Türkiye’nin yakın tarihi büyük kara deliklerle doludur. Bilinmediği için de gizli saklı varlığını koruyabildi. Sorgulamak hep solculara düştü. Türk sağı ne araştırdı ne sorguladı, ne de bir özeleştiri yaptı.

Sağın tarihi ve tarihteki rolünü araştırmak hep sola düştü.

Sağ cenah içinden yazılanlar “avcı hikayelerini” aşamadı.

Türk sağı içinde çok önemli bir yere sahip olan “Mücadele Birliği” ya da “Mücadeleciler” adlarıyla anılan siyasi hareket üzerine de 2018’e kadar yapılmış tek yayın yoktu.

Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Ekin Kadir Selçuk’un doktora tezi olan çalışması “MÜCADELECİLER” adıyla kitaplaştırılıp İletişim Yayınları arasından okurlara ulaşmasaydı hâlâ da olmayacaktı.

Mücadeleciler arasında bulunan bazı isimleri sayarsak hareketin önemi kendiliğinden ortaya çıkar: Aykut Edipali, Taha Akyol, Cemil Çiçek, Hüseyin Gülerce, Melih Gökçek, Halil Şıvgın, Mehmet Taşdiken, Yavuz Arslanargun, İrfan Küçükköy…

Ekin Kadir Selçuk iki yıla yayılan bir saha çalışması ile hareketin önde gelen isimleriyle yüz-yüze görüşmeler yapmış. Süreli yayınlarını taramış. Mücadelecilerin kendi yayınladıkları “teorik” kitapları okumuş.

Görüşmelerinde tarihe ışık tutacak bilgileri çalışmasına eklemiş. Bunlardan biri de 16 Şubat 1969 Pazar günü Taksim’de yaşanan ve tarihe “Kanlı Pazar” adıyla geçen olaylara ilişkin.

Selçuk’un kitabının 49. Sayfasından devam edelim:

“Amerikan Altıncı Filosu’nu protesto etmek için devrimci öğrenciler ve işçi örgütleri tarafından Taksim’de bir miting yapılması planlanır. Dönemin sağcı gazeteleri olan Bugün ve Sabah’ta hafta boyunca miting aleyhinde yayın yapılır. Neticesinde 16 Şubat 1969 Pazar günü Altıncı Filo’yu protesto eden öğrenci ve işçilere sağcı kitle saldırır. Olaylar sonunda iki kişi bıçaklanarak öldürülür.”

Olaylar sırasında Mücadeleciler’in kurucularından Yavuz Arslanargun da oradadır. Arslanargun bu tarihi olayın ince detaylarını Ekin Kadir Selçuk’a bütün samimiyetiyle anlatıyor: “Bütün sol gruplar Taksim’e çıktı. Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) içinde organize olan gruplar talebeyi ve halkı koruyacak şekilde organize olmamıştı. Ben Abdülkadir Karaoğlu ile birlikte ne olup bittiğini gözlemlemek için Taksim’e gittim. Olay tehlikeli boyut ifade ediyordu. Bütün Müslümanlar toplanmışlar, sakallı namaz kılan tertemiz insanlar Taksim Gezi Parkının merdivenlerinin üst tarafında… Teknik Üniversitesi öğrencileri de Alman Konsolosluğu’nun oradan geliyorlar. Araya toplum polisi dizilmiş… Askeri araçlardan halka moral bozucu şekilde parmak sallanıyor. Ben mesuliyet taşıyan biri olarak elime MTTB megafonunu aldım, arkadaşlar bu iş böyle olmaz dedim. Kendimizi koruyalım dedim. Megafonla ‘Yaşasın Ordu, Kahrolsun Komünistler’ diye bağırıyorum.”

Arslanargun her şeyi gayet güzel “izah” ediyor. ABD donanmasını protesto etmek isteyen devrimci öğrenciler ve işçiler Taksim Meydanı’na çıkıyorlar. Merdivenler üzerinde bulunan sağcı, Müslüman, tertemiz, garip ne kavga etmeyi bilir ne de yumruk sallamayı… Bu ifadeler de Arslanargun’a ait. Devamını da şöyle getiriyor:

“Bir anda bizim grubun içinden de sopalar ortaya çıktı. Biz merdivenlerden solcuların üzerine düştük!!!”

Saldırma yok düşme var!

Bu “düşme” esnasında solculardan iki kişi bıçak darbeleriyle ölür!!!

Sağcılığın özünde var olan ABD sevgisi 1960’ların sonunda böyle tezahür ediyordu.

Mücadeleciler adlı önemli çalışma sağın saklı sayfalarını da gün yüzüne çıkarıyor.