Sağlık Bakanı'nın aşı açıklamaları: Doğru ne, yanlış ne?

Bugün, Sağlık Bakanı, Sözcü gazetesinden İsmail Saymaz’a yaptığı açıklamalarda aşılarla ilgili beyanlarda bulundu.

Açıklamalarında genel bir bilgi eksikliği kendini belli ediyor. Bu söylemlerinden bazılarına aşağıdaki gibi yanıtlar verme mümkün.

Bakan: “Türkiye bu kadar zavallı mı? Sonuçlarını bilmediğimiz aşıyı 83 milyona yapacağımızı mı düşünüyorsunuz?”

Sonuçları bilinmeyen herhangi bir aşı zaten hiçbir kişiye yapılmamalı. Sadece klinik çalışmalar kapsamında bir aşılamaya gidilebilir, bu da bilimsel çalışma olarak adlandırılır ve etik ilkeler çerçevesinde, sonuçları bilimsel kamuoyuyla paylaşılır. Ancak Türkiye’nin Sinovac aşısından 50 milyon doz almış olması ve başka bir aşı şirketi ile anlaşma yapamamış olması, sonuçlardan bağımsız olarak bu aşının uygulanacağı korkusunu beraberinde getirdi. Bu korku yersiz değil çünkü etkisi olmayan hidroksiklorokin hala kullanılıyor. Bakan Yardımcısı Birinci’nin yazarı olduğu bir makalede, etik izin olmadan içeriği belli olmayan bir maddenin COVID hastaları üzerinde kullanıldığı biliniyor ve bilimsel kriterlere bakılmaksızın uygulamaların yaşama geçirildiğini görüyoruz. Bu nedenle sicili pek temiz olmayan pandemi yönetiminin daha inandırıcı ve güven verici söylemler geliştirmesi gerekiyor.

Bakan: “BioNTech faz 3 sonuçlarını tamamladı mı? Değil, ne yaptı? Erken sonuçları açıkladı”

BioNTech-Pfizer, Faz 3 çalışmasını tamamladı. Bu tamamlanan sonuçlar ışığında Birleşik Krallık’ta yaygın kullanım onayı aldı ve insanlar bugün itibarıyla aşılanmaya başladılar. Amerikan FDA’sı da bu aşının etkililiği raporunu açıkladı. Hafta içinde onay alması bekleniyor. Yani evet, faz 3 çalışmaları sonuçları biliniyor.

Bakan: “İnaktif aşılar en pahalı aşılardır. Bu aşılar geleneksel ve doğal aşılardır”

İnaktif aşı üretiminde kimyasallar kullanılır, dolayısıyla doğal değildir. Bakan bu aşılamayı variolasyon ile karıştırmış görünüyor. Ayrıca en masraflı aşı ise neden diğer şirketlerle anlaşma yapılmadı?

Bakan, inaktif virüs aşısı ile diğerlerini karşılaştırırken diğerleri daha ucuz ve sentetik diyor. Ancak mRNA aşılarının etkisinin %95 oranında olması oldukça başarılı ve inaktif aşılar bu orana ulaşamadılar. Yani daha etkili ve daha ucuz bir aşı varken pahalı olan tercih edilmiş gibi bir söylem yaratılıp, bunun bir tercih olduğu ortaya konuyor. Aksine, anlaşma yapılamaması ve diğer aşılardan alınamaması gibi bir durum var.

Ayrıca bakan AstraZeneca aşısının güvenlik sorunu olabileceğini ima ediyor ki Faz 3 aşı çalışma sonuçlarını ilk yayımlayan şirket AstraZeneca. Dolayısıyla bu çalışmada bir güvenlik sorunundan bahsedilmiyor. Bakan’ın bahsettiği ve Türkiye’nin aldığı aşının sadece faz 1 ve faz 2 çalışmalarını biliyoruz ve burada 55 yaş üstü kişiler denenmemiş. Yani asıl bakanın bahsettiği aşının tolerans ve etki değerliğini bilmiyoruz.

Bakan: “2021 Nisan’ından sonra benim aşım devreye girecek”

Herhangi bir faz çalışması sonucu henüz yayımlanmamış bir aşıdan bahsederken, salgın başından beri bakanlıkça verilen umutlu sözlerin neredeyse hiçbirinin gerçekleşmemiş olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Bakan: “Yalnız AstraZeneca için değil BioNTech için de söylüyorum. Bunlar mRNA aşısı, yani genetik yollarla elde edilen aşılar”

AstraZeneca aşısı mRNA aşısı değil, vektör aşısıdır. Genetik yollar kötü bir ima ile kullanılmış ancak birçok aşı rekombinant gen teknolojisi ve moleküler biyoloji metotları kullanılarak yapılır. Çin’deki aşı da dahil. Yani bu argüman bir anlam ifade etmiyor. Bakan ayrıca AstraZeneca ve BionTech aşılarının uzun vadeli etkilerini bilmediklerini söylüyor. Hiçbir aşının uzun vadeli etkileri bilinmiyor. Ama nötralize antikor üretimini sağlama kapasitelerine bakıldığında AstraZeneca ve BioNTech aşıları oldukça başarılı. Zayıflatılmış aşılarda nötralize eden antikor oranı daha düşük. Uzun vadeli koruma için bu tip antikorlar gerekiyor. Faz 3 çalışması açıklanan ve bilim insanlarınca güvenligi kabul edilmiş her aşı kullanılabilir.