Yaşanan feci şiddete ve tahmin edilebilir diğer sonuçlara bakarak bu haftayı şimdiden 2012’nin en saçma haftası ilan edebiliriz: İslam aleminin eline meşale almayı pek seven bir bölümü yine sokağa döküldü, bir film yüzünden ortalığı ateşe veriyor! Olayların gelişimine bakınca saçmalık daha da belirginleşiyor:

11 Eylül. İlk haber tam da 11 Eylül Saldırısı’nın yıldönümünde Mısır’dan geldi: “Mısır'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren bir sinema filmi protesto edildi. Protestocular, ABD'de yaşayan bir grup Kıpti tarafından çekilen ve Hz. Muhammed'e hakaret içeren sinema filmine tepki göstermek için ABD'nin Kahire Büyükelçiliği önünde toplandı. Eylemcilerden biri elçilik binasına tırmanarak Amerikan bayrağını indirdi. Kıptiler aleyhine slogan atan eylemciler, ABD bayrağını da yaktı.” O gün çok uğraşmama rağmen filmin ismini hiçbir yerde bulamadım. Ne hikmetse protestocuları harekete geçiren kişilerin bildiği bu filmi yerli ve yabancı basından hiç kimse bilmiyordu –protestocular da bilmiyordu, onlar sadece her zamanki gibi davranıyorlardı; tıpkı Şeytan Ayetleri’ni okumadan sokağa döküldüklerinde olduğu gibi... En saygın basın kuruluşlarından The Guardian bile filmden ancak kulaktan dolma bilgilerle söz edebiliyordu: “Mısır medyası filmin ABD’de Müslüman karşıtı bir grup tarafından yapıldığını söylüyor. Youtube’da klipler halinde izlenebilen film Muhammed’i bir sahtekar olarak tanımlıyor, onu seks yaparken ve katliam çağrısı yaparken gösteriyor.” Bu bilgi üzerine youtube.com ve imdb.com’u didik didik ettim ama o gün hiçbir sonuç alamadım.

12 Eylül. Protesto gösterilerinin şiddetlenerek başka ülkelere sıçradığı ve ilk kanın döküldüğü haberi, 12 Eylül Darbesi’nin yıldönümünde geldi: “Büyükelçi Stevens ve elçilik çalışanlarının, öfkeli Libyalıların, İslam 'a hakaret içerdiği iddia edilen bir filmi protesto etmek için dün gece Bingazi'deki ABD Konsolosluğu'na gerçekleştirdiği saldırı sırasında öldüğü bildirildi.” Ortada can alacak kadar mantıksız bir öfke vardı ama nesnesi hala yoktu. Neyse ki günün ilerleyen saatlerinde The Wall Street Journal sayesinde bazı bilgiler belirmeye başladı. Filmin adı Innocence of Muslims (Müslümanların Masumiyeti) ve yönetmeni Sam Bacile adlı birisiydi. Bu arada Bacile Kıpti (Mısırlı hıristiyan) değil, İsrail doğumlu bir Amerikan yurttaşıydı. WSJ’nin de ancak telefon görüşmesi yapabildiği bu Sam Bacile’in gerçekte kim olduğu net değil... Ama Sam Bacile isminin ‘embesil’ (imbecile) sözcüğüne aşırı benzerliğine bakılırsa, bunun çok zavallı bir mizah anlayışıyla kurulmuş bir tuzak olduğunu söyleyebiliriz.

13 Eylül. Nihayet, bu ‘akıl durması’nın en aklı başında haberi: “Hz. Muhammed'e hakaret içeren ve İslam dünyasında tepkilere yol açan ‘Müslümanların Masumiyeti’ filminin 80 oyuncusu, ‘Üstlendikleri rollerle ilgili aldatıldıklarını’ açıkladılar. Oyuncular, ABD 'deki gazetelere verdikleri ilanda ve uluslararası medya kuruluşlarına gönderdikleri açıklamada ‘Tüm oyuncular çok üzgün ve yapımcının bizi kullandığını düşünüyoruz’ ifadelerini kullandılar. Aynı günün akşamı bu yazıyı yazmak için bilgisayar başına oturduğumda filmin internet alemindeki en uzun kopyasına ulaşabildim. İzlemenin resmen bir çile olduğu filme dair şunları söyleyebilirim:

1. Film sinema filmi değil, daha çok internette kullanılmak için yapılmış oldukça kötü bir video filmi. O kadar kötü ki, sahnelerin büyük çoğunluğu –özellikle çöl sahneleri- stüdyoda kalitesiz bir ‘yeşil ekran’ teknolojisiyle çekilmiş.

2. İçinde Muhammed ve Kuran sözcükleri geçen cümlelerin istisnasız hepsi filme sonradan eklenmiş... Örnek olarak: “Muhammed Allah’ın elçisidir ve Kuran bizim anayasamızdır.” (kanlı kılıçlarını savuran üç adamdan en öndekine ‘söyletiliyor’) “Tanrının Kuran’da ne söylediğini duymadın mı?” (Filmde dublaj marifetiyle Muhammed adı verilen çete lideri beğendiği bir genç kadını haremine alırken bu duruma itiraz eden bir kadına hitaben ‘söylüyor’)  “İslam’a uymayı reddedenlerin sadece iki seçeneği var: Sürgün ya da ölmek...” (Lider, çetesine hitaben ‘söylüyor’) “Eğer Ayşe’ye söylemezsen babanı Müslümanların halifesi yaparım!” (Lider, yatakta başka bir kadınla basıldığında ‘söylüyor’) Bu cümlelerin hepsinin filme sonradan eklendiğini hem ses düzeylerindeki farktan, hem ses tonu ve şive farklılıklarından hem de dudak hareketlerindeki uyuşmazlıktan kolayca anlayabilirsiniz.

Daha feci uygulamalar da var filmde: Başlangıç sahnelerinden birinde bir doktor, bir Müslüman grubun şiddetine göz yuman polislerle ilgili konuşurken, bir yazı tahtasında karısıyla kızına bazı açıklamalar yapıyor. Tahtaya önce “Man + X = BT” yazıyor. Bu arada yazdığı şeyi okuyor: “İnsan artı X eşittir...”, tam bu noktada filmin sesi değişiyor ve sonradan eklendiği belli olan ses “İslami Terörizm” diyor. Halbuki böyle denmediği belli! Sesteki bariz değişikliği bir yana bırakın, oyuncu ‘İslami terörizm’ diyor olsaydı tahtada IT (Islamic Terrorism) yazması gerekirdi, ‘biyolojik terör’ kavramını imleyen ‘BT’ değil...

Sonuç olarak birisi dünyaya çok feci bir oyun oynamış durumda. Müslümanlar sıkça yaptıkları gibi hemen gaza gelmek yerine önce oturup izleseler, bu kıytırık youtube filminin şu ya da bu nedenle –ABD başkanlık seçimleri?.. Arap Baharı sürecinde yeni boyutlar?..- onları kışkırtmak ve ortalığı karıştırmak için özellikle yapılmış ve bilinçli bir zamanlamayla önlerine sunulmuş son derece zavallı bir provokasyon çalışması olduğunu anlayacaklardı. Böylece Sam Bacile adlı sahtekar dünyayı embesil yerine koyamayacaktı...