Sağlık çalışanına yönelik şiddet: Sayılara ruh vermek

NURHAN DEMİRHAN-ÖZGÜR KARCIOĞLU

"Şiddet, ülkemizin içinde bulunduğu toplumsal süreçte her alanda hızla artarken, toplumsal şiddetin artışına paralel olarak sağlık çalışanları ve hekimler de son zamanlarda çok boyutlu olarak şiddet ile karşı karşıya kalmaktadır. Öyle ki, COVID-19 pandemisi döneminde sağlıkçılar toplum genelinde takdirle, bazen hayranlıkla karşılanan bir grup olsa da, alkışlansa da şiddet hız kesmemiştir. Yakıcı bir sorun olduğu halde ülkemizde sağlık alanında yaşanan şiddet olaylarını ve bunların ilişkili olduğu etmenleri tanımlamış değiliz.

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet; “hasta, hasta yakınları ya da diğer başka bir bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan sözel ya da davranışsal tehdit, fiziksel saldırı veya cinsel saldırı” olarak tanımlanmaktadır. 2009 yılında 23, 2010 yılında 27, 2011 yılında ise 49 sağlık çalışanı şiddete maruz kalmıştır. Ne yazık ki rakamlar yıllara göre şiddet olaylarının giderek arttığını göstermektedir.

Hekimler ve diğer sağlık çalışanlarına yönelik şiddet sağlık çalışanlarının sağlığını bozmuştur. Gaziantep hastanesinde bir hasta yakını tarafından yaşamını yitiren Dr. Ersin Arslan, Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesine yapılan hastane baskınları ve hekimlere karşı uygulanan saldırılar, Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde görev yapan üç sağlık çalışanı görevi başındayken bıçaklanmış, darp edilmiş, sözlü ve fiili saldırılara maruz kalmıştır. Birkaç gün önce oksijen tüpüyle hasta yakınının saldırısına uğrayan yoğun bakım sorumlusu Dr. Esra Esöz Genç ve daha pek çok örnek verilebilir.

Sağlık çalışanları ve hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik gün geçtikçe artan ve giderek yaygınlaşan şiddet olayları telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olarak toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Altında yatan nedenlerin ve çözüm yollarının çok boyutlu olması nedeniyle bu sorunun daha ayrıntıyla araştırılması gerekmektedir

İstanbul’da Yılmaz MA. ve ark. doktora tez çalışmalarında ardışık üç yıl içinde (2013-2015) Beyoğlu ve çevresinde sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin analizini yapmışlardır. Bu dönemde 11 hastanede toplam 907 sağlık çalışanına şiddet uygulandığı ve Beyaz Kod verildiği görüldü. Bunlar incelendiğinde tüm kayıtlı olaylar içinde Acil Serviste (%56.6) çok daha sık şiddet olayı yaşandığı görüldü. Kadın çalışanların (%59) erkeklere göre ve doktorların (%67.7) diğerlerine göre daha fazla şiddete maruz kaldığı belirlendi. Acil hekimlerinin kıdemi arttıkça Beyaz Kod verilme sıklığı azaldı.Erkeklerin fiziksel şiddete maruz kalma oranı, kadınlardan yüksekti.Acil Serviste verilen beyaz kodların fiziksel şiddet ile sonuçlanma oranı, diğer alanlardan yüksektir (%39’a karşı %14).Kadın cinsiyet, hekim olma, acil serviste çalışma, kış mevsimi, hasta yakını ile tartışma şiddete uğrama açısından daha risklidir.Erkek cinsiyet, acilde çalışma ve olayın mesai dışı saatlerde gerçekleşmesi ise olayın fiziksel şiddet ile sonuçlanması yönünden risk taşır.

Bayram B ve ark. 2017’de yayınladıkları anket çalışmasında şiddetin çalışanların yaş ve deneyiminin yanında hastane ve acil servisin hasta yoğunluğundan da etkilendiğini bildirmişlerdir. Devlet hastanelerinde ve mesai saatleri dışında çalışmak diğerlerine göre daha yüksek risk taşır.

