Yeni romanıyla okurunun karşısına çıkan Gülşah Elikbank, odağına koyduğu ‘rüya’ başlığı hakkında “Unutmayalım, zaman insanın yarattığı bir kavram. Rüyalarda zaman ve mekân yoktur, orada zihin özgürdür. İnsan zihninin gücünü henüz bilmiyor. Rüyalar bu gücün anahtarı olabilir” diyor

Rüyalar bizim içimizdeki sırları ele veriyorlar

Kardelen TATAR

Gülşah Elikbank özellikle genç okurların yakından tanıdığı bir isim. Günebakan Üçlemesi romanlarıyla ülkenin ilk fantastik üçleme yazan kadın yazarı oldu. Çocukların ellerinden düşmeyen, mitolojik dozu yüksek, gizem dolu romanlar kaleme aldı. Şimdilerde ise bilimsel alt yapısı güçlü, insanı her sayfasında şaşırtan, felsefik çıkarımlarıyla öne çıkan bir romanla, Uykusuzlar ile gündemde. Biz de kendisiyle Kara Karga yayınlarından çıkan romanını ve rüyaların gizemini konuştuk.

► Son romanınız Uykusuzlar’da aslında ana kahraman “rüyalar”… Bugüne kadar genelde romanlarda metafor olarak kullanılmış bir kavramı romanın ana eksenine oturtmaya nasıl karar verdiniz?
Ben evrenin belli bir düzeni olduğuna inananlardanım. Bu düzende her şeyin bir nedeni var. Nasıl ki insan bedeninde her organın bir yeri, o yere özel bir işleyişi varsa, hayatımızın üçte birini geçirdiğimiz rüya aleminin de bu sistemde önemli ama fark edilememiş bir yeri olduğunu düşünüyorum. Hayata her zaman bilim çerçevesinden bakan biri oldum. Fakat Einstein’ın da altını çizdiği gibi, hayal gücü bilgiden önemlidir. O yüzden Uykusuzlar da hayal gücü ile bilgi el ele yürüyor, rüyalara bilimin nasıl yaklaştığını merkeze alan bir roman, Uykusuzlar.

RÜYALARIN DİLİNİ ÖĞRENMEK MÜMKÜN

► Aslında belirttiğiniz gibi Uykusuzlar’da duru görüden, rüya tabirinden daha ziyade bilinçli rüya görme, ‘lucid dream’ konusunu irdelemişsiniz. Bu seçim neden?
Romana bir bilim kadını gibi yaklaşmaya gayret ettim yazarken. Bilinçli rüya görme her insanın öğrenebileceği hatta öğrenmesi gereken bir şey. Geçmişte birçok mutlu kabile rüyaları bir bilim dalı olarak ele almış. Hayatımızın neredeyse üçte birini uykuda geçirdiğimiz düşünülürse, bunun sadece bedenimiz dinlensin, diye bize bahşedildiğini düşünemeyiz. Çünkü beden dinleniyor ama uykuda zihin hala aktif, çalışıyor. Peki, neden bizim için çalışmasın? Bunun kolay gözüken ama sabır isteyen bir yolu da var! Uykusuzlar da Rüya Okulu kuruluyor ve bu yol insanlığın hizmetine açılıyor. Bir gün, bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum zaten. Asimov’un söylediği gibi, iyi bilim kurgu, geleceğin bilimidir.

► Okurlarınıza bu kavramları anlatmak için nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz?
Rüyaları bilimsel olarak inceledim fakat bunun yanında Sufi’likteki rüya bilincini, eski kabilelerin rüyalar konusunda neler yaptığını da araştırdım. Felsefe her zaman ilgi alanım olmuştur, bu romanda da romanın alt katmanlarına inandığım felsefeyi yerleştirdim. Ayrıca Lucid Dreaming dediğimiz bilinçli rüya görme konusu, Amerika’da rüya laboratuarlarında bile öğreniliyor. Biz de pek adını anan yok gerçi, ama olacak. 2012 Aralık ayı, Maya Kehanetlerinde sona eren o uyarıcı tarih, çok önemli. Biz bu meselelere hep farklı yaklaştık. Oysa artık farklı zamanlara girdik. Hiçbir şey aynı olmayacak. İnsanlık olarak bunlara hazır olmalıyız. Rüyalar, kişiye özeldir. Bu yüzden her birey, rüyasının alfabesini kendisi öğrenmek zorundadır. Sembolik bu dil, kalbin ve aklın buluşması.

İNSANLIĞIN GELDİĞİ NOKTAYA İTİRAZIM VAR!


► Rüyalardan, bilinçaltından bahsederken aşkı da unutmuyorsunuz. Romanlarınız da aşkın tadı yoğun olarak hissediliyor. Aşk, romanın neresinde sizce?
Gerçeklikle bir bağ arıyorsak, en güçlü bağ; aşktır. Nurullah Ataç, gerçek ahlakın yolu aşktan geçer, der. Ancak bir başkasını sevebilen insan, dünyayı daha güzel bir yer yapmak ister. İnsanın özünde, karıldığı hamurda bu duygu var. Sadece biz artık özümüzle bağımızı yitirdik. Haz ve hız çağında, en büyük sorunumuz inançsızlık ve sevgisizlik. Bizi sevgi değil, korku yönetiyor. Bundan kurtulmamız gerekli.

► Kolektif bilinçaltı gibi gizemli bir konuya da değiniyorsunuz, Uykusuzlar’da. Sizce romanın en önemli gizemi hangisi?
Aslında yaşamın tamamı, aldığımız soluk bile gizemli benim için. Harika bir oluşumun içindeyiz. Evren, tüm kusurlarımıza rağmen, kusursuz yaşıyor. Ben insanın sırrını, hakikatin ne olduğunu arıyorum ve bunu okurlarımla birlikte yapıyorum. Aslına kalemim de elim de bu yolda, birer aracı. Kelimeler dile gelmek için insanlara ihtiyaç duyar, hepsi bu. Kolektif bilinçaltına inanmamaksa elde değil, yoksa bunca yıldır insanoğlunun gelişimini, hep ileriye giden zihinsel özelliklerini nasıl açıklayacağız? Biz mükemmele doğru evrilmek zorundayız zaten. Geçmişi bilmek bu nedenle çok önemli. Ayrıca unutmayalım, zaman insanın yarattığı bir kavram. Rüyalarda zaman ve mekân yoktur, orada zihin özgürdür. İnsan zihninin gücünü henüz bilmiyor. Rüyalara bu gücün anahtarı olabilir.

***


İstanbul’daki okurları 8 Aralık saat 14.00’te Kadıköy Akademi Kitabevinde, Gülşah Elikbank’ın Uykusuzlar romanı üzerinden rüyaların gizli dünyasını anlatacağı sohbete katılabilir.

cukurda-defineci-avi-540867-1.