Sertelleri Türkiye Sosyalist Hareketinin tarihi üzerine okuduğumda öğrenmiştim ilk önce, daha öncesinde yani 24 yaşına kadar

Sertelleri Türkiye Sosyalist Hareketinin tarihi üzerine okuduğumda öğrenmiştim ilk önce, daha öncesinde yani 24 yaşına kadar Serteller hakkında hiçbir şey duymamıştım. İlginçtir hem Sabiha hem de Zekeriya Sertel hakkında okuduğum halde, ilk önce esas figürün Zekeriya Sertel olduğunu kafamda kodlamışım. Takrir-i Sükunda tutuklanması mıdır yoksa o yıllarda doğal olarak erkekleri ana figür olarak görüşümden midir nedir, bilmiyorum, ama ikinci perdeden bir ses olarak Sabiha Hanım’ı düşünüyordum.
Ne zamanki Türkiye Sinema Tarihi konusundan yola çıkarak, siyasi tarihimiz hakkında derin derin okumaya başladığımda, işin rengi tam olarak değişti: çünkü bugünkü kanaatime göre, Sabiha hanım, bütün Cumhuriyet tarihinin en etkili olmuş kadınıdır, aynı şekilde belki sorumluluğu olan aydın anlamında Cumhuriyetin en nitelikli aydınlarından birisidir.
Özellikle bir sinemacı olarak hayatını okuduğumda beni asıl şaşırtan, 1980 sonrasında önemli bir ideolojik aktör haline gelen feministlerin niçin kendi söylemlerinde Sabiha Sertel’i öne çıkarmadıkları, hem belgeselinin hem de kurmaca olarak filminin yapılmadığı olmuştur. Bu konuda çok açık söylemek isterim, insanın Afife Jale’nin filmi yapılırken, Sabiha Hanımın filminin yapılmaması bana abes gelmiştir, birincisine karşı çıktığım için değil, ama ikincisinin gerçekten çok etkileyici olduğuna ve şimdiki tarih bilgime göre kesinlikle görmezlikten gelinebilecek bir figür olmadığına olan inancımdan dolayıdır.
İşin gerçek tarafı da şudur ki Sabiha Sertel, bir aydın olmanın, aynı zamanda Cumhuriyetin modern anlamdaki kadın anlayışının yanı sıra toplum hayatına yön verebilen bir kişilik olarak da çok önemli bir aktördü. Aynı zamanda bana öyle gelmiştir ki Cumhuriyet döneminde toplumun vicdanını temsil eden isimdi de.
1895 yılında Selanik’te başlayan yolculuk, 1915 ciddi olarak başlayan yazarlık, Mütareke yıllarında hem de İstanbul’da onurlu bir gazetecilik ve açıkça İstiklal Savaşını destekleme;
Amerika’ya öğrenci olarak gidince orada Anadolu’dan göç etmiş insanlar üzerine çalışmaları, dahası oradan Anadolu’da süren savaşa maddi kaynak yaratmak için gösterdiği çok etkili çalışmalar, geldikten sonra Türkiye’deki yayıncılık faaliyetleri…
Amerika’da Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni’ni okuması, daha sonra art arda materyalist eserler konusuna eğilip kendini devrimcileştirmesi, Türkiye’de yeni kurulan Cumhuriyet içinde çok etkili bir siyasi figüre dönüşmesi, gericilik ve baskıcı liberalizme karşı adım adım direnmesi, belki de en önemlisi tam bir halkın benimsediği aydına dönüşmesi…
Baskılar karşısında yılmadığı gibi, kendisine karşı çıkan, baskı uygulayan hemen her yetkilinin üstü örtülü olarak, kendi kişisel zemininde Sabiha Sertel’e hak vermesi: toplumun vicdanı, aydının onuru denilen özelliği işte bunda görürüm.
Yani kendisini suçlayan savcı da, kendisine karşı yazan, hatta kendisini gammazlayan rakip gazeteci de Sabiha Sertel’e hak veriyordu. Kendi siyasal inançları değil, bir insan olarak tasavvuru ve idealleri ile hayatı ve toplumun genel menfaatleri arasında öyle bağlantılar kuruyordu ki saldıranlar bu uyumluluk karşısında kısaca “yiğidi öldür, hakkını yeme” demek zorunda kalıyorlardı.