Devlet, her bireyini olduğu gibi sağlık çalışanlarını da korumakla yükümlüdür.Sağlıkta şiddeti önleme konusunda yasa koyucu tarafından yapılan düzenlemelere ve uygulamalara baktığımızda;

►01.08.1998 tarihinde 23420 sayılı Resmi Gazete’de, hasta haklarını somut olarak göstermek, sağlık hizmetinin verildiği her yerde, sağlık hizmetini alan herkesin faydalanmasını, hak ihlallerinden korunmasını, gerekirse hukuki yollara başvurabilmesini sağlamak amacı ile Hasta Hakları Yönetmeliği yayınlanmıştır. 2004 Yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde 184 SABİM ile birlikte sağlık kurumlarında hasta hakları birimleri kurulmuştur. Sağlık çalışanları ve kamuoyu yeterince bilgilendirilmeden uygulamaya geçilmiş ve süreç içerisinde gerçek amacının dışında çoğu kez sağlık çalışanlarını şikayet, baskı oluşturma aracı haline dönüşerek sağlık çalışanlarının kabusu haline dönüşmüştür. Bir hasta şikayeti üzerine idarenin kendisinden yazılı bilgisine başvurması üzerine strese girerek çalıştığı hastanenin 6. katından atlayarak intihar eden aile hekim Dr. Melike Erdem’i anımsatmak gerekir.

►6 Nisan 2011 Tarih ve 27897 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Hasta ve Çalışan Güvenliği Yönetmeliği ile sağlık personeline yönelik fiziksel şiddetin kontrol altına alınması için "beyaz kod sistemi" denilen güvenlik görevlilerinin erken müdahalesine imkân veren erken uyarı sistemi geliştirilmiştir. Şiddete maruz kalan sağlık personelinin dâhili telefondan 1111’i kodlaması ve dâhili numarayı girerek Beyaz Kod çağrısı yapmasıyla güvenlik görevlilerinin olay yerine intikal ettiği, mağdur ve olaya şahit olan personelin olaya ilişkin tutanakları imzaladığı ve hukuki prosedürün başlatıldığı bir sistemdir. Ancak sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin fiziksel önlemlerle yapılan bir düzenleme ile çözümlenemeyeceği, daha kapsamlı çözümler gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de sağlık çalışanları kendilerini güvende hissetmemektedir.

Hasta hakları ile sağlık çalışanı hakları birbirine karşıt değil, aksine karşılıklı birbirini bütünleyen, dengeleyen ve geliştiren haklardır. Aynı zamanda hakları, sorumluluklarla birlikte düşünmek gerekir. 2011 yılına kadar yasa koyucu tarafından sağlık çalışanları haklarına yönelik herhangi bir düzenleme yapılmadığı gibi hasta/hasta yakını sorumluluklarına ilişkin de bir düzenleme yapılmamıştır. Yasa koyucu tarafından uzunca bir süre ihmal edilerek Her iki taraf açısından hak ve sorumlulukları dengeleyici düzenleme yapılmadığından dolayı hak dengeleri hasta/hasta yakını lehine bozulmuştur. Hasta/hasta yakınları hak arama özgürlüğünü sınırsız bir şekilde kullanırken sağlık çalışanları hak arama özgürlüğü noktasında yalnız bırakılmış, mağdur edilmiştir. Taraflar arasındaki çatışma artarak yoğunlaşmıştır.

