Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, komik olmayan bir fıkra gibi, vatandaşa kışın evlerini daha az ısıtmalarını, yazın da daha çok soğutmamalarını tavsiye ediyor.

Saat gibi, iklim de değişmeyecek!

ALPER TURGUT

Üniversite mezunu pırıl pırıl bir genç, şu an beni çağırsalar, koşa koşa Squid Game oyununa katılırdım diyebiliyorsa şayet, elbette kalan gücünü kullanarak ve sesindeki hüzünlü titremeyi bastırmaya çabalayarak. Daha nasıl anlatalım? Körpe bir hayat, böyle sürünerek yaşamaktansa, ölümü dahi seçenek belliyorsa yani. Hay lanet olsun bunca yoksulluğa ve yoksunluğa. Kimi her türlü sosyal hak, çeşitli gelecek planları ve maddi kaygısızlıkla doğarken, kiminin yarınları puslu, öncelikle ve ivedilikle yırtmayı, kurtulmayı, ayakta kalmayı becermesi gerek. Haliyle tereddütsüz!

Sormak isterim, sizce, tokun, açın halinden anlaması, zenginin, fakirliği yok etmek istemesi, örselenmemişin, ‘öteki’ ile empati kurması mümkün mü? Haaaaaaa, belki anlar, her dert yanana, sistemi suçlayana, bir anda hop diye belirip, hadi hadi telefonunu göster diyen tuhaf ve uyuz tipler kadar. Harbiden çok ilginçtir, sokakta bir fakir, diğer fakire acımasızca hesap sorar, zenginlik içerisinde yüzen iktidar bileşenlerini ve malum destekçilerini de hararetle kollar, korur, savunur. Birkaç sokak söyleşisine denk geldim, mikrofon ve kamera görünce kaçışanlar kadar, cesaret gösterip, gerçekleri haykırmaya gelenler de var. Peki, bu çil yavrusu gibi dağılanlar, ne ara toplanıyorlar, cümle içerisinde de olsa, iktidarları dara düşünce, kesinlikle. Günahlarını almayayım ama sanki görevli gibiler. Çünkü ‘sıradan insanların’ (kamuoyu işte), ekonomik krizin etkilerini iliklerimize dek hissettiğimiz yerde, 19 yıllık erk için delice çırpınması, hiç normal değil, hem de hiç!

Senenin sonunda büyüme oranının yüzde 9’u aşacağını söyleyen Cumhurbaşkanı, “Kararlı gidişimiz karşısında Avrupa şaşkın, dünya şaşkın. Onlar böyle bir şeyi bizden beklemiyorlardı, böyle bir gidişi görünce şok oldular” Şimdi şok olmak, şoke olmak, şoka girmek, şoktan çıkmak üzerine bik bik etmeyeceğim, metinleri kim yazıyorsa artık! Benim umurumda olan biricik şey, Avrupa ve dünyayı şaşırtmaktan ziyadesiyle bıkmaktır. Yahu arkadaş, şaşırtmayalım, donup kalmalarına vesile olmayalım, sadece normal olmaya çalışalım. Hem Avrupa’nın bizden daha büyük dertleri var, daha önceki gün Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), büyük bir endişeye sürükledi tüm kıtayı; “Delta varyantı yüzünden yarım milyon Avrupalı ölecek” diyerek. Hayatlarımıza resmen musallat olan virüse, tüm yerkürede çeyrek milyar insanı hasta etmek, beş milyondan fazla kişinin de canını almak yetmedi. Bizler boşladıkça da vazgeçmeyecek, besbelli.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, komik olmayan bir fıkra gibi, vatandaşa kışın evlerini daha az ısıtmalarını, yazın da daha çok soğutmamalarını tavsiye ediyor. Mahcup filan da değil, öyle uluorta. Bakan, doğalgaz, elektrik ve akaryakıt zamlarını, pardon güncellemelerini konuşmak yerine, bizlere tasarruf öneriyor, hatta kâra bile geçebiliriz, kombiyi, klimayı doğru kullanabilirsek eğer. Porsiyonlarınızı küçültün muhabbeti vardı ya, hani yakın zamanlı, tam olarak benzer şey. Elbette porsiyonlarımızı ve midelerimizi küçültelim, elbette tasarruf iyidir, hoştur, candır, savurganlık cidden beladır. Lakin mesele bu değil! Siz itibardan tasarruf olmaz diyeceksiniz, şatafatlı yaşam, görkemli ortam için bir kulp bulacaksınız, ya biz? İç sesinizi duyar gibiyiz; Zaten itibarları yok, bari tutumlu olsunlar! Bize akıl vereceğinize, enerji açığına dair, çözüm bulmaya, alternatif yollar aramaya başlasınız keşke. Hah! Nasılsa tüm dünyayı karanlık günler bekliyor diye, geçiştirmeyin mümkünse. Ulaştırma Bakanlığı da misal. Durun! Aslında taksiye binmek yerine, yürüsek mi diye düşünmüyor da değilim.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. Hayda! Çevrenin hali malum, şehircilik deseniz, düşman başına. İklim değişikliğine mi geldi sıra? Yaz-kış saati uygulamasını, 2016’da durdurmuşlardı, aynı tarifeyi, iklime de uygulayacaklar sanırım. İleri mi gittik, geri mi kaldık, çok mu uyuyacağız, çabuk mu uyanacağız gerginliğimizi dahi elimizden aldılar be sevgili iklim, oysa ne güzel oyalanıyorduk, Hahahhahha sıra geldi sana. Dünya yine sersemleyecek, iklimi de kendilerine benzettiler diye söylenerek.