En önemlisi de hem Nazım Hikmet’le beraber Resimli Ay’da yaptıkları büyük çıkış, ardından ise Tan Gazetesi ile Türkiye’de inanılmaz derecede palazlanan ırkçılık ve faşizm destekçilerine karşı mücadelesi ve etkinliği: karşıtlarının gerçek anlamda kişilikli/direngen/akıllı kadın kimliği karşısında Cumhuriyetin ideal kadınını gördüklerinden ve bunun karşısında pes ettiklerinden hiç şüphe duymuyorum, çünkü kaleminin kıvraklığı, teorik düzeyi, güncel siyaset konusundaki yetenekleri açısından, 1935-45 arasında Türkiye’de kendisine karşı çıkabilecek tek bir yazar yoktur. Eğer 1945 yılında Tan Gazetesine saldırılmışsa, bunun tek nedeni, Sabiha Hanımın hem çevresindeki etkisi hem de karşısında onu kalemiyle susturabilecek tek bir yazarın olmaması, dahası halk nezdinde de çok büyük bir etkinliğe ulaşmasıdır. Bu açıdan aynı yolun yolcusu olan iki ismi aydın olarak Cumhuriyetin onurlu insanları olarak düşünürüm: Niyazi Berkes ve Sabiha Hanım. Berkes hayatı boyunca bir akademisyen olarak kaldı, Sabiha Sertel’in ismi ve düşünceleri ise çeyrek yüzyıl başta İstanbul olmak üzere Anadolu’da yankılandı.
Bağlam Yayınlarından çıkan Biyografya dizisinin dokuzuncusu tümden Sabiha Sertel’e ayrılmış. Bir yandan kadın sorunu üzerinden Sertel’in düşünceleri ve mücadelesi inceleniyor, öte yandan hayatının önemli dönemeçlerinin bir genel tablosu çıkarılıyor. Ben siyasal kimliği açısından, bir yandan kadın olması, diğer yandan aydın olması, üçüncü açıdan ise geleneksel toplumdan moderne doğru evrim geçiren bir toplumda siyasi olarak aktif ve etkili bir yazar olarak, değişimin en şiddetli olduğu ve sürekli yol ayrımında olan bir toplumun tarihinde yaşaması nedeniyle, dramatik olarak, aydın ve mücadelesi açısından hayatının romanının yazılması ve filminin yapılması gerektiğine inananlardanım.
İnanın iyi yapılmış bir Sabiha Sertel filmi Abdülhamit Düşerken’den çok daha etkili ve daha dramatik olur. Sertel bir anlamda Halide Edip Adıvar ve Behice Boran ile birlikte Cumhuriyetin hem destekçisi (modernizasyon için) hem de muhalifi olarak tarihsel sürecin inşasında ve anlaşılmasında kritik yerlere sahiptir. Behice hanım daha sonra parti başkanı olmasına rağmen, Halide hanım romanlarıyla on yıllarca yaşamış olmasına rağmen, dönemi içinde Cumhuriyetin paradoksunun anlaşılması ve etkinlik olma anlamında en önde gelen figürü Sabiha Sertel’dir. Sürekli olarak bir yandan Cumhuriyetin medeni yasasıyla çok önemli haklar elde eden, öte yandan modernleşmenin kesintiye uğraması hatta kamudaki insanlar tarafından örtbas edilmesi, siyasal tutarsızlıklar ve dava insanı olmanın getirdiği zorluklar, fikir öncüsü bir kimlik, aynı zamanda iktidara karşı açıkça meydan okuyan ve mütareke de nasıl emperyalistlere boyun eğmemişse, Cumhuriyet kurulduktan sonra bürokratlara ve kapitalistlere boyun eğmeyen insan ve bir kadın aynı zamanda:
Statükonun, erkin, geleneklerin, toplumsal inanışların, yerleşik değerlerin, polemikçilerin her birisi bu bileşim karşısında nasıl şaşırdıklarını gelin siz düşünün: Sabiha Hanımı okurken kafamda Cumhuriyet nedir ne değildir meselesine ilişkin en temel çelişkileri görmeme yardım eden, genel tabloyu anlama yardım eden yazar olarak beni hem şaşırtmıştır, hem de tebessüm içinde mutlu etmiştir, bütün bunların yanı sıra, yayıncılık faaliyetleri var ki bu konuda tek kelimeyle şapka çıkarttıracak kadar iyidir. 
Biyografya 9 Bağlam Yayınları