Her yıl 10 Aralık “Dünya İnsan Hakları Günü” olarak anılır.

Yıl boyunca verilmeyen haklar, kısıtlanan özgürlükler, sansürlenen düşünceler, suçlanan düşünürler ve şiddet içeren uygulamalar yerine, insan hak ve özgürlüklerinin önemi üzerine sözler söylenir…

Özellikle siyasiler şayet yönetimdelerse; insan hak ve özgürlüklerinin sınırlarının ne denli genişletildiği, yapılan hizmetin çoğaltıldığı ve insani değerlerin korunmasındaki başarıyı anlatırlar. Şayet muhalefetteyse; özellikle iktidarın yaptığı hak ihlallerinin getirdiği feci durumu, insan onuruna yakışmayan uygulamaların vahşiliğini anlatan nutuklar atarlar...


Medya da meşrebine göre bir iki resim ve kelamla günü geçiştirir!

***

Durumu tespit ettikten sonra hemen akıllara şu meşhur laf gelebilir!

Düşünüyorum öyleyse varım…”

Ancak bu sözün tam anlamını duyurmak gerekir ki o da; “Özgürce düşünüyorum ve düşüncelerimi ifade etmekteyim öyleyse insanım!”

***

Hal böyle olunca insan olarak birçok soru aklıma geliyor…

Düşünce ve ifade özgürlüğü var mı?

Olsa, mahkemeler düşünce suçlusuyla dolmazdı…

Yaşam özgürlüğü var mı?

Olsa, sokak ortasında kadınlar, kızlar; psikopatlar, sadistler, kindarlar ve serbest dolaşan katiller tarafından vahşice katledilmezdi...

Yurttaş olarak iş ve aş bulma hakkı var mı?

Olsa, 15 milyon kişi iş aramazdı…

Adil paylaşım var mı?

Olsa, herkesten toplanan vergiler, bir avuç yandaşa harcanmazdı…

Üretmeyen, yurttaşını düşünmeyen, emeği sömüren; zengini daha zengin, yoksulu daha da fakir yapan vahşi bir düzen devam etmezdi.

***

Hukuk var mı?

Olsa, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu koruyan parti devleti olmazdı.

Böyle devlette büyük hırsızlar bey, küçük hırsızlar mahkûm olup hapishaneleri doldurmazdı…

Yargı tarafsız ve bağımsız mı?

Olsa, talimatla tutukluyu serbest bırakan ya da masumiyet karinesini unutarak istenileni tutuklayan yerel kanunu uygulayan bir sistem oluşmazdı.

Adalet var mı?

Olsa, insanların “yüzde 90’nı yargıya güvenmiyorum” demezdi…

İnanç özgürlüğü olurdu. Peki inanç özgürlüğü var mı?

Olsa niye namaz kılıyorsun diyen yokken, kimse neden ateistsin, neden oruç tutup namaz kılmıyorsun demezdi. Sen niye Alevisin diye kimse kimsenin kapısını boyamazdı.

Aleviler, Kürtler, devrimciler, Kemalistler dışlanmazdı. Kimlikler inkâr edilmez, toplumsal kucaklaşma ve dayanışma güçlendirilirdi…

***

Çalışanların güvencesi var mı?

Olsa, EYT, sendikalar STK’ler haklarını almak için meydanlarda bağırmazdı…

Çadırda işçiler yanarak ölmezdi…

Çöken binanın altında mühendisler kalmazdı.

Sosyal devlet olarak bireyi koruyan var mı?

Olsa, 43 milyon bankalara borçlanmaz, çöp kutularından yiyecek toplayarak karınlarını doyuranlar olmazdı…

***

Can güvenliği var mı?

Olsa, güvenlik güçleri, korucular, özel güvenlikçiler ya da yasalarla yetkilendirilmiş sivil milislerin sopalı, palalı baskı ve saldırı haberleri medyayı süslemezdi…

Yasalara uymayan kamu görevlilerine gereken yapılırdı.

***

Listeyi uzatabilirim. Ama bu kadarı bile yeter!

Laik demokrasi, özgürlük ve eşitliğin olmadığı yerde insan haklarından bahsetmek saflık olur…

Böyle bir ortamda kimsenin can ve mal güvencesi yoktur.

Ya insan hakları?

Ona da siz karar verin…

cukurda-defineci-avi-540867-1.