İstanbul’un Çapa semtinde kurulu olduğu için öyle bilinse de gerçek ismi İstanbul Tıp Fakültesi’dir.

İstanbul Darülfünun’u 1933 yılında lağvedilip yerine İstanbul Üniversitesi kurulduğunda tarihi Tıp Fakültesi de Haydarpaşa’dan ayrılıp fakülte yönetimi ve temel bilimler Beyazıt’a…

Klinikler de Şişli Çocuk, Haseki, Cerrahpaşa, (Aşağı) Gureba ve Bakırköy’de bulunan hastanelere taşınırlar.

Sonraları, Aşağı Gureba’nın Çapa’da depo olarak kullanılan binaları kliniklere çevrilip bugünkü Tıp Fakültesi oluşturulduğu için eskiden Yukarı Gureba olarak da anılırdı.

Ankara Tıp Fakültesi 1945 yılında kurulana kadar ülkenin tek tıp fakültesidir.

Philipp Schwartz (Patoloji), Rudolf Nissen (Cerrahi), Erich Frank (Dahiliye), Wilhelm Liepmann (Kadın Doğum), Wilhelm Liepschitz (Biyokimya), Hans Winterstein (Fizyoloji), Julius Hirsch (Hıfzısıhha)…

Hitler’in iktidara gelip bütün Avrupa’yı ateşe verdiği yıllarda Almanya, Avusturya, Çekoslovakya, Macaristan gibi ülkelerden Türkiye’ye sığınan bilim insanları uzun yıllar kürsülerinde direktörlük yapmış, eğitim vermiş, hasta tedavi etmiş, öğrenci yetiştirmişlerdir.

(Her şeyin fiyatını bilip değerini bilmeyen paragöz İslamcılar anlayamaz ama; anıları ve izleri hâlâ yaşamaktadır.)

Çapa’nın Şişli, Haseki, (Aşağı) Gureba ve Bakırköy hastaneleriyle ilişkisi zamanla kesilmiş…

Son olarak da, 1967 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi kurulmuştur.

• • •

Cerrahpaşa ve Çapa, geçen hafta, Cumhuriyet’ten Sibel Bahçetepe’nin “Türk tıbbının iki devi iflasın eşiğinde” başlıklı haberiyle gündeme geldi.

Haberde, her iki tıp fakültesi hastanesinin içler acısı durumu sergileniyordu.

Gerçekten, ben de, ne zaman Çapa’ya ya da yıllar önce mezun olduğum Cerrahpaşa’ya gitsem…

Çatlamış duvarları, dökülmüş sıvaları, yıkık dökük binaları gördükçe yüreğim acır.

• • •

Yok, öyle işi hemen AKP’ye bağlayacak değilim.

Bu hastaneler eskiden de iyi yönetiliyor değillerdi.

Tek bir örnek vereyim.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, kırk sekiz yıllık ömründe tam on beş dekan değiştirmiş.

En uzun süre görevde kalan ikisinin süreleri altışar yıl.

Diğerleri beş ayla üç yıl arasında.

Hastane yöneticiliğinin, bütün dünyada da öyledir, aslında ne kadar zor, ne kadar karmaşık, ne kadar uzmanlık, bilgi ve birikim isteyen bir iş olduğunu düşünürseniz…

Başka izahata gerek kalmaz.

• • •

Ancak AKP döneminde yaşanan kriz bir başka.

Bir kere, AKP, geçmiş yıllarda tam hâkimiyet kuramadığı üniversite hastanelerini hep üvey evlat olarak gördü, dışladı, ihmal etti.

Üstelik, AKP’nin Sağlık “Reformu”nda bu hastanelerin akıbeti zaten belli değildi.

Bir örnek daha vereyim.

Her ikisi de üçer binden fazla yataklı olacak Etlik ve Bilkent Şehir Hastaneleri tamamlandığında Ankara’daki tıp fakülteleri hastaneleri ne olacak, bilen yok.

Cerrahpaşa ve Çapa için ise durum daha da vahim.

Zaten, “Tam Gün Yasası” adıyla yürütülen özel hastanelere doçent, profesör kaçırma operasyonu en çok bu fakülteleri vurmuştu…

Üstüne bir de, yıkılıp Avcılar’a taşınacakları söylentisi resmi olarak hiçbir zaman yalanlanmadı.

Her ikisi de şehrin en merkezi yerlerinde yer alan hastane arsalarının, Cerrahpaşa denize de nazırdır, AKP’li müteahhitlerin rüyalarına girdiğini tahmin etmekse hiç zor değil.

Netice…

Eğer bu “Gidici” Hükümet, savaş mavaş, seçim meçim, gitmemeyi başarırsa…

Cerrahpaşa ve Çapa için tehlike berdevam.

(Daha yakın tehlikeye maruz Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni başka bir yazıda anlatırım.)

Çağrı…

Sahip çıkalım hastanelerimize!...