Dünyada doğal beslenmeye en yakın beslenme Fransa köylerinde mevcut. Ancak bize biraz ters gelecek şekilde beslenme sistemleri var. Yoğunca yağlı et ve peynirler içeren bir diyet bu. Fransız paradoxu denilen bir durum literatüre girmiş durumda. Yüksek miktarlarda kolesterole ve yağlara sahip bir diyet ancak dünyada en az kalp hastalığı görülen ülkelerden biri de Fransa. Bunun iki önemli nedeni var. İlki doğal akdeniz türü beslenme ikincisi ise düzenli ve kararında şarap tüketimi.

Sağlıklı hayat

Mustafa Temimhan

Modern tıbbın sayesinde insanlar 19. Yüzyıl başlarında sahip oldukları ortalama 45 yaş ömürlerini günümüzde ülkelere göre değişmekle birlikte 75-80 civarına çıkarttılar. Bu gelişmedeki en önemli nokta gelişen teknoloji ile insan fizyolojisini, organizmanın çalışma mekanizmalarının detaylarını öğrenmemiz oldu. Örneklersek bunu kalbin ve damarların yapısı çok detaylıca öğrenildikten sonra kalp ve damar hastalıklarına daha hızlı ve hatta olmadan önce müdahale etme şansımız oldu.

Bugün biraz sağlıklı hayat, beslenme ve şarabın bunun neresinde olduğuna dair konuşalım. Çağımızda en önemli sorunumuz sağlıklı beslenememek. Beslenme problemlerinin sonrasında alınan aşırı kilolar ve diyabet, kolesterol artışı ve kalp problemleri bizi en çok rahatsız eden konu başlıkları. Kapitalizmin başımıza musallat ettiği Endüstriyel tarım ve ortaya çıkan ürünlerin Endüstriyel işlenmesi bunların en büyük belki de tek nedeni. İnsanoğlu doğadan uzaklaştıkça ve onu kendi hırsları uğruna değiştirip kirlettikçe aslında kendine zarar vermiş oluyor. Günümüzde Organik tarım ve onun bir öte basamağı olan ata tohumlarımıza dönmek bilinçli insanların bu sisteme tepkisinin bir neticesidir. Köylere gittiğinizde köylünün satmak için ve yemek için ürettiklerinin farklı olduğunu görebilirsiniz. Kendileri için atadan kalma hormonsuz, genetiği ile oynanmamış tohumları kullanırken pazarın isteğini karşılamak için standart üretime yönelik hibrit tohumları kullanıyorlar.

Tarımdan biraz uzaklaşıp kendi alanımıza dönersek nasıl ki hastalandığımızda vücudumuz kendini koru mak ve hastalığı yenmek için birtakım mekanizmalar kullanıyorsa bitkilerde aynı şeyleri yapıyorlar. Çocuklarımızı aşılayarak bulaşıcı hastalıklara karşı bir ön direnç sistemi kuruyoruz ya bitkilerde bu sistemlerini milyonlarca yıl boyunca geliştirerek tohumların içinde saklıyor ve gelecek nesillerine aktarıyorlar.

Yine çok korktuğumuz kalp hastalıklarından bir örnekle devam edelim. Dünyada doğal beslenmeye en yakın beslenme Fransa köylerinde mevcut. Ancak bize biraz ters gelecek şekilde beslenme sistemleri var. Yoğunca yağlı et ve peynirler içeren bir diyet bu. Fransız paradoxu denilen bir durum literatüre girmiş durumda. Yüksek miktarlarda kolesterole ve yağlara sahip bir diyet ancak dünyada en az kalp hastalığı görülen ülkelerden biri de Fransa. Bunun iki önemli nedeni var. İlki doğal akdeniz türü beslenme ikincisi ise düzenli ve kararında şarap tüketimi.

