‘Sadece bana barış sadece bana adalet olmaz’

Burak Abatay burakabatay@birgun.net

Djanan Turan sahne adıyla çalışmalarını İngiltere'de sürdüren Canan Turan, ‘Dünya’ isimli tekli çalışmasını geçtiğimiz haftalarda dinleyicisiyle buluşturdu. ‘Dünya’ şarkısının klibinde Adanalı çocukları oynatan Turan, teklinin tüm gelirini mülteci kadın ve çocuklar için çalışan Zeytin Ağacı Derneği’ne aktaracak. Turan’la Türkiye’den İngiltere’ye uzanan yolculuğunu, Timur Selçuk’un öğrencisi olmasını ve müziğini konuştuk.

►Sizin müzik ile olan yolculuğunuzu merak ediyorum. Nasıl başladı hikâye de bugünlere gelindi?
Kendimi bildim bileli müziği her detayını sindire sindire dinlerim. Küçükken annem babam işten gelene kadar saatlerce kendi kendime dans eder ve kendimi sahnede hayal ederdim. Hatta en çok istediğim Zülfü Livaneli'nin Hiroşima şarkısını söylemekti. Kafamda kurmuştum, öyle bir sahneleyecektim ki, artık herkes ayaklanıp savaşlara karşı çıkacaktı. Gerçekte de kendimi sahneye atamayacak kadar çekingendim. 14 yaşındayken, arkadaşım Deniz “Gitar resitalim var, bana eşlik eder misin bir şarkıda?” dedi ve öyle başladı yolculuğum. Hemen sonra da okul rock grubunun solisti oldum.

Timur Selçuk’la çalışmak muhteşemdi!
►Timur Selçuk’tan şan eğitimi aldığınız sanırım. Nasıl bir deneyimdi?
Muhteşemdi! 3.5 yıl kadar çalıştık. Ses eğitimindeki titizliği bir yana, her hafta onunla vakit geçirmek başlı başına bir eğitimdi. Müziği müziğe değer vererek yapmak, yapmak istediğin sanatı korumak, kendine ve beraber çalıştığın insanlara göstermen gereken saygı adına çok şeyi ondan öğrendim. Sadece 3 şan öğrencisi vardı. O zamanlar herkes dolarla ve ününe göre uçuk rakamlarla ders verirken Timur Hoca bizden kendisi için düşük denebilecek bir ücret alırdı. Ama sadece çalışmak istediği insanları seçiyordu. Üçümüzün de hocayla teke tek dersi olurdu, arada da bizi bir araya getirirdi. Tüm bunlar saat, dakika falan saymadan, tamamen bizim ne kadar istekli olduğumuz ve gösterdiğimiz gelişmeyle birebir giden bir eğitimdi. O bir araya gelişlerin sonucunda üçümüz ve bir piyanist arkadaşımız bir grup kurduk. Üniversitelerde, festivallerde konserler verdik, yani repertuarımızı sahnede de kullanmaya bizi teşvik etmişti. Timur Hoca işini çok ciddi yapan, hem de yeri geldiğinde sizi çok güldürebilen biridir. Ayrıca muazzam bir insan sevgisi vardır. Herkese kibar, herkese sevgiyle yaklaşır. Zaten sonra o derslere ara vermek zorunda olduğunu söyledi bize, ben de İngiltere'ye geldim. Ara vermese ben herhalde peşini bırakmazdım.

