Şimdi bu devletin bir niteliğini daha çok kuvvetli bir biçimde hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor: Laiklik. Herkesin yaşam hakkı başta olmak üzere tüm siyasal, ekonomik ve sosyal haklarında eşitliği sağlayabilmek için en önemli ön şartlardan biri olan laikliğin inşası devletin ne olduğunu hatırlatmak için en kritik ve acil adımlardan biri.

Sahalarda görmek istediğimiz hareketler

Nurbanu Karataş

AKP iktidarı ve avanelerinin kadın düşmanlığı yeni de değil, sır da. Fakat bu düşmanlığa yönelik toplumsal tepki, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dramatik derecede yüksek olduğu ancak ülkede neredeyse hiç konuşulmayan alanlardan biri olan spora yönelen ataerkil saldırıların ardından ortaya kondu. Pınar Gültekin örneğinde olduğu gibi canavarca ve işkence edilerek işlenmiş kadın cinayetleri, Ayşe Paşalı örneğindeki gibi verdikleri onlarca şikâyet dilekçesine rağmen çıkarılmayan koruma kararları olsaydı yaşayabilecek kadınların öldürülmesi, Özgecan Aslan ve Ceren Özdemir gibi kadınların hiç tanımadıkları erkekler tarafından gündelik hayatlarının sıradan -olması gereken- bir anında öldürülmesi gibi hemen herkesin açıkça bir politika üretilmesi gerektiğini gördüğü ve dile getirdiği anlar elbette vardı. Ancak uzun süredir neredeyse ilk kez bir kadının hayatını kaybetmesi nedeniyle değil, başka tür bir gerici saldırılar silsilesine karşı güçlü bir toplumsal muhalefet ortaya çıktı. Bunu gerçekçi bir yerden okuyarak hepimiz için iyi ve doğru bir yaşam tahayyülünü gerçekleştirebilmek üzere neye ihtiyaç duyduğumuzu tespit edebilmemiz hiç zor değil.


Urfa’da 13 yaşındaki Merve Akpınar’ın hentbol oynamak istediği için uğradığı ayrımcılık, bu ülkede büyümüş hemen bütün kadınlar için çok derin bir şey ifade etti ve Merve çok geniş bir toplumsal destek gördü.

Merve’nin gözleri dolarak yaptığı kısacık konuşmadaki güç ve bu gücün kısa bir süreliğine de olsa topladığı toplumsal destek, AKP’nin yaratmaya çalıştığı siyasal İslamcı kadın düşmanı tek adam düzeninin referanslarının kamuoyunda işlemediğini göstermesi bakımından da, heteropatriyarkal düzenin tüm saldırılarına, kapatma ve kriminalizasyon girişimlerine, önüne koyduğu tüm engellere rağmen her yerde var olma mücadelesini her gün sürdüren milyonlarca kadın ve LGBTİQ+’nın yılgınlığa asla teslim olmayan devrimci ısrarının kaynağını göstermesi bakımından da çok kritikti.

“İlk başladığımda sen kızsın, şort giyemezsin, erkeklerin yanında oynayamazsın diyerek beni dışladılar. Erkek hocalar filan var, tişört giyemezsin oran buran görünür dediler. Sonra ben de 'hayır ben neden oynamayayım' dedim. O zaman kendime bir söz verdim. 'Kendi köyümdeki kız çocuklarının kaderini kendim değiştireceğim' diye.”