Asma dünya tarihinin en sağlam bitkilerinden biri. Arkeobotanikçilere göre türün kökenlerini 65 milyon yıl öncesine kadar götürebiliyoruz. Buzul çağı, kuraklıklar, hastalıklara rağmen günümüze kadar gelebilmiş bir bitki. Bu uzun yaşamında değişik durumlara karşı direnç geliştirdiğini düşünürsek aslında konunun anlaşılması daha kolay olacaktır. Üzümün içerdiği bu maddeleri şarabın içinde de görmek gayet doğal.

Şarap içinde taşıdığı polifenolik flavanoidler denilen maddeler sayesinde diğer alkollü içkilerden ayrılmaktadır. Bu maddeler özellikle kırmızı üzümlerin kabuğunda bulunmaktadır. Ve yine özellikle kırmızı şarap yapımı sırasında renk ve tanen alması için kabuğu ile beraber fermente edilirken şaraba geçiyor. Şarap ne kadar tanenli ise yani tadı ne kadar buruksa bu maddeler açısından o denli zengindir. Beyaz şarapta kabuk kullanımı çok sınırlı olduğundan çok çok az miktarlarda şıraya geçiyor. Distile içkilerde ise hiç yok.

Bu maddelerden birkaçı doğada bilinen en güçlü antioksidan özelliğe sahip maddelerdir. Özellikle 3 bileşikten söz etmek gerekiyor. Bunlardan ilki Resveratrol denilen bir bileşik. Antioksidan etkisinin yanı sıra antibiyotik, tümör oluşumunu engelleme ve mantar enfeksiyonlarından koruma gibi özelliklere sahip. Son yıllarda kanser tedavisinde üzerine çok araştırma yapılan resveratrolün kanser gelişimini durdurucu ve bağışıklık sistemini tetikleyici etkisi bulunuyor. Ayrıca kanın pıhtılaşmasını azaltıcı ve kolestrol düşürücü etkileri bulunuyor. Kan üzerindeki bu etkisi Fransız Paradoksunu yaratan özellik. Şimdilerde yapılan çalışmalarda Alzheimer hastalığında olan etki mekanizması çözülmeye çalışılıyor. Diğer iki bileşik ise Quercetin ve Catechin. Her ikisi de çok güçlü antioksidanlar. Catechin ayrıca metabolizmayı hızlandırıp vücut yağlarının yakılmasını tetikliyor. 125 ml şarap 100 kalori içermesine rağmen Catechin sayesinde kilo vermeye daha çok hizmet ediyor. Bu özellikli maddeler sadece üzümde de bulunmuyor. Soğan, Sarımsak, Brokoli, Pırasa, Ispanak, Çilek ve çikolatada da var. Hatta geçenlerde yapılan bir araştırmada altın ikilinin kırmızı şarap ve bitter çikolata olduğu bulunmuş.

Buraya kadar hep olumlu etkilerden bahsettik ama işin bir de diğer yüzü var. Fazla alkol sağlığa kesinlikle zararlıdır. Dünya Sağlık Örgütü kişi başına sorun yaratmayacak alkol miktarlarını belirtmiş bizlere. Haftalık toplam 14 birim alkolün üzeri zararlı. Gün içerisinde 3 birimden fazlası da zararlı. Buraya kadar yazılan faydaların tamamı limitlerin altında şarap tüketimi ile mümkün. Limitlerin aşılması durumunda direk alkole bağlı sorunlar yaşıyoruz. Önemli bir çalışma da İngiltere’de yaklaşık 100.000 kadın 14 yıl boyunca takip edilmiş ve kararında düzenli şarap ile diyabet hastalıkları riski %58 oranında azalmış ancak limitlerin üzerine çıkıldığında risk %150 artmış.

Görüldüğü gibi şarap keyif dozunda abartılmadığı sürece sağlığa çok yararlı bir içecek. Siz siz olun günde 2 kadehi geçmeden tadını çıkarın ve sağlığınızı koruyun.

cukurda-defineci-avi-540867-1.