Meslek icabı bütün sinema ödüllerini (özellikle yabancıları) kovaladım. Yazılı basın ve televizyonda... Şu tarihten bir-iki ay önce başlardım. Aday aday adayları diye listeler çıkar. Uzmanlığı bu dalda olan insanlar vardır, onları takip edersin. Alternatif filmleri tercih eden, klasik değerlere itibar etmeyen yazarları da ihmal etmezsin, çünkü asıl sevdiklerin oralardan çıkabilir. Ki, bazen kazandıkları da oluyor.

Bugünlerde ilk yoklamalar sona erdi sayılır. Eleştirmen grupları 2015 yılının sinema ürünlerini, performanslarını değerlendirmeye başladı. Çok güvendiğim New York film eleştirmenlerinin yanı sıra, sürprizleri seven Los Angeleslılar, Bostonlılar oylarını kullanan eleştirmen grupları arasında.

New York’ta “Carol” hâkimiyeti söz konusu. Üstelik de en sağlam adaylardan sayılan iki kadın oyuncusu, Cate Blanchett ile Rooni Mara ödül almadıkları halde. Film, yönetmen, senarist ve görüntü yönetmeninin yılı ödülle kapatması, Oscar öncesi “Carol”a destek olmuştur sanırım. “New York Film Eleştirmenleri Ödülü” ibaresi, her afişte güzel durur. Boston’da ise “Spotlight”, En İyi Film’e ek olarak senaryo ve ansambl oyunculuk dallarında zafer kazandı. Hem Boston Film Eleştirmenleri Derneği, hem de bir başka Boston grubu olan Boston Online Film Eleştirmenleri Derneği de McCarthy’nin filmini seçti. “Spotlight” abartıya itibar etmeyen iyi bir film olduğu gibi, Boston Globe gazetesiyle ilgili gerçek bir olay üzerine kurulu. Yerel Katolik kilisesinde hasıraltı edilen büyük çaplı çocuk tacizi olayını Boston Globe ortaya çıkarmıştı. Belki de şehrin eleştirmenleri filmi biraz da bu nedenle benimsiyor.
Ama Los Angeles eleştirmenlerinin seçimi de o oldu. Charlotte Rampling ise, L.A.’de En iyi Kadın Oyuncu seçilerek “45 Years” ile iddialı olduğunun altını çizdi. Öte yandan, “Mad Max: Fury Road” adaylıkta kaldığı halde, yönetmen ödülünü George Miller aldı. Benim de çok beğendiğim bir film olduğunu utanıp sıkılmadan hemen belirteyim. Ne olsa, uluslararası meslek kuruluşum FIPRESCİ’nin Büyük Ödül’ünü de o almıştı.

Tabii durum her an değişebilir, bambaşka filmler öne çıkabilir. Altın Küre’yi de unutmayalım. Çoğuna göre, Oscar’ın habercisidir. En İyi Film ödülünü iki dalda vermesi biraz şaşırtıcı oluyor gerçi, ancak bazı yıllardaki büyük sürprizlere rağmen bir tür işaret fişeği olduğu inkâr edilmez.

Sanata ödül mü verilirmiş, endazesi ne, nasıl ölçüyorlar gibi sorular sorulabilir elbette. Soruluyor da zaten. Büyük bütçeli filmlerin iktidar sahibi yapımcıları, şirketleri filmlerini tanıtmak, desteklemek, nihayette kazandırmak için ellerinden geleni ardına koymuyor, biliyoruz. Genç sinemacıların, bağımsız filmlerin, alternatif ürünlerin ise böyle bir silahları yok. Onlar için bu ödüller, afişlerdeki o “... Ödülü” yazıları anlam taşıyor. Yönetmenler yeniden film yapabiliyor, performans sahipleri kendini gösterebiliyor. Tom DiCillo’nun, galiba “Living in Oblivion” için (komik bir de Türkçe adı vardı) yazdığı yazıyı unutamam. Filmin basın gösteriminde NYTimes’ın eleştirmeni olan hanımı görüyor ve onun, yazdığı yazıyla filmin kaderini nasıl belirleyeceğinden haberdar olup olmadığını merak ediyor. DiCillo’ya göre, filminin New York’ta ikinci hafta gösterilip gösterilmemesi bile bu yazıya bağlı.

Bu yıl ben de biraz dışarıdan bakarak bekliyorum sonucu. Bacağım yüzünden doğru dürüst film bile izleyemedim çünkü. “Sarmaşık”ı da, özel gösterim akşamı ne yazık ki başka bir yere gitmem gerektiği için (kitap lansmanı) izleyemedim. Hemen en yakın sinemaya gidiyorum. Tolga Karaçelik’in filmi, 52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nden dört büyük ödülle çıktı. Başta Karaçelik olmak üzere, filme emek verenleri kutlarım. Umarım bu ödüllerin de filme katkısı olur.