Kurucusu 28 Şubat sürecinde emekli edilen Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin olduğu SADAT Güvenlik A.Ş’nin altında Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) ve Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırma Derneği (ASSAM) yer alıyor. Tanrıverdi, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı olarak da uzun süre görev yaptı.

SADAT’ın kontrgerilla faaliyetleri içinde bulunduğu ve Erdoğan için özel ordu kurma girişiminde olduğu iddiaları gündemden hiç düşmedi. SADAT Güvenlik, bu iddiaları yıllardır yalanlıyor. Şirketin kuruluş amacını, özetle ‘dost ve müttefik ülkelerdeki asker ve polis teşkilatlarına danışmanlık ve lojistik destek hizmeti vermekle’ sınırlıyor.

YERLİ-MİLLİ DANIŞMANLIK

Güvenlik şirketinin, iddiaları yalanlarken şu ifadeleri kullanıyor olması ise ilginç: “Unutulmaması gereken, bir husus şudur ki SADAT A.Ş. Türkiye’de ve İslam Dünyası’nda yerli ve milli olarak faaliyet gösteren ilk ve tek askeri danışmanlık şirketidir.” Yeterince çelişkili değil mi?

SADAT, “Bizim eğitim kampımız olduğu iddiaları da yalandır” diyor. Bu açıklama doğru olabilir! Ama zaten klasik anlamdaki ‘kamp faaliyetleri’ geride kaldı mı? Bugün, 12 Eylül öncesindeki ülkücü komando kampları gibi alanların yerini başka faaliyet alanları aldı.

KAMPA GEREK VAR MI?

ASSAM ve ASDER ile saçaklanan SADAT, dalış kurslarından paintball organizasyonlarına, poligonlardaki atış eğitimlerine kadar pek çok faaliyeti, kurumsal olarak bünyesinde taşıyor. Bunların hepsi eğitim alanlarıdır. Anımsatalım, IŞİD, Antep’te paintball müsabakaları düzenliyor, İstanbul’daki ormanlık yerlerde atış eğitimleri yapıyordu. Kampları yoktu!

AİHM YERİNE İİHM’Mİ?

4. Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi 12-13 Aralık’ta gerçekleştirildi. Pandemi nedeni ile sanal ortamda yapılan kongre basında yer aldı. Sonuç bildirgesi, önceki 3 kongrenin ötesine taşındı. Bölgesel İslam Devleti Federasyonu’nun ana hatları çizildi.

Türkiye’nin etkin rolde olduğu İslam Birliği yapılanması, 61 Müslüman ülkenin birleşmesi ile sağlanacak ve tepede bir ‘başkanın’ olduğu 9 federal yönetimden oluşacakmış! Bu ülkeler, Avrupa’dan Afrika’ya kadar uzanıyor. Bosna Hersek ve Arnavutluk da var, Libya da. Dini belli! Yönetim şekli belli! Ortak dış politika anlayışı ve ekonomik işbirliği ortaya konacak.

Yapılanmanın, bir para birimi olacak, bir parlamentosu bulunacak. Ayrıca yargı sistemi teşkil edilecek. SADAT, yapılanmanın tanımını özetle şöyle yapıyor: “Asayiş ve iç güvenlik için teşkilatlanma, dış güvenlik için ortak savunma, ortak politikalar, ekonomik işbirliği, insan hakları ve ceza mahkemelerinden oluşan yargı sistemi tesisi…”

SADAT, Türkiye’nin etkin rolde olduğu bir İslam Birliği yapılanmasından söz ediyor, bunun adını; ‘Bölgesel İslam Devleti Federasyonu’ olarak veriyor, askeri ve kolluk faaliyetleri açıklıyor. İdari ve ekonomik olarak detaylı bir tablo çiziyor. Yargı dağıtıyor! Türkiye’nin başını çektiği 61 ülkeyi örgütleyeceğini söylüyor ama Türkiye’de faaliyet göstermediğinde ısrar ediyor!

7 Ocak’ta, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Emniyet Taşınır Mal Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre ‘terör ve toplumsal olaylarda’ TSK’ye ait silah ve taşıtlar, bakan onayıyla Emniyet ve MİT’e devredilebilecek.

Değişikliğin, 'olası toplumsal taleplerin bastırılması ve iktidarın bekasının her şekilde korunmasını’ esas aldığını söylemek yanlış olmaz! Kurumlar arası ortak bir çalışmadan söz edilse, endişe verici bir durum ortaya çıkmayacaktı. Yasa, kamuoyu ve muhalefette eksik tartışıldığı gibi bir maddenin üzerinde de hiç durulmadı.

Yönetmelikteki ‘Taşınır mal işlem belgesi düzenlenmeyecek mallar’ maddesine; ‘Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ve İçişleri Bakanlığı’nca uluslararası anlaşmalara dayanılarak dost veya müttefik ülkelere ve bu ülkelerde bulunan kamu veya özel nitelikli kurum ve kuruluşlara mal ve hizmetin yardım olarak verilmesi maksadıyla tedarik edilecek taşınırlar’ bendi de eklenmişti.

Buna göre uluslararası anlaşmalara dayanılarak ‘dost ve müttefik’ ülkelere taşınır mal işlem belgesi olmaksızın taşınır malların sevkıyatı yapılabilecek. Ortaya çıkan 2 sorunun yanıtını kamuoyuna bırakalım. Birincisi, TSK’nin envanterindeki ağır silahlar ya da tankları hangi personel kullanacak ve bu eğitim nasıl verilecek?

Dost ve müttefik ülke tanımından 61 İslam ülkesi mi çıkıyor? SADAT’ın 4. Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi için söz konusu ülkelerin bütün askeri envanterini en ince detayına kadar çıkarmış olmasının konuyla bir ilgisi var mı?

Çıkan yasa ve Türkiye’de yürütülen faaliyetlere bakınca 2 şeyi de aynı anda görüyoruz. İktidarın içeride, her ne olursa olsun varlığını sürdürme ısrarını ve dışarıda, savaş ya da işgal girişimlerinden vazgeçmeyeceğini! ‘Taşeronlar’ ve ‘ekipler’ konunun kapsamından azade değil!