ABD yeni dışişleri bakanı “sözde müttefik” derken özde eski “yeni-sömürge”sini mi kast etmiş yoksa şimdikini mi? Ama boş verin, vaka sayılarındaki düşüş devam ediyormuş. Ankara’da kimler torpille aşı olmuş? Ve Erdoğan “Şahlanıyoruz” demiş. Ve yine de şahlanıyormuş aman kol başının kııııratı. Ve kış ortasında sadece Yazlık Saray’ın maliyeti 640 milyon TL imiş.

Ee, n’olmuş? Başka ne olsun ki, başka ne olabilir ki?

Ama mutlaka bir şeyler de oluyordur, olacaktır, olmalıdır değil mi?

Geçenlerde Selçuk Candansayar epey güzel yazmıştı, tahmin ve kehanet hakkında: “Tahmin bilgiyi kullanır, kehanet ise arzuyu. Tahmin aklın işlemesini gerektirir, kehanet ise duyguların” demişti.

Bu arada, tahlillerimiz hep isabetli, tahminlerimiz hep isabetsiz mi? Hep söylerim, solcular geçmiş değerlendirmesi yapmakla meşhurdurlar, kendi geçmişlerini de değerlendirirler ve ayrıca dönüp dönüp vakti zamanında mesela AKP’nin hangi adımları attığını ve memleketi bu hale nasıl getirdiğini anlatırlar. Vakti zamanında (şunlar şunlar yapılmazsa) o adımların atılacağını ve memleketin “bu hale” geleceğini söylemişlerdir. Ama “şunlar şunlar” yine solcular tarafından bir türlü yapıl(a)madığı için dedikleri bu bakımdan da çıkmıştır!

Ayrıca zaten Türkiye’de en kolay iş siyasi “tahlil” yapmaktır. Çünkü her şey ayan beyan ortadadır. Hal böyle olmasına rağmen, siyaset biliminde komplo teorisi kategorisine giren türden yorumlar, bizde tahlil niyetine siyasi gelişmeleri algılamakta el üstünde tutulur. Sahi Bahçeli hapşırınca kim “çok yaşa” demedi? Adalet bakanı içişleri bakanına işaret parmağını mı salladı orta parmağını mı?

Saraylıların ise işi kolay, çünkü tahmin bile etmiyorlar, hep kesin konuşuyorlar. Kesin konuşabilmek için yalan söylemek yetiyor nitekim: Yoksulluğu bitirdik. Ekonomide bir taneyiz. Uçak yapacağız. Uzaya çıkacağız. Bütün dertleri çözecek doğalgaz bulduk. Almanya bizi kıskanıyor. Aşı sorununu çözdük.

Yalanları vaatler ile süsleyince kendilerini daha da sağlama almış sanıyorlar. 19 yıldır kim bilir kaç yatsı namazı kıldılar ama mumları hâlâ sönmüyor bir türlü. Her durumla baş edecek bir “çare”yi yıllardır tepe tepe kullanıyorlar. Her durum için A, B, C planları ellerinin altında. Hani şu bildik sadrazam hikâyesinde olduğu gibi: Bir sadrazamın elinin altında üç plan varmış başı her derde girdiğinde bakması gereken ve hep “A, B ve C planlarım var” deyip dururmuş. A planı: “Yapacağın yapamayacağın bir sürü vaatte bulun, sıkışırsan B planına geç.” B planı: “Kendinden öncekileri karala, benim suçum yok de ve sıkışırsan C planına geç.” C planı: “Yeniden A, B, C planlarım var de!”

Saraylılar bakımından Sadrazam misali iktidarda kalabilmek şimdilik böyle mümkün olabiliyor. Ama bu planlama tarzı muhalefette olunca bir işe yaramaz. Çünkü hakiki bir muhalefet için marifet muhtemel seçeneklerin hepsine göre hazırlık yapmaktır; hangisinin olacağını “önceden bildim” demek kehanettir ama ağırlıklı ihtimali görebilmek isabetli tahlil/ çözümleme ister. Çözümden önce, çözümü de bulabilmek için, çözümleme ister.

Eh işte, Kılıçdaroğlu da kendince bir “çözümleme” yapmaya çalışmadı mı? “Sağ sol kavramları 18. yüzyıla ait. 18. yüzyılın kavramlarıyla 21. yüzyılın sorunları çözülmez!” Kılıçdaroğlu’nun solcu olmadığını zaten biliyorduk ama sağ-sol diye bir şey kalmadığını alenen ilan ederek solcu olmadığını bizzat kendisi söylemiş oldu. Fazla söze gerek yok ki.

Emek ve sermaye var oldukça, sol ve sağ var olacaktır beyefendi. Bunun çözümlemesine bile gerek yok ki. Sokağa çıkıp bakmak yeter. Bu yüzden hakiki solcular, sokaklarda, işyerlerinde, hayatın her alanında, sağdan seçmen devşirme değil, örgütlenme ve direnme peşindeler.

İyi de, solcular, devrimciler haldeki durumda sokağa bile çıkamazken sokağı nasıl örgütleyecekler? Kılıçdaroğlu’nun “sağım soğan solum sarımsak” demesini boş verin, bu sorunun cevabı, önce şu soruya cevap vermekte yatmaktadır:

Daha önce sokağa çıkabilirken bile neden örgütleyemediler?

Tahmin değil, kehanet değil, fala bakmak da değil ama hani “Neyse Halin Çıksın Falin” derler ya, bakın bu çok doğrudur. Aslında halimiz neyse karşımıza o çıkacak! O halde ilk iş, yetersiz halimizi yeterli ve moralli ve örgütlü hale dönüştürmekte yatacak.