Herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir anadilde sağlık hakkı için mücadeleye devam edenler için Egemen Cevahir’in bu çalışmasının önemli katkı sağlayacağına şüphe yok

‘Sağlıkta dönüşüm değil, neoliberal yıkım’

DERVİŞ CEMAL

Sağlıkta dönüşüm AKP döneminde hayata geçtiyse de aslında uzun bir geçmişi var. 12 Eylül faşist darbesi sonrası yapılan anayasa, sosyal devlet uygulamaları kapsamında, devletin görevi olarak tanımlanan sağlık hakkını ortadan kaldırdı. Devlet artık düzenleme ve denetleme yapacak, sağlık ortamında da özel sektörün önünü aşacaktı.

Hikaye böyle başladı ve darbe sonrası kurulan tüm hükümetler, Dünya Bankası tarafından hazırlanan, finanse edilen ve dayatılan programı hayata geçirmeye çalıştılar. Sağlık Reformu, Sağlık Projesi, Sağlıkta Dönüşüm derken 2002 de tek başına iktidara gelen AKP çoğu hazır plan ve programları raflardan indirdi.

Uzun yıllardır yatırım yapılmayan, rehabilite edilmeyen sağlık sistemimiz zaten iyi durumda değildi. Özellikle ısrarla uygulanmayan ve kentlerdeki adaptasyonu başarılı olamayan sosyalizasyon yasası ve uygulamaları, hastanelerdeki kuyruklar yurttaşları sağlıkta dönüşüm programı konusunda edilginliğe, örtük desteğe mahkum etti.

Sağlıkta dönüşüm programının üç temel ayağı sırayla hayata geçirildi. Önce Genel Sağlık Sigortası adı altında primli, bol katkı paylı, kısıtlı bir sağlık paketi içeren finansman modeli yasalaştı.

İkinci olarak birinci basamak sağlık sistemi tamamen dağıtılarak, bireye odaklı tedavi edici bir model olarak aile hekimliği uygulaması başladı.

Son olarak da kamu hastaneler birliği adı altında tüm devlet hastaneleri CEO lar tarafından yönetilen ve kar odaklı çalışan işletmelere döndü.


Bu arada çıkarılan onlarca kanun, torba yasalara tıkıştırılan kanun tadilatları, bu kanunlara bağlı çıkarılan yönetmelikler, tebliğler; TTB ve SES’ in kazandığı davalar, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararları; yapılan g(ö)rev eylemleri, mitingler, yürüyüşler sağlık emekçilerinin mücadelesi bu süreci 10 yıl geciktirdi. Bazı kazanılmış hakların korunmasını da mümkün kıldı.
Artık bugün gelinen noktada açıkça ortaya çıkmıştır ki sağlıkta dönüşüm bir piyasalaştırma operasyonudur. Kapitalist sistemin insan sağlığından para kazanma, sağlığı metalaştırma uygulamasıdır.

Tüm dünyada uygulanmaya çalışılan bu Dünya Bankası modeli Türkiye’de 2003-2010 yılları arasındaki taze para bolluğu ve dış finansman desteği ile popülist politikalarla birlikte hayata geçirildi. Halka bol ilaç, tetkik, muayene ve tedavi imkanları sunuldu. Artan poliklinik ve ameliyat sayıları başarı gibi pazarlandı.

Dünya Sağlık Örgütü Toplantılarında Sağlık Bakanı ve bürokratlar birkaç yılda iki üç misline çıkan poliklinik ve ameliyat sayılarımızla öğünürken, alay mevzuu oldular.

Özellikle Aile Hekimliği uygulamalarında ve hastane acil servislerinde yaşanan problemler sistemin tıkanıklığını gözler önüne sermeye başladı. Özellikle ücretsiz olması sebebiyle normal poliklinik gibi gidilen acil servislerde, hekim sıkıntısı had safhaya çıktı. Dünyada acil servislerine nüfusundan fazla yıllık başvuru sayısı olan tek ülkeyiz.

Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Sağlık Yönetimi Öğretim Görevlisi Dr. Egemen Cevahir “Türkiye’de Sağlık Sisteminin Dönüşümü: Toplumsal Yansıma Örnekleri” isimli kitabında sağlık kavramı ve sağlık sistemleri üstüne yeterli bir özet bilgiyle yola çıkıyor. Türkiye’nin cumhuriyet dönemi sağlık haritasını kronolojik olarak tanıttıktan sonra 2003 sonrası dönemi ve dönüşüm programının yukarda saydığımız üçlü sacayağını detaylı inceliyor.

Egemen Cevahir’in “Türkiye’de Sağlık Sisteminin Dönüşümü: Toplumsal Yansıma Örnekleri” çalışmasında bence en çarpıcı bölümler, hizmet alanlar, hizmet veren sağlık emekçileri, meslek örgütü aktivistleri, hastane yöneticileri ve bürokratlarla yaptığı derinlemesine görüşmeler. Çok değişik okuma ve yorumlara açık olan bu görüşmelerden benim en çok hizmet alanlar, yani halkımızın görüşleri dikkatimi çekti ve popülist politikalardan ne denli etkilendiklerini gördüm.

Herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir anadilde sağlık hakkı için mücadeleye devam edenler için Egemen Cevahir’in bu çalışmasının katkı sağlayacağına şüphe yok.

Sağlıkta dönüşüm sürecinde toplumsal muhalefetin yeterince güçlü olmadığı herhalde herkesin malumudur. Dolayısıyla Dr. Cevahir’in çalışmasında olduğu gibi, sağlık sisteminin dönüşümünün bu hizmetten yararlananlar, hizmeti sunanlar ve meslek örgütlerince nasıl algılandığı, değerlendirildiğine yönelik çalışmalar, muhalefetin neden güçlü olmadığına ilişkin ipuçları vermesi açısından önemlidir ve özellikle yaşanacak benzer süreçlere ilişkin yürütülecek mücadelelere yönelik çıkarımlar yapılmasına olanak sağlayacaktır.