Pandemi, sağlıkta dönüşüm programının yarattığı sorunları daha da görünür kıldı. Covid-19 pandemisine karşı yürütülen mücadele sağlığın kamusal bir hizmet olmasının ne kadar hayati olduğu ve piyasanın vahşi koşullarına terk edilemeyeceğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.

Sağlık çalışanları ve pandemi

İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi ÇAMLI

Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 pandemisi ile mücadele sürmektedir. Covid-19 pandemisi, sağlıkta dönüşüm programının yarattığı sorunları daha da görünür kılmıştır. Sağlıkta dönüşüm programı toplumun ve bireylerin sağlığını piyasaya açma, kâr elde edilebilir bir alan haline getirmenin projesiydi.

Pandemi bunun toplum sağlığı için ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Sağlıkta dönüşüm programıyla neredeyse ortadan kaldırılan koruyucu sağlık hizmetlerinin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Dünyada ve Türkiye'de Covid-19 pandemisine karşı yürütülen mücadele sağlığın kamusal bir hizmet olmasının ne kadar hayati olduğu ve piyasanın vahşi koşullarına terk edilemeyeceğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.


Pandemi sürecinde büyük fedakârlıklarla çalışmalarına karşın bir yandan virüsün diğer yandan şiddet olaylarının hedefi olmaktan kurtulamayan sağlık çalışanları, ağırlaşan pandemi koşullarıyla birlikte zor günler geçiriyor. Covid-19 salgını ile birlikte ilk günlerde tüm ülkede alkışlanan sağlık çalışanları, pandemiden önce de çeşitli sorunlar ile karşı karşıyaydı. Salgın süreci sağlıkçılar için uzun yıllardır biriken sorunların daha da derinleştiği, yaşamlarını tehdit eden bir aşamaya geldi. Her zaman olduğu gibi bu süreçte de, sistemin aksayan tüm yanları, sağlık çalışanlarına ihale edildi ve sağlık çalışanları şiddete uğramaya devam ediyor. Bununla birlikte hemen her gün onlarca sağlık çalışanı hastalık haberini alıyoruz. Koşulların pandemiye uygun olarak iyileştirilmediği, eşitlik, adalet anlayışından uzak görevlendirmelerle mağduriyetlerin yaratıldığı, sağlık çalışanlarının yakın geleceğe dair kaygılarının arttığı bu günlerde, sesini duyuramayan, umudunu yitiren sağlık çalışanlarının emeklilik ya da istifa sayısındaki artış dikkat çekici boyutlardadır. OECD ortalamasına göre 100 bin kişiye 348 hekim düşerken, Türkiye'de 187 hekimin düştüğü; yine OECD ortalamasına göre 100 bin kişiye 938 ebe/hemşire düşerken, bu sayının Türkiye'de 301 ebe/hemşire olduğu düşünülürse zaten düşük olan sayının daha da azalması kaygı vericidir. Buna karşın devlet tarafından atanma için bekleyen on binlerce sağlık çalışanları bulunmaktadır.

Emekçiler kaygılı

Salgının en başından beri sağlık çalışanları büyük bir belirsizlik ve kaygı içinde olmuşlardır. Virüsün mekanizmasıyla ilgili yeterli bilgi olmaması, hastalığın tedavisinin olmaması, bakımından sorumlu oldukları hastaları kaybetmeleri, hastalığı aile üyelerine ve yakınlarına bulaştırma korkusu, sağlık çalışanlarının yüzleştiği en önemli sorunlar olmuştur. Bunun yanında kişisel koruyucu donamıma erişimdeki güçlükler, risk grubundaki sağlık çalışanlarının çalışmaya devam etmek zorunda kalması, çalışma yerlerinin rıza alınmadan değiştirilmesi gibi maruz kaldıkları olumsuz çalışma koşulları sadece fiziksel değil ruhsal sağlıklarını olumsuz etkilemiştir.

