“Merhem” albümü ile dinleyiciyle buluşan Melike Şahin, her gün sahnede olma hayaliyle ayakta kalabildiğini söylüyor. Şahin, “Arkadaşlarla toplanınca kendimi alkışlattırıyorum kör topal idare ediyoruz delirmeden” diyor.

Sahne hayali ayakta tutuyor

Işıl ÇALIŞKAN isilcaliskan@birgun.net

Çoğumuz onu, BaBa ZuLa ile seslendirdiği “Özgür Ruh” şarkısıyla tanımışızdır. Yüzünüzde tebessümle Melike Şahin dediğinizi duyar gibiyim. Elbette bununla sınırlı değil. Şahin solo kariyerinde de Tutuşmuş Beraber, Deli Kan, Geri Ver gibi parçalarla dinleyicinin zihnindeki yerini sağlamlaştırdı. Şimdilerde ise “özgür ruh”unun yansıması niteliğindeki albümüyle yaralara “Merhem” oluyor. Arabesk, pop, rock & roll ve elektronik müzik öğelerinin titizlikle harmanlandığı albüm, dinleyiciyi nostaljinin modern sunumuna şahitlik ediyor. Şahin, 10 şarkılık albümü için, “Kendi şarkılarını yazıp söyleyen, hayatta ve ayakta kalmaktan bahseden vakur bir kadını dinliyorsunuz bu albümde” diyor.

Şahin ile albümünü ve müzik serüvenini konuştuk.

► Ve yıllardır üzerinde çalıştığınızı bildiğimiz “Merhem” albümü yayında. Önceki söyleşimizden bildiğim kadarıyla en az üç senesi var sanırım. Ortaya çıkan sonuçtan memnun musunuz?
Önceki söyleşimizden de evveli var. Albümdeki birkaç şarkı beş yaşında hatta. Heyecanlı toy bir çocuktum o zamanlar, hemencecik albüm yapmam gerektiğini düşünüyordum. Hatta o dönem beraber çalıştığım prodüktörüm Can Güngör beni durdurmuştu “daha ar-gedeyiz, acele etme” demişti. İyi ki de demiş. Beklediğime, beklediğimize değdi.

BELKİ DERMAN OLURUM DİLEĞİYLE

► Hangi yaralara “Merhem” olacak bu şarkılar?
Esas dinleyicilere deneyimlerini sormak lazım bir süre sonra, albümü sindirdiklerinde. Ben önden ne söylesem yersiz kalır. Bu albümü üretirken geçtiğim duraklar, kendime sorduğum sorular, bazen içimi deşerek bazen de saçımı okşayarak iyileştirdi beni. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Açmak istediğim odak, yaralarımızdan çok iyileşme ihtimalimiz aslında. Yıllar önce “Tutuşmuş Beraber”de “böyle ufalanma, merhem elindeydi” diyen Melike’den, “bulamadım ilacı sende, merhem elimdeymiş” diyen Melike’ye dönüşümümün hikâyesi gibi. Tüm bu hikâyeyi dinleyenlere de belki derman olurum dileğiyle anlattım.

► "Akdeniz arabesk" diye tanımlıyorsuz müziğinizi. Bunu biraz açar mısınız?
“Ne tür müzik yapıyorsun?” sorusu beni hep sıkıntıya düşürmüştür. Hem gereksiz bir soru (çünkü dinlenince anlaşılıyor zaten nasıl bir şey yaptığım) hem de cevaplaması çok güç. Konu ben olunca ne janr üzerinden hareket edebiliyoruz, ne sadece dönem referanslarından, ne coğrafya sentezlerinden… “Akdeniz arabesk” tanımı hemen yardımıma koşuverdi bu noktada. Kendi şarkılarını yazıp söyleyen, hayatta ve ayakta kalmaktan bahseden vakur bir kadını dinliyorsunuz bu albümde. Boyun büken bir arabesk değil, çiğ hiç değil, bir rüzgâr estiriyor kulaklarda ve Akdeniz sularından geliyor bence o rüzgâr.

► Bir dönem Türkiye'nin belli çevreleri tarafından küçümsenen hatta nefretle karşılanan arabesk, fazla 'kadercilik' ve 'ucuzluk' olarak görülüyormuş.. Bir müzik türünün ve dinleyicilerinin bu şekilde kategorize edilmesine cevabınız ne olur?
Arabeskte kadercilik, umutsuzluk sık işlenen temalardan. Her janrın ucuz örnekleri var, arabeskin de var. Ben müziği üretirken de dinlerken de kategorilerden uzakta bir yerlerdeyim. Haydi biraz “kaliteli” arabesk yapayım diye çıkmıyorum yola. Tüylerimi diken diken ediyor mu o söz, o yorumculuk önemli olan o bence. Birileri ben arabesk dinliyor ya da söylüyorum diye “Ha ha müziğe bak ucuz arabeskçi!” diye geçiriyorsa içinden, ya da herhangi bir müzik türünü dinleyen/icra eden kişiyi bayağı buluyorsa, bu (o) “iç”in ucuz olduğunu gösterir bana.

sahne-hayali-ayakta-tutuyor-855333-1.

► Bugün tam bir yıldır sahne alamıyorsunuz. Öncelikle bir müzisyen için ne ifade eder bu durum?
Çok özledim sahnede olmayı, nasıl anlatırım bilemiyorum. Sahnede oluyoruz gerçi gene online işler olunca ama o sayılmaz. Ben seyircili, maskesiz, dip dibe konserleri özledim. Mikrofonu bırakayım seyirciye ezberden vursunlar Merhem’i, her gün bu hayalle kendimi ayakta tutuyorum. Alkış benim mazotum. Meslekte 10’uncu yılım ve ilk kez sahneye çıkamadan geçti bunca zaman. Albümü sevmişler mi, hangi şarkı favorileri bunu konserde ölçebiliyorduk. Şimdi ancak sosyal medyada yazan yorumlardan çıkarım yapabiliyorum. Arkadaşlarla toplanınca kendimi alkışlattırıyorum kör topal idare ediyoruz delirmeden.

UMUTLU KALMAKTA ZORLANDIĞIM BİR YER

► Bu süreçte birçok müzisyen ekonomik sıkıntılardan dolayı yaşamına son verdi, veriyor. Çözümü nedir bu kayıpların?
Çok fena, ne diyebilirim ki… Sektörümüzün ciddi bir desteğe ihtiyacı var. Bu koca sistemin yeniden değerlendirilip, eksiklerinin giderilmesi lazım. Kayıt dışı emek sayılıyor bir kere işimiz, sendikasızlık, sağlık güvencesinin olmayışı… Bu koşullar altında nasıl ayakta kalmamız bekleniyor ki? Hadi ben şarkıcılık şıkkından daha rahatım, marka işbirliğidir online konserdir bunlarla ayakta kalıyorum ve yazdığım şarkılardan gelen teliften. Peki ses mühendislerimiz, roadilerimiz, ışıkçılarımız ne yapsın? O alanda bir meslek birliği dahi yok. Yetkililerin derhal bu felaketi fark etmesi lazım, biz müzisyenler de bir araya gelip çözüm önerileri oluştursak çok iyi olur. Ama nedense yıllardır beceremediğimiz bir iş bu… Umutlu kalmakta zorlandığım bir yer bu sorunun cevabı.