►Sağlıkta şiddeti önlemek amacıyla, 15.04.2020 tarihinde kabul edilen kamuoyunda “Sağlıkta Şiddetin Önlenmesi Yasası” olarak bilinen kanun, 17.04.2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Bu düzenlemeye göre; 7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 28. maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 12. maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere ekleme yapılmış olup, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeline karşı, görevleri sebebiyle işlenen bazı suçlarda ( 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçu, 106. maddesinde düzenlenen tehdit suçu, 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçu, 265. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçu) cezada artırım uygulanacak, hükmolunan hapis cezaları ertelenmeyecek, yani Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesinde yer alan erteleme müessesesi söz konusu suçlar bakımından uygulanmayacaktır. Söz konusu suçların mağduru olan sağlık personelleri, görevden çekinme hakkına sahip olacak ve görev yapmakta olduğu sağlık kurum veya kuruluşunda aynı hizmeti verebilecek bir başka sağlık personeli var ise failin ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini bir başka sağlık personeli yerine getirecektir. Aynı hizmeti verebilecek bir başka sağlık personeli yoksa sağlık hizmetleri vermeyi sürdürecektir. 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 12. maddesine eklenen düzenlemenin süjesi, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan “sağlık personeli” ile “yardımcı sağlık personeli” olarak belirtilmektedir. 22.05.2014 tarih, 29007 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Meslek Mensupları İle Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelikmadde 4 uyarınca sağlık meslek mensupları; “tabip, diş tabibi, eczacı, hemşire, ebe ve optisyen ile 1219 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesinde tanımlanan diğer meslek mensupları” şeklinde sayılmıştır. Tabip, diş tabibi, eczacı hemşire, ebe ve optisyenlerin bu kapsama girmesinin yanı sıra, 1219 sayılı “Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunek madde 13’te tanımlanan meslek mensupları (klinik psikolog, odyolog, anestezi teknisyeni, diyetisyen vd.) bu kapsamda, bunun haricindeki diğer personellerin (güvenlik görevlisi, temizlik görevlisi, vb.), kapsam dışında bırakılmıştır.

Özel bir hastanede çalışan, hasta yakını tarafından fiziksel ve sözlü şiddete maruz kalmış bir hekim meslektaşımın açmış olduğu, Hukukçu Hekimler Derneği’mizi temsilen katıldığım ve aynı zamanda avukatı olarak vekilliğini yaptığım ceza davasında yukarıda sözünü ettiğim düzenlemedeki TCK’nun ilgili maddelerindeki suçlardan yargılama yapılmıştır. Duruşmada yaptığım savunmalarda, hekim müvekkilimin özelde de çalışıyor olsa sağlık hizmetlerinin niteliği gereği bir kamu hizmeti olduğu, dolayısıyla kendisine uygulanan şiddetin kamu hizmetini sunduğu sırada gerçekleştiğini ve anılan suçların nitelikli hal kapsamında olduğu konusundaki ısrarlı taleplerim reddedilmiştir.

08/01/2020 Tarihli gerekçeli kararda; "Sanığın yargılama sürecinde pişmanlık gösterdiğine dair herhangi bir emare bulunmadığından tekrar suç işlemeyeceği kanaatine varılmamış olmakla’’ belirtilerek, şiddet uygulayan sanığın sürekli suç işleyen kriminal bir vaka olduğu açık iken, anılan suçlara karşılık gelen cezaların alt sınırından ve 1/6 indirim yapılarak 20 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Sanığın daha öncedeki suçlardan hükmün açıklanmasının geriye bırakılması (HAGB) kararı olduğu ve 5 yıllık denetim süresinde bu suçu işlediğinden dolayı HAGB kararına yer olmadığından şu an 20 ay hapis cezası infaz edilmektedir.

İnfaz edilen hapis cezası kararının, sosyal medya platformlarındaki yorum ve paylaşımlardan; hekimler ve diğer sağlık çalışanlarının, kendilerine yönelen şiddetin cezası kalmadığını görmelerinin tükenmişlik duygu- durumları üzerinde olumlu etki yarattığı ve biraz olsun yalnız olmadıkları duygusunun mutluluğu anlaşılacaktır.