Çok benzer bir his, Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda Türkiye’den alınan 108 kotanın kadınların elde ettiği 50’sinden biri olan kadınlar boks 69 kg’da çeyrek finale yükselen Busenaz Sürmeneli’nin kutlama mesajında da göze çarptı: "Bu galibiyet, güzel ülkemin tüm kadınlarına ve parlak bir gelecek hayali kuran tüm çocuklara armağan olsun." Alıştığımız üzere ilkin devlet büyüklerine teşekkür etmek geleneğini bir yana koyarak bir düşü çok incelikli bir şekilde ifade eden bu ileti de bu ülkeye dair çok şey söylüyor, cesaret ve umut verici bir şey. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın şaşılmadık şekilde korumaya devam ettiği İhsan Şenocak’ın yaygınlaşmasında hiçbir beis olmayan, çünkü tıpkı Merve Akpınar’ın uğradığı ayrımcılık ve bu ayrımcılığın açık ettiği kadın düşmanı politikaların karşısındaki toplumsal muhalefeti göstermesi bakımından turnusol kâğıdı işlevi gören, kadın voleybol takımına karşı sarf ettiği "İslam’ın kızı! Sen oyun alanlarının değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayânın, edebin sultanısın; sen 'burnunu göstermekten utanan' anaların evladısın. Ekranlara ve sakallı ağabeylerinin popüler kültürün kurbanlarına 'sultan' demesine aldanmayasın! Umudumuz da duamız da sensin!" açıklaması çok keskin biçimde mevcut siyasal iktidarın ve avanelerinin kadınları nereye hapsetmek istediğini ve kadınların da kamuoyunun da bunu kabul etmediğini gösteriyor. Yıllardır saçtıkları hınç ve nefretin önde gelen muhataplarından olan kadınlar ve LGBTİQ+’ların bu heteropatriyarkal sömürü düzenini başlarına yıkacaklarını onlar da nihayet anlamış olacak ki avanelerinin salyalarını akıtarak saldırdıkları kadın voleybol takımının Çin’i mağlup ettiği maç sonrası Cumhurbaşkanı’nın bizzat takım kaptanı Eda Erdem’le yaptığı telefon görüşmesi servis edildi. Fakat unuttukları şey, bizim hiçbir şeyi unutmadığımız:

Tecavüz yasasından “bir kereden bir şey olmaz”larınıza, “her kürtaj bir Uludere’dir”den “kadınlar herkesin içinde kahkaha atmayacak”larınıza, üzerini örttüğünüz çocuk istismarı ve adı mücadeleye kazılı her bir kadın ve LGBTİQ+’nın ölümüne, bizim hafızamız hepinizden hesap soracak kadar berrak, güçlü ve taze. Sizin saymadıklarınız, bizim mücadele gücümüz. Sizin utançla kapatmaya çalıştığınız, direnişin ve olduğu gibi var olmanın aydınlık yüzü. Biz kim olduğumuzdan utanmayacağız, siz yaptıklarınızın hesabını verip gideceksiniz.

AKP’nin son kozlarını oynadığının ve toplumun kimi kesimlerindeki meşruiyetini ve sandıktaki gücünü kaybettiğinin hemen herkes farkında. Son çırpınışlarından biri, kendi bindikleri dalı kestiklerinin farkında olarak ve partinin kadın tabanından gelen hiç de hafife alınmayacak itirazlar pahasına, bir iş bilmez ve ne idüğü belirsiz “düşünce kuruluşu”nun yazdığı safsata dolu bir raporun peşine takılarak, suç üstüne suç işleyen tarikatların eteğini öpmek için çaresizce aldıkları İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararıydı. Fakat kadın hareketi çok yerinde bir hamleyle, oyun alanını hiç terk etmeyerek, hem bizatihi hükümete, hem de tüm topluma devletin ne anlama geldiğini ve ne işe yaradığını hatırlattı. Ricacı olmadan, lütuf beklemeden, “Bunu yapmak zorundasınız” dedi: Biz ne talep ediyorsak onu yapmak zorundasınız. Şimdi bu devletin bir niteliğini daha çok kuvvetli bir biçimde hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor: Laiklik. Herkesin yaşam hakkı başta olmak üzere tüm siyasal, ekonomik ve sosyal haklarında eşitliği sağlayabilmek için en önemli ön şartlardan biri olan laikliğin inşası devletin ne olduğunu hatırlatmak için en kritik ve acil adımlardan biri. Bu hatırlatma ve inşa köyündeki kız çocuklarının geleceği için mücadele eden, başarısını bu ülkenin kadınlarına ve hayal kuran çocuklarına armağan eden, bütün gerici ve kadın düşmanı saldırıları toplumun da desteğiyle geri püskürten genç kadın sporcuların bize gösterdiği üzere, yirmi yıllık çürümeye karşı herkesin farklılıklarıyla bir arada yürütebileceği mücadelenin mihenk taşlarından biri olacak.