Her kalemde zam var, kiralar, arabalar, sebze ve meyve, işte aklınıza ne gelirse. Bir ince belli bardak çay, birkaç sene öncenin kahve fiyatına denk düşüyor. Gramaj düşürme oyunları bile, zam denen garabeti oyalayamıyor. Lakin enflasyon çok uslu, asla kıpırdamak istemiyor, bunca hayat pahalılığına rağmen, neredeyse yerinde sayıyor. Enflasyonu bile dizginlediler, hokus pokus ile, hünerlerine sual olmaz. Ne yani emekçi daha çok mu kazansın, patronların parası mı azalsın? Ah, ah! Yatacak yeri yok bazılarının. İş dünyasında kimse kimsenin maaşını bilmesin, oh ne ala! Toplu sözleşme yok, az alana çok, çok alana az artış da yok, hak yok, hukuk, yok, adalet yok, Eşitlik zaten hiç yok! Ancak asgari ücreti bilelim, hatta çok yükselirse direkt asgari ücret alanları suçlayalım, ekonomik krizin tek sorumlusu marketler (onlar da az değil ha) olmasın, suçu işçinin maaşına da atalım. Yaşasın kötülük!

Son olarak, yine Cumhurbaşkanı'na dönelim. İçki, madde, kumar tüm kötülüklerin anasıdır deyip, teknolojinin de sanal hapishane olduğunu söyleyip devam etmiş; “Zararlı ve kötü olan her şey, her yerde ve her şart altında öyledir. Bu tür alışkanlıkların hiçbirinin de ideolojiyle veya inançla ilgisi yoktur. Her kim içkiye, maddeye, kumara, sigaraya güzelleme diziyorsa emin olun tek gayesi kendi sapkın hayat biçimini, zaaflarını, komplekslerini örtmektir” Buyurun buradan yakın, kompleksli ve zaaflı sapkın olmak, ne kolaymış. Kendi adıma sigarayı bıraktım, hımmm oradan kurtardım, kumar harbiden yok, madde neydi, madde emekti, şaka şaka, maddeye kesinlikle karşıyız, teknoloji biraz var, yok, birazdan fazla var. İçki deseniz, öyle çok aramam, lakin ortam güzelse, hayır da demem. Bundan sonra güzel bir ortam görürsem, sapkınlarrrrrrrrrr dağılın diyeceğim arkadaşlara, zaten kompleksli ve zaaflısınız desem ayıp olur, en nihayetinde yüz yüze bakıyoruz, maskeyle de olsa. Hay Allah!

Yaftalamak bunca basitse, siz siz olun, efkarlanmamaya bakın, misal derdinizi süte yatırın, sorunlarınızı çaya katın, neşenizi kahveyle alın!