Uluslararası Af Örgütü 3 Eylül 2020 tarihinde yeni bir rapor paylaştı ve hayatını kaybeden sağlık çalışanı sayısının 7 bini aştığını iletti. Hemen hemen tüm ülkelerde sağlık çalışanlarının hastalıkları ve ölümleri sosyal medyada yer bulurken ulusal istatistiklerde yeterince yer almamaktadır. Bu rapordaki bir başka çarpıcı not incelenen 63 ülke ve bölgenin neredeyse hepsinde, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipmanlarının son derece yetersiz olduğunun saptanmasıydı. Ülkemizde sağlık çalışanlarında Covid-19 hastalığının sıklığına ilişkin ülke bazında yapılmış epidemiyolojik çalışmalar bulunmamaktadır. Sağlık Bakanı 2 Eylül Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında 29 bin 865 sağlık çalışanının Covid-19’a yakalandığını açıkladı. Toplam pozitif vakaların yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan bu sayı, sağlık çalışanlarının toplumdaki diğer bireylere göre yaklaşık 10 kat daha fazla Covid 19 a yakalandığını göstermektedir. Elde edebildiğimiz verilere göre 44 ü hekim toplam 105 sağlık çalışanı Covid 19 nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Sağlık çalışanlarındaki bu artmış Covid-19 sıklığının şüphesiz pek çok nedeni vardır. Bunların başında, tüm dünyadaki insanlar salgının kontrol altına alınabilmesi için mümkün olduğunca evlerinde kalmaya çalışırlarken sağlık çalışanlarının artan iş yükünün doğal bir sonucu olarak daha fazla çalışmak zorunda kalmış olmalarıdır. Bunun yanında uzun çalışma saatleri, hastaların her türlü vücut sıvılarıyla artmış temas, işin yürütüm koşulları gereği çoğu zaman fiziksel mesafe kuralına uyulamaması, yeterli miktar ve nitelikte kişisel koruyucu donanım sağlanamaması, çalışma koşullarından dolayı immunitenin baskılanması (yeterli ve dengeli beslenememe, uyku süresinin azalması ve uyku kalitesinin bozulması, yoğun fiziksel ve mental stres altında çalışma) gibi nedenler de sağlık çalışanlarında Covid-19 sıklığının artmasıyla ilişkilidir.

Bir milletvekilinin ayda sekiz test yaptırdığı ülkemizde, sağlıkçılara düzenli test yapılmıyor. Toplum ile kıyaslanmayacak oranda yüksek risk altında bulunan sağlık çalışanları, toplumda düzenli olarak taranan diğer gruplardan öncelikle Covid-19 açısından düzenli tarama kapsamına alınmalıdırlar. PCR test pozitifliğinin düşük duyarlılığı dikkate alınarak sağlık çalışanları hem semptom takibi, hem PCR hem de antikor taraması ile izlenmelidirler.

Kişisel koruyucu donanımlar hala yetersiz ya da kalitesi sorgulanır niteliktedir. Acil ve yoğun bakım gibi yüksek riskli alanların dışında da kişisel koruyucu donanım kullanımı titizlikle sürdürülmeli, bu alanda görev yapan çalışanların ekipman eksiği giderilmelidir.

Ayrıca yoğun hasta temasını azaltacak bir çalışma ortamı ve virüs yükünü düşürmek için vardiya usulü esnek çalışma sistemine geçilmelidir.
Sağlık çalışanlarının pandemi dönemindeki çalışma koşulları ile yukarıda sayılan nedenler bir arada değerlendirildiğinde bu iş kolundaki artmış Covid-19 sıklığı ile Covid-19 ‘a bağlı ölüm sıklığı şaşırtıcı değildir. Gelinen bu noktada pek çok ülkenin gerek kendi deneyimlerini, gerekse bu alandaki mevcut bilimsel bilgileri değerlendirerek sağlık çalışanlarında Covid-19 hastalığını meslek hastalığı olarak kabul ettikleri görülmektedir. Bunun yanında bazı önemli uluslararası kuruluşlar da sağlık çalışanlarında Covid-19 hastalığının meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerektiğini bildirmişlerdir. Covid-19 hastalığının meslek hastalığı ya da iş kazası olarak kabul edilmesi, bu hastalığa bağlı oluşabilecek zararlar sebebiyle tüm emekçilerin korunması sadece hukuki değil aynı zamanda etik bir zorunluluktur. Covid-19’un dünya çapında yayılma hızının arttığı dönemde, 2 Nisan 2020'de ISSA (Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği) yayınladığı bir değerlendirmeyle bu hastalığın hangi dayanaklarla sağlık çalışanları için meslek hastalığı olması gerektiğini, ülke örnekleri ile birlikte açıkladı. Sosyal Güvenlik Kurumu, (SGK) ISSA'nın üyesidir. Buna rağmen aradan geçen 7 ayda Covid-19’un sağlık çalışanlarında meslek hastalığı sayılması için gereken adım atılmadı. Bu hastalık, ölümle sonuçlanabildiği gibi kurtulanlarda halen bilinen ya da bilinmeyen kalıcı hasarlara yol açabilecektir. Hukuki olarak ve özlük hakları bakımından, işveren sorumlulukları açısından çok önemli olan bu tespitin hâlâ yapılmaması sağlıkçılara verilen değerin açık göstergesidir. Sağlık personelini, zorlu hukuki süreçler ve ispat külfetiyle karşı karşıya bırakmamak için doğrudan ve açıkça düzenleme yapılmalıdır. İzmir Tabip Odası Hukuk Bürosu tarafından, Covid-19 nedeniyle aramızdan ayrılan bir hekim adına SGK’ya ilk başvurular yapılmıştır.

