Rusya uzmanı Kerim Has mutabakatı BirGün’e değerlendirdi: Ortak Devriye Erdoğan’a ‘zafer havası payı’

Rusya uzmanı Kerim Has, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki mutabakatı BirGün'e değerlendirdi.

Has'ın değerlendirmeleri şöyle:

"Birincisi, Barış Pınarı Harekâtını haddizatında geçen hafta ABD diplomatik baskı ve ‘yaptırım sopasıyla’ fiilen bitirmişti. Dünkü Soçi zirvesinde ise Rusya resmi olarak harekâtı ikinci kez sonlandırmış oldu. Geçen haftaki ateşkes, bu görüşmeyle kalıcı hale geldi.

İkincisi, Erdoğan’ın geçen ay BM kürsüsünden haritasını gösterdiği Suriye’deki güvenli bölge planına ve TOKİ projelerine Moskova’dan onay çıkmadığı ve bu planın hayata geçmesinin artık pek mümkün olmadığı söylenebilir. Çünkü anlaşmaya göre Türk ordusunun Suriye’de ilerlemesinin ve yeni mevziler kazanmasının önüne geçilmiş oldu. "

'YPG'NİN SİLAHSIZLANDIRILMASINDAN BAHSEDİLMİYOR'

"Üçüncüsü, YPG’nin Türkiye-Suriye sınırından 30 km coğrafi olarak ötelenecek olması, Rusya’nın YPG’yi Türkiye’ye tehdit olmaktan çıkarma hususunda garanti verdiği anlamına geliyor. Ancak anlaşma metninde YPG’nin ‘silahsızlandırılmasından’ bahsedilmiyor. Bu durum, resmen ifade edilmese de pek muhtemel ki şu anlama geliyor: Rusya, YPG’yi halihazırda oldukça yıpranmış olan Suriye ordusuna entegre edecek ve böylelikle daha ziyade askeri üniforma değiştirecek YPG’nin Türkiye’ye tehdit olmasının önüne geçilmiş olacak. Ayrıca, böylelikle, İdlib’deki radikal/cihatçı ve terör örgütleriyle mücadelesinde Suriye rejim güçlerine taze kan katılması da amaçlanmış olabilir.

Dördüncüsü, anlaşmadaki dördüncü maddeye göre, Ankara’nın Şam ile ilişkilerini normalleştirebilmek için Moskova’nın arabuluculuk rolü oynamasını kabul ettiği görülüyor. Bir başka deyişle, Adana mutabakatının hayata geçirilmesinde Moskova garantörlük rolü üstlenmiş oluyor. 1998 yılında bu rolü Mısır ve İran üstlenmişti. Hem bölgede herkesle konuşabilen imajını ve arabuluculuk statüsünü perçinleyecek olması hem de Suriye’deki Türk askeri varlığına yasal sınırlar çizmesi bağlamında bu, Rusya için ciddi bir kazanım. Bilindiği üzere, Adana mutabakatı Türkiye’nin Suriye’de ancak 5 km derinliğinde askeri operasyon yürütmesine imkân sağlıyor. Bu maddenin günün sonunda, Türk ordusunun bölgeden suhuletle çıkarılmasının zeminini oluşturmak için eklendiği söylenebilir."

'BATILI AKTÖRLER TÜRK-RUS ASKERLERİ YAN YANA GÖRMEYE ALIŞACAK'

"Beşincisi, 150 saat sonra Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafında 10 km derinlikte -Kamışlı hariç- Türk-Rus ortak askeri devriyelerinin başlatılması. Haddizatında bunun sembolik olmanın ötesinde fazla bir anlamı yok. Çünkü YPG zaten 150 saat sonra 30 km güneye çekilmiş olacak. YPG 30 km çekildikten sonra, Türk-Rus ortak devriyelerinin hangi tehdide karşı gerçekleştirileceği meçhul. Muhtemel ki, Erdoğan görüşmeden bir ‘zafer havası’ çıkarılarak bunun iç kamuoyuna bu şekilde sunulmasını sağlamak istemiş olabilir. Yani, devriyelerle Türk bayrağının Suriye’nin bu kısımlarında dalgalandırılmasıyla Erdoğan’a içeride güçlü bir imaj kazandırılması hedeflenmiş olabilir. Rusya ise zannımca Ankara’ya bu ‘zafer havasını’ hediye ederek dünya kamuoyuna ‘Türkiye benim yanımda, Türkiye’yle ortak çalışıyoruz’ mesajı vermek istemiş olabilir. Batılı aktörler S-400’ler dolayısıyla Türk ve Rus askerlerini yan yana görmeye zaten alışacaklardı. Bu imajın Suriye’de ortak devriyelerle şimdi daha da kuvvetlendirilmesi mümkün."

'TÜRKİYE FİİLİ OLARAK SURİYE HÜKÜMETİNİ TANIDI'

Gazeteci Ceyda Karan, BirGün’e yaptığı değerlendirmede, “Mutabakat metni Rusya açısından ciddi kazanımlar içeriyor. İlk olarak bu şekilde, Türkiye’nin harekâtının sınırlandırıldığı ve Şam’ın kontrolünü tesis etmek açısından önemli bir adım atıldığını söylemek mümkün. Bu mutabakat gösteriyor ki, Harekâtın alanı Türkiye’nin iddia ettiği gibi 444 km’lık bir uzunlukta olmayacak. Çok daha dar bir alanda varlık gösterecek. Rusya baştan beri ne diyorsa onu yapıyor. Bu anlamda yavaş yavaş, ilerlemeler kaydediyor. Eski statükoya dönerek savaşı bitirme stratejisini devam ettiriyor. Adana mutabakatının özelikle vurgulanması ise Suriye Hükümetinin meşruiyetini tanımaya dair çok önemli bir adım anlamına geliyor. Bu nedenle, anlaşma metninde ÖSO ya da İdlib’in durumu yer almıyor. Bugün de Esad’ın İdlib’i ziyaret ettiğini biliyoruz. Bu anlamda Türkiye’nin ileri de neler yapacağını elbette zaman gösterecek” dedi.