Daha önce bu satırlarda sıkça algı ve bellek maniplasyonlarından bahsetmiştim. Şimdi de bununla ilgili bir deneye ya da uygulamaya değineceğim.

“Hafıza büyüleyici bir şeydir” diyor aktör ve terapist Ori Sivan (Beşir’le Vals filminde oyuncu). Bir grup yetişkine çocukluk fotoğraflarının yanı sıra bazı sahte fotoğrafların da gösterildiği bir ‘psikolojik deneyden’ bahsediyor: Deneklere çocukluktan yetişkinliğe fotoğraflar gösteriliyor, ayrıca kendi yüzleri daha önce hiç gitmedikleri bir panayırın fotoğraflarına konuyor. Deneklerin yüzde sekseni fotoğrafı tanıyor. Sahte bir fotoğrafın (palyaçolar, balonlar, dönme dolaplar) gerçek olduğunu iddia ediyorlar!... Tamamıyla sahte bir deneyimi hatırlamaktadırlar. Ori “Hafıza dinamik bir şeydir. Canlıdır” diyor.

‘Hafızanın geri kazanımı terapisi’ denilen bu terapinin tehlikeli sonuçları var. Kimi terapistler hastalarının sorunlarının kökenlerine inmek amacıyla hastalarına ‘geri kazandırdıkları’ sahte hatıralara müracaat ediyorlar... Bu psikanalistler hakkında görevi kötüye kullanma gerekçesiyle açılan davaların da olduğu söyleniyor.

Bu deneyde anılar deneklere ‘gerçekçi’ görünüyor. Hafızanın öznel anlamda yoğrulabilirliğini biliyoruz. Nicolas Philibert ise “Hafızamız tutarlılığımız, aklımız, duygularımız ve hatta eylemlerimizdir” diyor. Doğrudur, ancak hafızaya kimi zaman güvenilmez, mantıksız ve tutarsız bir tanık haline gelebilir.

Görevini kötüye kullanan psikanalistlerin bu metodunu emperyal devletler belleğimizin yerine fotoğrafları koyarak yapıyorlar işte. Dünyada olup bitenlerin sürekli tekrarı Ori Sivan’ın bahsettiği deneyi anımsatmıyor mu? Toplumları sürekli benzer fotoğrafların içine sokmaya çalışıyorlar gibi geliyor bana. 11 Eylül’de İkiz Kuleler’de ve şimdi de Charlie Hebdo karikatür dergisinin baskınında... Bilindiği gibi 11 Eylül İkiz Kulelerin baskınından sonra Afganistan ve Irak işgal edildi ve insanlar hâlâ 11 Eylül fotoğraflarının içinde. Korktuğum başımıza gelmez umarım; Yeni bir ülke, yeni bir işgal, ölümler ve bilindik işgal devletleri...

Elbette Charlie Hebdo saldırısını protesto edeceğiz, burada bir sorun yok, ama samimiyetsiz davranışları sevmeyeceğiz. Hafızadan bahsettik, anımsayalım hiçbirimiz Maraş ve Sivas katliamlarını unutmadı. Sivas’ta aydınlar, sanatçılar yakıldı. Kobane’de insanlara saldırı olurken sığınmak isteyenlere tel örgü ördünüz. 16 yaşında öğrenciyi tutukladınız. Anma günlerinde dahi demokratik protesto yürüyüşlerini yasaklayan başbakanın Paris’te gerçek bir fotoğraf içinde görünmesi samimi değildi. Orada panayır fotoğraflarının içine yerleştirilmiş gibi durdunuz. Bizler yemedik sayın Davutoğlu, Dünya da yemedi. Evet Lübnan’da, Nijerya’da, Filistin’de öldürülenler için de dünya liderleri ayaklanmalılardı. Charlie Hebdo dergisinin sağ kalan çizeri Luz bir dergiye verdiği söyleşide şunları demekten kendini alamıyor; (14 0cak BirGün Defne Gürsoy’un yazısı) “Bize şu anda atfedilen sembol, aslında Charlie’nin çizimlerinin tamamen zıt açısında bir yere yerleştirildik. Bu “birlik” gösterileri Hollande’ın millete kendi yarattığı bölünmeleri toparlamasına, Marine Le Pen’e ise idam cezasını yeniden talep etmesine yarayacak. Herkes Charb, Tignous, Cabu, Honorê, Wolonski’nin hatırasından söz edip durdu pazar günü. Halbuki onlar böylesi bir tavrın içine ederlerdi,” diyor.

Haksız mı? Liderlerin hepsi sahte bir fotoğrafın içinde sanki...