, Şam ile SDG arasındaki anlaşmaya aracılık yaparak ABD'nin çekilme kararı sonrası bu ülkedeki konumunu daha da güçlendirdi. Bölgedeki müttefikleri Ankara, Şam ve Suriye Kürtleri arasında sıcak bir çatışmanın yaşanmaması için arada mekik dokuyan Moskova harekâtın sınırlı kalmasını isterken, bir an önce ateşkesin sağlanması için de bastırıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye ve Suriye güçleri arasında sınırda yapılacak bir güvenlik işbirliğini destekleyeceklerini açıkladı. Suriye'nin kuzeyinde Türkiye ile Suriye arasındaki işbirliğinin 1998'de imzalanan Adana Mutabakatı çerçevesinde gerçekleşmesi gerektiğini söyleyen Lavrov, Şam yönetimiyle Kürtler arasında diyaloğun somut sonuçlar vermeye başladığını da söyledi. Lavrov, Suriye hükümeti ve Kürtler arasında bir anlaşma yapılmasını ve Türkiye’nin operasyonunu takiben bu anlaşmanın uygulanmasını teşvik edeceklerini de söyledi.

Moskova’nın Suriye’deki artan etkisini, bunun Astana Süreci’ndeki ortağı Türkiye’nin Suriye politikalarına yansımalarını ve Putin yönetiminin planlarını Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hasan Ünal ve Doç.Dr. Hakan Güneş değerlendirdi.

OYUNU KURAN ARTIK RUSYA

Amerika’nın bölgede oyun kurucu rolünü kaybettiğini ifade eden Ünal, yanlış politikaların Türkiye gibi bir NATO müttefikini de karşısına alacak boyuta vardığını söyledi. Oyun kurucu rolünü kaybeden ABD’ye karşılık Suriye ve Ortadoğu’da Rusya’nın oyun kurucu bir role doğru ilerlediğini kaydeden Ünal, “Moskova’nın Suriye’de kesinlikle bir oyun kurucu rolü var. Bunu da dikkatle ve özenle götürüyor. Türkiye ile Suriye’yi şu ana kadar savaştırmamayı başardı, eğer uzlaştırmayı da başarırsa o zaman muazzam bir şey yapmış olur” dedi.

MOSKOVA BARIŞTIRABİLİR

Amerika’nın ve Batı’nın Türkiye üzerinde kurmaya çalıştığı baskının Ankara’yı Rusya’ya daha fazla ittiğini söyleyen Ünal, “Moskova Türkiye ile Suriye arasında bir yakınlaşmayı gerçekleştirecek ortam yaratabilir. Meclis’teki Şam’a yönelik sert sözlere rağmen bu gerçekleşebilir. Erdoğan’ın Meclis konuşması kamuoyuna yönelik yapılan bir konuşma olabilir. Erdoğan daha önce ben görüşmeme ama devlet, istihbarat görüşüyor örneğin demişti. Hulusi Akar’ın CHP’yi görüşmesi sırasında “biz devlet kurumları olarak Suriye hükümeti ile görüşeceğiz” demesi önemli. Dolayısıyla AKP çevrelerinde dillendirilen ‘Esad’ın ne gücü var ki, biz zaten Rusya ile görüşüyoruz o bize fazlasıyla yetiyor’ lafı doğru değil. Yine de bu olumlu işaretlere rağmen ihtiyatı bir tarafa bırakmamak lazım” ifadelerini kullandı.

ANLAŞMA ULUSAL ÇIKAR GEREĞİ

Ankara’nın Şam ile ilişkilerini normalleştirmesi Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından fevkalade uygun olacağını ifade eden Ünal, “Şam ile Ankara’nın ilişkilerini normalleştirdiğini düşünelim, o zaman bir anda Türkiye’nin şu anda Suriye’deki askeri varlığı Adana Mutabakatı çerçevesinde teröre karşı iki ülkenin ortak harekâtı, ortak girişimi olarak ortaya konulabilir. Dolayısıyla ne Arap Birliği’ne ne güvenlik konseyine ne de başka bir kuruma söyleyecek bir laf kalır. Bu yönde bazı olumlu gelişmeler var. Erdoğan’ın Menbiç’e dair “rejimin askerleri oraya gelmiş, aslında benim açımdan bir sakıncası yok. Neticede orası onların toprağı ama ben orada YPG’nin tasfiye edilmesini istiyorum” sözleri dikkate değer” dedi.

