Şahane Hayat

GÖKHAN YAVUZ DEMİR

Eve gelen çocuk kitaplarının, bilhassa da kitabı resimleyen illüstratörün kıymetini, eğer ki hakkında hiçbir şey bilmiyorsam, her zaman eşim sayesinde fark ediyorum. Bizim evdeki kitap kargolarının açlışının hiç değişmeyen ritüeli gereğince kendisi, kocaman bir kitap yığının içinden birini seçiyor ve “Bu benim” diyor. Ve hiç şaşmıyor, onun seçtiği kitap kargonun en kıymetli kitabı oluyor. Bu sefer de öyle oldu. Gelen kitapları karıştırırken Maja Lunde’nin yazdığı, Lisa Aisato’nun resimlediği ‘Kardan Kız Kardeşim’i kaptı ve “Bu benim” deyiverdi. İşte o an ‘Kardan Kız Kardeşim’in ne kadar iyi bir kitap olduğunu, daha elime bile almadan anlayıverdim. Çünkü eşim, Lisa Aisato’nun bir hayranıymış. En baştan söylemeliyim ki hakikaten çok az kitapta illüstrasyonlar hikâyeyi bu kadar güzelleştirebilir.

Maja Lunde, Charles Dickens’ın ‘Noel Şarkısı’ndaki veya Frank Capra’nın yönettiği ve baş rolünde James Stewart’ın oynadığı ‘Şahane Hayat’taki gibi mükemmel bir Noel hikâyesi anlatıyor. Hüzünlü fakat keyifli, gizemli ve sürprizlerle dolu Noel ruhuna yakışır sımsıcak bir hikâye.

Noel arifesi yaklaşmaktadır. Bu aynı zamanda kahramanımız Julian’ın on bir yaşına basacağı gündür. Julian için doğum günü genellikle zencefil ve mandalina kokularıyla, ateşte çıtırdayan odunların sıcaklığıyla, süslenmiş Noel ağacı ve Noel’in gelişini beklerken son dört hafta pazar günleri yakılan Advent şamdanının titreyen mum ışıklarıyla yılın en güzel günüdür. Fakat o sene hiçbir şey eskisi gibi değildir. Uzun bir süredir Julian ve ailesi hüzünlü bir sessizliğin içinde hayatın o keyif veren koku, renk ve coşkusunu kaybetmişler gibidir. Çünkü Julian ve ailesi, Julian’ın altı ay evvel hayata veda etmiş ablası June’un yasını tutmaktadır. Bu nedenle evde eskisi gibi bir Noel coşkusu yaşanmayacak ve Julian’ın doğum günü kutlanmayacak gibidir. En azından Julian bundan emindir.

Derken bir akşam, Julian yüzme havuzunda sıkıntılarından ve üzüntülerinden kaçarcasına durmaksızın kulaç atarken camın dışından havuzu izleyen kızıl saçlı, neşeli, ele avuca gelmez, deli dolu, meraklı ve daima umutlu bir kız görene kadar. Böylece hikâyenin başında Julian yeni bir arkadaş edinir ve gizemli bir Noel hikâyesi de başlar.

Bu kırmızı paltolu, kızıl saçlı, ayrık dişli, sürekli mütebessim kızın adı Hedwig’dir. Hedwig evvela Julian’ın karamsarlığını dağıtır ve onun gözlerinde iyimser bir gül açmasına sebep olur. İki yeni dost beraber vakit geçirdikçe Julian, her şeye rağmen o sene de Noel ruhunun evlerine uğrayacağına inanmaya başlar. Ablasının kaybından sonra ebediyen kaybettiklerine inandığı o zencefil ve mandalin kokularının, ateşteki odun çıtırtılarıyla birlikte evlerine döneceğini ve Advent şamdanının mumlarının yine ışıl ışıl yanacağını umar.

Fakat bu arada Julian, sık sık ziyaret ettiği Hedwig’in evinde birtakım tuhaf şeylerin olduğunu da fark eder. Meselâ evin etrafında dolaşıp duran o uzun boylu yaşlı adam kimin nesidir?

Julian bir taraftan bu gariplikleri anlamaya çalışır ve o yaşlı adamın kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, diğer taraftan da, örneğin bodrumdan çıkardığı Advent şamdanını parlatıp üzerine diktiği mumları yakarak kendi evlerindeki ölmüş Noel ruhunu diriltmeyi dener.

Bundan sonraki doğaüstü ama Noel ruhuna uygun gizemleri keşfetmek artık okurun kendi başına yapması gereken bir iş. Ama ‘Kardan Kız Kardeşim’in bütün okurlarının bu vazifeyi keyifle yerine getireceğinden şüphem yok.

Maja Lunda içinizde eski bayramlara ve çocukluğunuza dair pek çok güzel hissi uyandıracak kadar sıcak bir hikâye anlatmış. Eşimin hayranı olduğu Lisa Aisato ise bu hikâyeyi resimleriyle mükemmelleştirmiş. Bu yaz sıcaklarında sizi serinletecek, eğlendirecek, meraklandıracak keyifli kitaplar arıyorsanız, onlardan biri kesinlikle ‘Kardan Kız Kardeşim’ olacak.

Kitap bittiğinde siz de benim gibi hayatın üzerimize boca ettiği bütün aksilik ve felaketlere rağmen şahane bir şey olduğunu ve insanın hiçbir koşulda umudunu kaybetmemesi gerektiğini bir kez daha anlayacaksınız.