Köklü bi geçmişe sahip Alman sosyal demokratlarının sağa açılma, sağ ile iş tutma açılımlarının yarattığı handikaplar, benzer bir sevda peşindeki dünyanın dört bir tarafındaki sosyal demokratlar için önemli dersler içeriyor. Memlekettekiler de dahil buna. Şayet görülmek istenirse tabi. Çıkarılacak en önemli ders de sağa yamanmanın bir fayda getirmeyeceği, “istikrar”, “düzen”, “memleket bekası” söylemleriyle sağın arkasına dizilmenin yarardan çok zarar getireceğidir. Bir diğer ders de sosyal demokratların sola açıldıkça, sol kulvarlarını güçlendirdikçe oy oranını arttırdıkları, iktidara geldikleridir.

Malum, 24 Eylül’deki seçimde Merkel liderliğindeki merkez sağ ile koalisyon kurmanın da etkisiyle Sosyal Demokratlar tarihinin en büyük yenilgisini alarak yüzde 20’lere kadar düştü. Soldan uzaklaşarak sağ ile flörtleşmenin partiyi erime noktasına getirdiğini fark eden SPD şefi Martin Schulz seçimin hemen ardından CDU/CSU ile koalisyona gitmeyeceklerini deklare etti.

Ancak bu sözler sadece sekiz hafta kadar sürebildi. İki aydır süren koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmayınca ve Jamaika koalisyonu çökünce, yeniden “büyük koalisyon” sesleri yükseldi. Alman burjuvazisinin, büyük sermayenin devreye girmesiyle Merkel’le ortaklığa baştan beri ‘Hayır’ diyen Sosyal Demokrat Parti, “Görüşmelere kapımız kapalı değil” mesajı verdi.

SPD’li cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in de büyük gayretkeşliğiyle yelkenleri suya indiren “aslan sosyal demokratlar” birincisi 2005’te, ikincisi ise 2013’te olmaz üzere iki dönem yani sekiz yıl boyunca Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) partileriyle “büyük koalisyon”a gitmişti. Şimdi bir kez daha “büyük koalisyon”un “küçük ortağı” olmak için teslim olundu.

Jamaika olmadı, Kenya kuralım!
Almanya’da her bir partinin kendisiyle özdeşleşen rengi var. Hristiyan Demokratlar siyah, Sosyal Demokratlar kırmızı, liberaller sarı, Yeşiller yeşil, Sol Parti kızıl-kırmızı renkte. Koalisyon seçeneklerini anlaşılır kılmak için de partilerin ‘renk’leri kullanılıyor. İkili veya üçlü koalisyon durumunda farklı renkler bir araya geliyor ve hangi ülke bayrağının renklerini çağrıştırıyorsa o ülke adını taşıyor koalisyon.

CDU, FDP, Yeşiller’den oluşturulmaya çalışılan koalisyonun üç rengi “siyah-sarı-yeşil” Jamaika bayrağının da renkleri olduğundan Jamaika Koalisyonu diye adlandırılıyor. Şimdi bu seçenek çökünce iki koalisyon seçeneği geride kaldı. Kenya koalisyonu veya ‘trafik ışığı koalisyonu!’

Kenya Koalisyonu yani CDU’nun Yeşillerle yapacağı koalisyona SPD’nin dışardan destek vereceği azınlık hükümetinin renkleri siyah, kırmızı, yeşil. Bu da Kenya bayrağı renkleri. Trafik ışığı koalisyonu’ ise SPD’nin Liberaller ve Yeşiller arasında bir koalisyona verilen ad. Ancak her iki seçenek de bu üç parti arasındaki politik farklılıklar dikkate alındığında oldukça zor.

Sosyal demokratlarda koalisyon ayrışması
SPD içinde CDU ile koalisyon konusunda ayrışma var. Üç farklı ayrışma sözkonusu. Bir grup, parti lideri Schulz’un “koalisyona girmeyeceğiz” sözünü tutması için Merkel başbakanlığında bir azınlık hükümetine destek vermesi gerektiğini savunuyor. Partinin sağ kanadı ise Merkel’le koalisyon istiyor. Hatta Hıristiyan Birlik (CDU/CSU) ile koalisyona “Yeşiller’i de alarak, Kenya koalisyonu kuralım” diyenler de var. Sol kanat ise CDU ile olası bir koalisyona karşı.

Örneğin Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Merkel ile koalisyonun krizi aşmak için yeterli olmayacağını dillendirirken, Rheinland-Pfalz Eyalet Başbakanı Manu Dreier büyük koalisyonun yenilenmesinin partisinin toparlanmasına imkân tanımayacağı gerekçesiyle Birlik partilerinin kuracağı azınlık hükümetini dışardan desteklemenin daha iyi olacağı görüşünde.

Sermaye büyük koalisyon istiyor
Jamaika koalisyon görüşmelerinin başarısızlığa uğramasından sonra “büyük koalisyon”u yenileme arayışına giren Alman Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri ise azınlık hükümeti kurmayı reddediyor. Alternatif olarak düşünülen erken seçim ise ülkedeki iş ve finans çevreleri tarafından benimsenmiyor. Alman iş çevreleri CDU-SPD koalisyonunu yani büyük koalisyonun ülkedeki mali ve siyasi istikrar için elzem olduğu görüşünde.

İş dünyası, patronlar, finans çevreleri bir önceki dönem olduğu gibi, bir kez daha ‘büyük koalisyon’ için bastırıyor. Almanya’da 1949’dan beri ‘büyük kaolisyon’, ikisi Merkel’in başbakanlığında olmak üzere sadece üç kez oluştu. Dördüncü için de bastırıyorlar.

Başbakan Merkel’in partisi CDU’dan liderlerin Berlin’de bir araya geldiği toplantıda, SPD ile büyük koalisyona gidilmesi konusunda görüş birliğine varıldı. Parti yönetiminden yapılan açıklamalarda ülkenin hareket kabiliyeti olan bir hükümete ihtiyaç duyduğu belirtildi. Merkel’in azınlık hükümeti kurmayacaklarını söylemesinin ardından, CDU’nun kardeş partisi CSU dahi SPD ile ortaklık kurmanın Almanya için en iyi seçenek olduğunu dillendirmeye başladı.

Sağ ile ittifak kaybettiriyor
Alman sosyal demokratlar koalisyonun kendilerine katbettireceğinin pekala farkında. Partide bu yüzden koalisyona karşı bir direnç var. Dördüncü kez seçimden zaferle çıkan Avrupa’nın yeni “demir lady”si Merkel’in peşine takılmanın partiye bir yarar sağlamadığı görüşü hakim. Alınan seçim yenilgileri de bu tezi doğrular nitelikte. Alman sağının peşine takılarak iç politikadan dış politikaya, çalışma yaşamının esnekleştirilmesinden ülke dışına asker çıkarılmasına kadar birçok konu Hristiyan demokratların arkasında saf tutan sosyal demokratların hali harap. Bir kez daha bu ittifak faturasının kendilerine kesileceğinin farkındalar. Ama yine de CDU ile koalisyona gidecekler.