Referandum yaklaşırken nur topu gibi bir krizimiz oldu. Yıllardır kriz yönetimini değil "kriz ile yönetmeyi" düstur edinmiş iktidar, bir milliyetçi manipülasyon uğruna Ortadoğu'da "hamle" yapacak derken bombayı Batı'da patlattı. Malum ilk gövde gösterisi Kardak'ta cereyan etmişti. Komutanların her nedense "birden" aklına Kardak düştü; Çiller'i andıran bir çıkartma yapıldı. Fakat gerilim beklendiği kadar uzun sürmedi. Sonra imdada Almanya ve Hollanda yetişiverdi.

Sağ popülist siyaset, birbiriyle kavga eder gibi yapıp biri diğerinin ekmeğine yağ sürmeyi seviyor malum. Bakanların "kapıda kalması" heyecansız, moralsiz evet kampanyası yürüten Saray-AKP-Bahçeli'ye altın tepside adrenalin aşısı sundu. "Her nasılsa" OHAL'de sokaklar bir gecede "şenlendi". İktidar şimdilerde bu atmosferi evet'e tahvil etmenin peşinde.

Saray tarafından Nazi ilân edilenlerin listesi her gün kabarıyor. Ama şurası gerçek, burada "gevşek" kullanılan Nazi yakıştırması Nazizmi en büyük tehlike gören Batı'da alelade bir itham olarak değerlendirilmiyor. Bir de bu suçlama, idam vaatlerinin kol gezdiği, muhaliflerin hapiste tutulduğu, tasfiyelerin sürdüğü, Kavgam'ın defalarca çok satan listesine girdiği Türkiye'den gelince trajikomik bir hale bürünüyor.

Medeniyetler ittifakı, BOP falan derken sırtını Suudi ve Katar sermayesine dayayıp bölgede emperyalizmin taşeronluğunu yapan iktidardan "dik duruş" ve anti-emperyalizm çıkaran AKP'li kalemşorlara İsrail ve Rusya krizi sonrasındaki tornistanları ve de Trump'dan medet ummaları hatırlatalım. İçi boş bir Batı karşıtlığı kısa vadede siyasi prim yapsa da sonu politik ve ekonomik hüsrandır.

Sağın iç kavgası
Bütün bu manipülasyonlara rağmen Türkiye sağının Saray'da "birleştirilmesi" projesi şimdilik alıcı bulamıyor. MHP'li muhalifler, Saadet Partililer, eski merkez sağ partilerin bakiyesi küçük partiler tek adamda "birlik" tuzağına düşmediler. Çünkü 16 Nisan'da "evet" çıkması halinde Saray-AKP dışında hiçbir sağ aktörün memleket sathında siyaset yapamayacağını biliyorlar. Her ne kadar BBP Genel Başkanı Destici evet diyeceklerini ilan etse de BBP cephesi karışık. Kısa bir süre önce partinin Yüksek İstişare Kurulu Başkanı dayatılan değişikliğin "Erdoğanist bir rejim değişikliği" olduğunu söyledi. Ökkeş Şendiller başta olmak üzere birçok BBP'li isim "hayır" diyeceklerini duyuruyorlar, istifalar ise peşi sıra geliyor. Yani MHP'deki çatırdamanın bir benzeri BBP'de de yaşanıyor.

Bahçeli, tabandaki bölünmeyi kontrol edemediği için "eski yöntemlere" başvurmaktan çekinmiyor. Zamanında ülkücüleri "sokaktan uzaklaştırdığı" için liberal köşeyazarlarının övgülerine mazhar olan Bahçeli, şimdilerde muhaliflere karşı yürütülen linç kampanyasını ellerini ovuşturarak izliyor. Hatta izlemekle kalmıyor "ülkücü işini yarım bırakmaz" diyerek alenen teşvik ediyor. Bahçeli'nin tavrı partili muhaliflerle sınırlı kalmayan bir saldırı dalgasını cesaretlendiriyor. Faşist saldırılar kampüslere, meydanlara sıçrıyor.

16 Nisan'dan sonraki süreçte Türkiye sağı yıkılıp yeniden kurulacak. Birileri moloz altında kalacak birileri yeni yapılanmanın başını çekecek. Sağda yeni bir 'merkez' kurulacak ve küskünler, muhalifler ve galipler orada konumlanacak. Şimdiden ipi kimin göğüsleyeceğini söylemek kolay değil. O yüzden sermaye ve liberaller pusuda, siyasi yatırım yapacakları ismi, oluşumu seçmek için referandumu bekliyor.

Sokak sokak, semt semt
Sağ parçalanırken sol cenahta durum nasıl? Bu sorunun cevabı önümüzdeki on yılda nasıl bir Türkiye'de yaşayacağımızı belirleyecek. Referandum sonucu CHP'nin ve HDP'nin kaderini de belirleyecek. 16 Nisan akşamı, CHP yönetimi en ciddi sınavını geçip geçemediğini görecek. En önemli isimleri hapiste olan Kürt siyasi hareketinin durumunu da Kürtlerin yoğun olduğu şehirlerde sandığa gidiş oranları belirleyecek.

Haziran güneşi
Siyasal İslam'a, piyasalaşmaya, sağ popülizme set çekecek bir sol direnci örgütleme fırsatı Haziran direnişleri esnasında doğmuştu. Bu fırsatın tam manasıyla değerlendirildiğini söylemek mümkün olmasa da Gezi deneyiminin sola, demokratlara mücadele edecek yeni zeminler ve araçlar sunduğu inkâr edilemez. Bugün Hayır kampanyasının örülmesinde büyük rol oynayan Haziran Hareketi mahallelerde, semtlerde bir araya gelmenin, sol taleplerin aşağıdan yukarı örgütlenmesinin ne denli hayati olduğunu göstermekte. Bu süreç 16 Nisan'ı merkeze koymakla birlikte onu aşan bir tartışmanın ve arayışın canlanmasını sağladığı ölçüde faydalı olacak. Özgüveni arttıran, ortak eylem pratiğimizi kuvvetlendiren paneller, forumlar, Hayır ve Ötesi'nin çabaları yarının, aydınlık günlerin tohumlarını ekiyor.

Birbirimize ihtiyacımız var. Çünkü biliyoruz ki referandumdan ne sonuç çıkarsa çıksın 17 Nisan'da mücadelenin çok daha sert olduğu bir Türkiye'ye uyanacağız.