Düzenleme yapılması şart

Yaşamını kaybeden çok sayıda sağlık çalışanının “işvereninin” Sağlık Bakanlığı olduğunu, idarenin/Bakanlığın sağlık hizmeti sunumundaki her türlü organizasyon eksikliğinin “hizmet kusuru” anlamına geldiğini, yönetmelikler gereğince, kamu sağlık kurumlarında görev yaparken Covid-19’a maruz kalan sağlık çalışanlarına ilişkin iş kazası veya meslek hastalığı bildirimlerinin yapılmaması halinin de, açık bir hizmet kusuru olduğunu ve idarenin sorumluluğunu doğuracağını da unutmayalım.

Dünya Sağlık Örgütü’nün belirttiği üzere; sağlık hizmeti nedeniyle Covid-19 enfeksiyonu geçiren bir sağlık çalışanının zararının tazmini, rehabilitasyonu ve tedavisinin sağlanması sağlık çalışanının hakkıdır. Oysa ülkemizde temaslı veya hasta olunca, karantinaya alınması nedeniyle çalışamayınca kişinin aldığı döner sermaye gelirleri düşmektedir. Bu konuda derhal düzenleme yapılmalıdır.

Öncelikle bilinmelidir ki, her dönemde ama özellikle Covid-19 pandemisi döneminde sağlık hizmeti için sunulan emeğin maddi karşılığı yoktur. Evde çocuğunu bırakarak ya da hastalığı anne babasına bulaştırma endişesini her gün taşıyarak günlerce Covid-19 polikliniklerinde hasta bakmanın maddi bedeli ölçülemez! Yeniden açıklanan ek ödeme müjdesi Sağlık Bakanlığı yataklı kurumlarında sağlık hizmetleri sınıfında görev yapan 640 bin personelin ancak yüzde 5-10’unun yüzde 100 ek ödeme alacağını ortaya koymaktadır. Kamuda çalışan hekimler bundan faydalanırken, üniversite hastaneleri kendileri düzenlemeye gitmekte, özel hastanelerde çalışan hekimlere fayda sağlamamaktadır. Aile hekimlerinin ödemesinin özellikli hizmet oranına indirgenmesi parça başı ödeme şeklinde kademelendirilmiştir. Bu genelgede öncekinden farklı olarak aksine Covid-19 ile mücadelede tabip dışı sağlık personelinin oranlarında tabiplere göre daha fazla artış sağlamıştır. Örneğin; Genel İdare Hizmetleri yüzde 89, Yardımcı Hizmetler - Din Hizmetleri yüzde 100 oranında ödeme planlanmıştır.

Pandemiye karşı en ön saflarında mücadeleyi yürüten sağlık çalışanları, güven veren, geleceğe dair kaygıları azaltan, her hekimi ve sağlık çalışanını değerli gören, çalışma ortamının, çalışma koşullarının iyileştirilmesini, kişisel koruyucu donanımların eksiksiz ve zamanında temin edilmesini, maddi ve manevi desteği sözlerde, vaatlerde değil fiilen, hemen ve sürekliliği sağlayarak gösteren bir sağlık yönetimi istiyor. Covid-19 pandemisi sürecinin toplumsal ayağını yönetemeyen, toplumda günlük hayata yansıyan bir pandemi bilinci oluşturamayan, “başarı öyküsü” yaratma çabasından kaynaklı, gerçekler yerine sanal rakam ve beklentiler ile pandemide kontrolü kaybettiği anlaşılan yöneticilerin, hastanelerin salgınla kuşatıldığı bu günlerde, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sesine, haykırışına kulak vermelerini istiyoruz. Hekimleri ve sağlık çalışanlarını korumayı başaramaz, maddi ve manevi desteği sağlayamazsanız, toplumu hiç koruyamazsınız.