Sağlam duruş ve derbi zaferi

BERKANT GÜLTEKİN

Beşiktaş, Galatasaray’ı sahadaki sağlam duruşu ve yüksek konsantrasyonuyla yendi. Hücumda üretkenlik beklenen ayaklar rakip savunma içinde kaybolurken, siyah-beyazlıların defansif rollerdeki futbolcuları, asli görevlerini başarıyla yerine getirdikleri gibi galibiyetin de mimarı oldu.

Beşiktaş’ın derbiye galibiyet parolasıyla çıktığı, Sergen Yalçın’ın seçtiği 11’den belliydi. Sol bekte Rıdvan’ı tercih eden Yalçın, orta sahada da Josef-Atiba ikilisinin önüne yaratıcılığından faydalanmak istediği Oğuzhan’la sahaya çıktı.

Maçta baştan sona Beşiktaş topa hâkim olan taraftı. Bunda Galatasaray’ın da taktik planının payı fazlaydı. Fatih Terim, topu rakibine bırakıp orta bölgede güçlü durmayı tercih etti.

Yeşil zemin üzerinde bir denge durumundan bahsetmek mümkündü. Kartal topla fazla oynayan taraf olsa da rakibin savunma hattını aşabilecek hücum üretkenliğini bulamadı.

Hem Beşiktaş’ın hem de Galatasaray’ın maçta iyi bir savunma performansına imza attığını söylemek yanlış olmaz. Sarı kırmızılılar 59’da Diagne’nin atılmasıyla 10 kişi kalana kadar, Marcao’nun Larin’e yaptığı ikram dışında ev sahibine net bir pozisyon vermedi.

Beşiktaş’ta Oğuzhan ve Ghezzal’ın etkisiz oyunları, hücumdaki problemlerin ana kaynağıydı. Terim’in öğrencileri bu iki oyuncuyu kilitleyince, siyah beyazlılar skoru değiştirebilecek net pozisyonlara giremedi. Aboubakar da bu nedenle oldukça vasat bir performans ortaya koydu. Oyunla bağlantısı kesilen Kamerunlu, sıkışan oyunda istediği pasları da alamadı.

Maçın kırılma anı kuşkusuz konuk ekibin 10 kişi kaldığı dakikaydı. Bu andan sonra daha fazla topla oynayan ve tüm planlarını gol atmak üzerine kuran Beşiktaş, kenar ortalarında 3-4 oyuncuyla ceza alanına girerek Galatasaray’ın eksikliğinden mümkün olduğunca yararlanmaya çalıştı. 79’da gelen gol de defansif bir role sahip olmasına rağmen Rıdvan’ın ortasında ceza sahasına giren Josef de Souza’nın plasesiyle geldi. Rıdvan’ın ilk asistini, Josef’in de ilk golünü kaydettiği bu sayı, Sergen Yalçın’ın takımına çok önemli bir 3 puanın kapısını açtı.

1-0’dan sonra oyun, Beşiktaş’ın sevdiği bir konsepte girdi. Siyah beyazlılar geride durup kontrollü bir oyunu benimseyerek hem skoru muhafaza etmeyi hem de Galatasaray’ın bırakacağı boşlukları kullanmayı istedi. Eksik kalan rakibi ceza sahasına davet etmek aslında biraz riskti. Topla süreyi eritmek yerine, rakibin topla oynamasına izin vermek, sürpriz bir beraberlik golüne de neden olabilirdi. Ancak uzatmalarda N’Koudou’nun golü, galibiyetin ilanı oldu.

Beşiktaş savunmada kusursuza yakın bir performans sergiledi. Welinton’un yokluğunda görev alan Montero, Vida ile Galatasaray’ın hücumlarında sağlam durdu. İkili mücadeleleri de genellikle kazandılar. Diagne’nin kırmızı kartı da Montero’nın krampona kafa uzatan cesareti sayesinde geldi.

Sol bekte golün asistini yapan Rıdvan ve sağ bekte de Rosier, rakip hücumcularla iyi boğuştu. Elbette bu alkışlanası savunma performansında Josef ve Atiba’nın sahaya direnç koyan varlıklarının etkisi büyüktü.

Ancak ofanstaki aktörler için aynı şeyleri söylemek zor. Beklentilerin büyük olduğu Ghezzal ve Oğuzhan neredeyse sahada yoktu. Larin de 2’nci golde güzel bir asist yaptı ancak 35’te yakaladığı net pozisyonu, çevresinde kendisini rahatsız eden herhangi bir defans oyuncusu yokken çok kötü kullandı. Savunma içinde kaybolan Aboubakar da bu tabloda oldukça yalnız ve etkisiz kaldı. Sonradan oyuna dahil olan Mensah da elle tutulur bir katkı yapamadı.

Sonuçta Beşiktaş hak ettiği bir galibiyet aldı. Siyah beyazlılar belki rakip savunmayı aşarak net pozisyonlar bulamadı ve tatmin edici bir oyun kalitesine ulaşamadı fakat rakibinden iyi bir futbol ortaya koydu. Bu kritik 3 puan hücum gücüyle değil, sahadaki sağlam duruş, iştah ve yüksek konsantrasyonlu bir oyun sayesinde geldi.