Kamuoyunda Sağlıkta Şiddeti Önleme Yasası olarak bilinen ve 15/04/2020 tarihinde yayınlanan 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 12. maddesine yapılan düzenleme ile yeni ve farklı bir değişiklik yapılmamıştır. Çünkü yeni düzenlemedeki yaptırımlar, TCK’da anılan suçların nitelikli hallerinde zaten tanımlanmakta olup, aynen karşılığı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu düzenleme sağlık çalışanlarının yasa koyucudan beklentilerini karşılayamadı. Söz konusu bu düzenleme 3359 Sayılı Temel Sağlık Hizmetleri Kanunu’na eklenmek yerine ilgili suçlar ve cezaları TCK’da daha açık, anlaşılır ve uygulamaya elverişli net bir şekilde özel bir madde ile düzenlenebilirdi.

Öneriler:

►Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda sağlık çalışanlarına sağlanan hukuki yardımın, hastanelerde hizmet alımı ile çalıştırılan özel şirket elemanlarına da yapılmasının sağlanması,

►Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerden dolayı personele karşı işlenen suçların cezalarının arttırılması ve daha caydırıcı hale getirilmesi, ayrıca özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilere ait sağlık kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personele karşı hizmet dolayısıyla işlenen suçların da kamu görevlilerine karşı işlenen suçlar gibi cezalandırılabilmesi amacıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda gerekli değişikliklerin yapılması,

►Maruz kaldığı şiddet nedeniyle iş göremeyen sağlık çalışanlarının uğradıkları maddi kayıpların telafi edilebilmesi amacıyla mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması,

►Şiddete karşı kamuoyu bilinci oluşturacağı ve caydırıcılık sağlayacağından hareketle, sağlık çalışanlarına yönelik olarak işlenen suçların yargılaması sonucunda verilen mahkûmiyet kararlarının medya yoluyla halka duyurulması,

►Sağlık çalışanlarının saygınlığının ve şiddete karşı toplumsal bilincin artırılmasına yönelik olarak, toplumca sevilen ve saygı duyulan isimlerin rol aldığı kamu spotlarının hazırlanması; reklam, film ve dizilerde sağlık çalışanları konusunda doğru mesajların verilmesi konusunda gerekli girişimlerin yapılması,

►İlköğretimden başlayarak eğitim ve öğretimin her kademesinde sağlık çalışanları ile hastanelerde görevli güvenlik görevlilerine sağlık kurum ve kuruluşlarının işleyişine yönelik eğitimlerin verilmesine ilişkin çalışmaların yapılması, iletişim eğitimi verilmesi

►Bütün sağlık kurum ve kuruluşlarında, söz konusu kurum veya kuruluşun güvenlik kameralarıyla izlendiğine ilişkin uyarıcı yazılara yer verilmesi hususunda gerekli çalışmaların yapılması,

►Sağlık çalışanlarına yönelik olarak görsel ve yazılı medyada yer alan yanıltıcı haberlere ilişkin cevap ve düzeltme hakkının etkin kullanımının sağlanması,

►Yasa koyucu, sağlık çalışanlarının yanında olduğunu daha net hissettirecek önlemler almalıdır. Hastanelere girişte metal detektör ile silah arama bunlardan biri olabilir.

►Sağlık kurum ve kuruluşlarında yer alan hasta haklarına ilişkin bilgilendirici yazıların yanında hasta ve hasta yakınlarının sorumluluklarına ilişkin bilgilendirici yazılara da yer verilmesi,

►Şiddet olayları ve özellikleri saptanarak önlem alınmalıdır. Örneğin acil servislerde, mesai saatleri dışında alınan önlemler artırılmalıdır.

►Son olarak, Sağlık, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, Odalar ve meslek kuruluşlarıyla işbirliği ve koordinasyon halinde çözüm arayışında bulunmalı, konunun tüm taraflarının söz hakkının olduğu karar mekanizmaları ile yol aranmalıdır. Medyanın sorumlu davranması da kilit önem taşımaktadır."