Garip gelecek ama… Bu satırlar askeri bir birliğin Güvenlik Talimatnamesi’nden değil…

“Kriz Yönetiminde Başlıca İlkeler:

* Sakin tutum takınılmalı, aynı zamanda da yönlendirici ses tonu kullanılmalı.

* Sınırlar sakin ama belirgin bir şekilde ortaya konmalı.

* Aşağılayıcı davranmamalı.

* Agresif kişi konuşurken ona bağırmamalı.

* Emir verilmemeli.

* Tehdit edilmemeli.

* Yeterli fiziksel mesafe oluşturulmalı.

* Uyanık olmalı ve gerektiğinde kaçmak için açık kapı saptanmalı.”

***

Garip gelecek ama…

Bu satırlar askeri bir birliğin Güvenlik Talimatnamesi’nden değil… TTB’nin “Şiddetle Başa Çıkmak” broşüründen.

Sağlık ortamlarının normalde sağlık çalışanları için de hastalar için de karşılıklı sevginin, saygının, şefkatin, hoşgörünün hakim olması beklenir.

Oysa hiç öyle değil.

Yapılan araştırmalarda, örneğin…

Çalışma hayatında meydana gelen şiddetin yüzde yirmi beşinin sağlık alanında yaşandığı…

Sağlık kurumlarında çalışmanın, diğer işyerlerine göre şiddete uğrama yönünden 16 kat daha riskli olduğu saptanmış.

***

Hasta yakınları tarafından basılan acil servisler…

Hastanın istediği ilacı yazmadığı için boğazına bıçak dayanıp koridorlarda sürüklenen…

Uğradığı darpla gözü moraran, kolu kırılan, omuzu çıkan…

Ölen hastasının yakını tarafından hastane bahçesinde vurulan, öldürülen doktorlar…

Hayatını kaybeden karısının doktorunu vurup intihar eden koca…

Nerdeyse milli spor haline gelen 112 ambulans ekibine saldırılar.

Şiddet, sağlık çalışanları için öylesine mesleki bir risk haline geldi ki…

Sağlık çalışanları da kendilerini savunabilmek için özel çalışma grupları kurup stratejiler geliştirmek zorunda kalıyorlar, bugünlerde.

***

Isparta-Burdur Tabip Odası’nın 2008 yılında yaptığı çalışma olayın vehametini gözler önüne seriyor.

Araştırmaya katılan üç yüz on sağlık çalışanından…

Yüzde doksan altısı çalışma yaşamları boyunca… Yüzde elli altısı son bir yıl içinde en az bir defa şiddet içeren bir olaya tanık olmuş.

Meslek hayatı boyunca en az bir kez bizzat saldırıya uğrayan hekim oranı yüzde altmış dört, son bir yılda içinde yüzde kırk beş.

Şiddetten en fazla nasibini alanlar pratisyen hekimler olurken… Kadın sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalma oranı erkeklerin iki katından daha fazla.

Hem pratisyen, hem kadın olunca oran yüzde seksen bire çıkıyor.

***

Bütün bunları anlatmaktan maksûdum “Nerede o eski günler, üstadım… Beyoğlu Devlet Hastanesi’ne kravatsız, takım elbisesiz çıkılmazdı… Herkes birbirini sever, hürmet ederdi.” demek değil, tabii ki.

Sağlık ortamında, özellikle acil servislerdeki şiddet olayları eskiden beri mevcuttu.

Gene de…

Hekimle hasta arasında hâkim ilişki biçiminin yarı pederşahi, yarı babacan karakteri şiddeti önleyici bir rol oynardı.

Son yıllardaysa durum tamamen değişti.

Hekim hasta ilişkisinin her iki taraf açısından da ticarileşmesi…

Sağlık Bakanı’nın en büyük övünç kaynağının poliklinik sayılarındaki (kışkırtılmış) artış olması…

Katılım paylarından kaçışın da arttırdığı acil servislerdeki izdiham…

“Ben doktorlara iğne yaptırmam… Adamı felç ederler, icabında.” diyen bir Başbakan.

Sağlıktaki bütün sorunların müsebbibi olarak doktorları gören, gösteren siyasetçiler, sağlık yöneticileri…

Hepsi birleşince işin boyutu, gerçek anlamda bir toplu cinnete dönüşmüş durumda.

Olaya en güzel teşhis… Ankara Tabip Odası’nın Hekim Postası dergisinde konulmuştu:

“Sağlıkta Dönüşüm Şiddetle Devam Ediyor!”