ACELECİ OLMAMAK LAZIM

Akademisyen Hakan Güneş de bölgenin daha çok fazla gelişmeye açık olduğuna dikkat çekerek, “Kobeni’nin durumunu görmeden bir şey söyleyemeyiz. Çünkü henüz oranın Suriye ordusu tarafından mı, kontrol edileceği yoksa Kürtlerin mi oraya doğru hareket edeceği konusu netlik kazanmadı. Geçen 8 gün içerisinde Rusya’nın tutumuna baktığımızda Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyine Fırat’ın doğusuna yapacağı operasyona ve operasyon gününe kadar oldukça politik yaklaşan Rusya’nın, operasyon başladıktan sonra kademeli olarak sınırlandırıcı bazı uyarılar yapmaya başladığını görüyoruz” dedi.

Moskova’nın Suriye Demokratik Güçleri ile Şam arasında arabuluculuk yapmasının Rusya’nın Türkiye’yi bölgeden tamamen çıkarmak amacıyla mı, yoksa Türkiye’nin sınırlandırılması çerçevesinde mi adımlar attığı konusunun netlik kazanmadığını belirten Güneş, “Ben ikinci görüşteyim. Yani Rusya’nın Türkiye’yi bölgeden çıkarmaya yönelik adımlar atmadığını görüyoruz. Çünkü batıyla mesafelenen ve kontrol edilebilir yakınlıkta tutulan bir Türkiye, Rusya’nın arzu ettiği bir durum” dedi.

Rusya’nın iki ülke arasındaki çok kapsamlı ekonomik, ticari, askeri ilişkileri bir tarafa bırakarak Türkiye’ye çok sert bir yaklaşım göstermeyeceğini kayddeden Güneş şöyle dedi: “Neden ben Kobeni’yi görmeden Rusya’nın asıl yaklaşımını anlayamayız diyorum? Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yaptığı operasyonunun iki tane amacı var. Bunlardan bir tanesi Suriye’deki PYD varlığını ortadan kaldırmak. İkinci önemli hedefi ise İdlib’den Afrin’e, Afrin’den Azez’e ve Azez’den de Hasekiye’e kadar uzanacak ‘güvenlik koridoru’ adını verdiği bir kontrol sahasına Türkiye’deki, Suriyeli mültecileri yerleştirmek. Eğer Kobeni, SDG ile Şam arasındaki anlaşmaya uygun olarak Suriye ordusu tarafından kontrol edilirse Türkiye planının önemli boyutunu bozar. Şimdiden zaten Haseki hattına Suriye ordusu girmiş durumda ve Türklerin oraya girmesi pek mümkün görünmüyor. Burada Kobeni, şuanda Türkiye’nin kontrol ettiği İdlib, Afrin ve Azez hattının Suriye’nin doğusu ile bağlanacağı kilit nokta. Eğer buraya Suriye ordusu girerse bu Türkiye’nin az önce sözünü ettiğim iki numaralı planını ciddi şekilde engellemiş olacak. Bunun kilidi de biliyoruz ki Rusya. Bu yüzden Kobeni’yi görmeden tam bir açıklama yapamayız.”

Ankara, Şam ve Moskova arasında telefon hattının sekiz gündür hiç kapanmadığını vurgulayan Güneş şu değerlendirmede bulundu: “Çünkü sahanın nasıl düzenleneceği konusunda Rusya’nın ikilik bir rolü var ve bu çerçevede de bir yol bulmaya çalışıyor. Bu yolun kilit noktası Kobeni’nin hangi tarafça kontrol edileceği konusudur. Kobeni’yi Suriye Ordusu alsa dahi devamında kontrol ettiği sahadan Türkiye’yi çıkarmaya yönelik bir politika izler mi? Rusya bunu çok yumuşak yapacak ve Türkiye’yi karşısına almayacaktır. Rusya’nın Suriye’nin ve İran’ın ortak kaygısı Türklerin bu sahaya yerleştiği takdirde kolay kolay çıkmayacağı ve bu noktada Amerika ile Avrupa ülkelerinin desteğini alıp taraf değiştirerek Suriye ordusu karşısında geniş bir sahayı kontrol eden yeni bir muhalif yerel hükümet ortaya çıkaracağı kaygısı. Bu kaygı nedeniyle kuvvetle muhtemeldir ki Türkiye’yi dışarıya çıkarmaya çalışmayacaklar ama yetki sahasının çok sınırlı olacağı bir düzenleme yapacaklar. Bu sorunun yanıtı Kobeni’yi kimin kontrol edeceğini görünce alacağız.”