►“Müzikallerde oynarım” deyip Londra’ya gidip oraya yerleşmek ve orada müzik hayatınıza devam etmek… Her şey bu kadar kolay mı oldu?
O zamanlar İngiltere'ye vize almak şimdi olduğu kadar zor değildi. 3 günlüğüne Londra'ya gitmiştim. O 3 günde büyülendim diyebilirim. Ama tamamen müzikle ilgiliydi, her milletten insan, her çeşitten müzik, her yerdeydi. İnanamamıştım. O zaman gördüklerim şu ana göre de çok daha iyiydi. Her köşede müzik vardı, şimdi biraz daha zor bir sürü sebepten. Ertesi yıl İngiltere’ye gitme kararını verince tabi etraftan ve geniş aileden “deli misin, nereye?” gibi tepkiler adım. Çünkü okul, master vs. olmayınca insanlara fikir çok uçuk ve ürkütücü geliyordu. Ama annem destek oldu, babam da çok sesini çıkarmadı. Zaten ben her türlü zorluğu göze almıştım. Onlar da bana güvendiler. Benim İngiltere’deki hayatıma sponsor olacak durumları yoktu ama en azından başlangıcı annemin sayesinde yapabildim, gerisinde kimseyi zorlamamaya çok kararlıydım. Hayallerimin peşinden gidiyordum, bunun için ne gerekirse yapmaya da hazırdım. Boncuktan kolyeler dizip, onları bile yanıma almıştım, en kötü ihtimalle sokakta satarım diye. Hikaye uzun tabi ama sahne alacak ortamlar bulmam ve işe girişmem uzun sürmedi ama yine de hayatımı yoluna sokup önümü görebilmek belki bir 5-6 yılımı aldı diyebilirim. Sonra da müzisyen olduğum için tabi hayat hiç kolaylaşmadı, para kazanmak için de sahne dışında da bir sürü günlük iş yaptım ama yine de simdi diyorum iyi ki rahatı veya garantili yolları seçmemişim. Çünkü kurduğum hayatı seviyorum.

Bu düzen bir yerde patlak verecek
►Geçtiğimiz ay ‘Dünya’ projesini yayımladınız. Şarkı sözleri de gözlerimizin önünden gelip geçen milyonlarca insanı siz nasıl izlediniz?
Bize verilmiş haklarla bir şey değiştiremiyoruz, içinde savrulup gidiyoruz. Hükümetlere, onların kararlarına rağmen bireylere karşı önyargısız durmaya çalışıyorum. İnsanlara güvenerek yaklaşmaya çalışıyorum. Kendi ortamımı nasıl istiyorsam herkese de ona göre davranmak durumda olduğumun farkındayım, ona göre yaşıyorum. Sadece bana barış, sadece bana adalet, özgürlük olmaz, olmuyor. Eşit düzen için doğu-batı beraber çalışmadığı süre, hep bir yerlerde patlak verecek bu düzen. Neticede önümüzden gecen milyonlar maalesef artık herkesin sorumluluğu ve geleceğimizin de neye benzeyeceği bu sorumluluğu alıp almamamıza bağlı.

►Ve gelirin tamamının mülteci kadın ve çocuklar için Zeytin Ağacı Derneği’ne aktaracağınızı biliyorum.
Bu bir kampanya ve kampanya süresince geliri derneğe aktaracağız, evet. Şarkının eğer bir enerji yaratma şansı varsa onu kullanayım istedim. Göçmen kadın ve çocuklar için onların hayatlarını oturtmalarına yardımcı olmak için muhteşem programlar yapıyorlar. Kampanyaya destek gayet güzel gidiyor, insanlar parçanın fiyatından katbekat fazlasını bağışlıyor.

Özgür ruhlu Pop yapıyorum
►Tarzınızı nasıl tanımlamalı?

En son bir radyocu arkadaşım New World Songs olarak tanımladı. Neticede kesinlikle Türk olmamın tarzımda çok büyük etkisi var ve duyulabiliyor bu. Dünya müziği demek istemiyorum çünkü maalesef Batı’da kısıtlı ve hatta bizi de kısıtlayıcı bir bakış açısı var bu konuda. Neticede ben ve benim gibi pek çok Türk gibi hem kendi coğrafyamızdan hem de Batı'dan etkilenerek büyüdük. Avrupa dışında insanların da kendine göre şarkı yazabileceğini biraz anlatmak gerektiğini düşünüyorum. Ben de yıllardır o yüzden bu konuda özgürlüğümü kısıtlamadan yürümeye çalışıyorum. Özgür ruhlu pop yapıyorum bir nevi. Tabii en derinden isterdim ki tarz tanımlamamız gerekmeyen bir dünya olsun. Ama maalesef öyle değil.