Rahmi Turan’ın Hürriyet’teki “Hastaneler ticarethane oldu!” başlıklı yazısından bahsetmiştim, geçen hafta.

Rahmi Turan’ın Hürriyet’teki “Hastaneler ticarethane oldu!” başlıklı yazısından bahsetmiştim, geçen hafta.
Ağır kalp kapak hastalığı olan baldızına, lüks bir hastanedeki ünlü bir profesörün… “Bir hafta sonra sapasağlam taburcu olursun, onuncu günde seninle diskoya gidip dans ederiz!’ diye umut verdiğini…
Hastanın ameliyattan sonra öldüğünü anlatıyor…
Ve “Ne çare ki birçok yerde doktorluk mesleği de tüccarlığa dönmüş!” diye bitiriyordu.
Rahmi Turan sonraki günlerde de, çoğu doktorlardan, “yağmur gibi yağan” mektuplara yer verdi köşesinde…
“Sağlık sitemindeki çarpıklıkları, yozlaşan zihniyeti kabul ediyor, doktorların, bir yandan hastane sahiplerinin kâr baskısı, bir yandan mesleki sorumlulukları arasında sıkıştıklarını, Sağlık Bakanlığı’nın ‘Performans Sistemi’nin her şeyi berbat ettiğini” söylüyorlarmış.
***
Rahmi Turan’dan sonra, gene Hürriyet’te, bu kez İsmet Berkan “Bir hastane macerası”nı yazdı.
Birlikte çıktıkları bisiklet turunda oğlunun arkadaşı Murat’ın bisikletten düşüp yaralandığını… Adapazarı Yenikent Devlet Hastanesi’ne gittiklerini…
Doktor ve diğer görevlilerin işlerini gayet hızlı ve titiz bir şekilde yaptıklarını… Hastaneye girmeleriyle çıkmaları arasında en çok bir saat geçtiğini… Beş kuruş bile ödemediklerini anlatıp…
“Bayram günü bu hikayeyi, ‘Yahu bu Ak Parti hep mağduru oynayarak, türban üstünden kazanıyor bu seçimleri’ diye düşünenler bir kez daha düşünürler belki diye anlattım.” diyerek bir de kıssadan hisse çıkarıyordu.
***
Daha önce, Ahmet Altan namlı Taraftar da İsmet Berkan’ınkine benzer bir yazı kaleme almıştı köşesinde.
Konuştuğu CHP’lilerin hiçbirinin AKP’nin aldığı oylarla, izlediği sağlık politikası arasında bağ kurmadığından şikayetle…
Bu bağı kuramayan hiçbir siyasi partinin bugün Türkiye’de iktidar olma şansı olmadığını belirtip...
AKP’yi yenmek isteyen partilere AKP’nin sağlıktaki başarılarına bakmalarını tavsiye ediyordu.
***
Bahsedeceğim son iki yazı bu kez muhalif medyadan, sendika.org’tan.
İki ay kadar önce…
Anayasa Mahkemesi’nin Tam Gün Yasası’yla ilgili iptal kararına karşı Sağlık Bakanı’nın itirazlarından yola çıkarak…
Sağlıkta özelleştirme/dönüşüm sürecinin AKP’nin geliştirdiği “muhalif ama hegemonik” söylem altında devam ettiğini yazmıştı Kansu Yıldırım.
Son yazısının başlığı… “Neo-popülist eklemleyici: Sağlık ve seçim ekonomisi.”
Önce “AKP’nin politik-pratiği olan” türban sorunuyla başlıyor Yıldırım.
Sonra…
“2011 seçimleri öncesi AKP’nin lehine bir neo-popülist dalgayı sağlamak için ağırlıklı olarak türban sorunu üzerinde durduğu kanısı”nın yaygınlaşmakta olduğundan bahisle soruyor…
“Peki, sadece türban mı?” diye.
Sonra da cevaplıyor…
“Belki ondan daha etkili olacak, gündelik yaşamda insanları kavrayacak başka bir icraatlar alanı vardır: Sağlık.”
***
Diyeceğim…
Bu sağlık meselesi giderek öne çıkmaya başladı… Seçimler yaklaştıkça muhtemelen daha da çıkacak.
Sadece, Sağlık Bakanı’nın geçen gün “sniper gibi” tarif edip… “Sipere yatmış, karşıdaki birisinin kafasını çıkarmasıyla onu alnından vurayım mantığıyla hareket ediyor” diye suçladığı TTB’nin…
Sağlık sendikalarının, sağlık meslek örgütlerinin değil…
Bu ülkede politika yapan herkesin üzerinde düşünmesi gerekiyor.