Zulal Atalay Laçin, Aksaray Üniversitesinin, Uluslararası İlişkiler Bölümünde profesör unvanıyla göreve başlattığı, fakat bir aksilik sonucu atamasına referans diploma ve tezlerinin sahte olduğu ortaya çıkınca görevinden alınarak sahtecilikten tutuklanan kişidir. Aksilik, bölüm arkadaşlarından birinin, kutlamaya gittiği hocanın konuşmalarındaki tutarsızlığın kökenini merak etmesiydi. Bölümün diğer hocaları fark etmeseydi Zulal Atalay Laçin Aksaray Üniversitesi profesörü olarak görevine devam ediyor, muhtemelen bizler de televizyonların birinde onu siyaset bilimci olarak dinliyor olacaktık.

Zulal Atalay Laçin tutuklu olarak yargılanıyor. Dün ortaya çıkan son ifadesinde lisans diploması olmadığını, tüm akademik belgeleri kendisinin hazırladığını itiraf etti. Sahte profesör ifadesinde, 1 Haziran 2020’de Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığının doçentlik ilanına başvurduğunu, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Akademi Kurulunun, sunduğu dil sınavı belgesinin gerçek olmadığını fark ederek hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, soruşturmayı yürüten savcının ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdiğini de anlatıyor. Suçunu itiraf eden Zulal Atalay Laçin evrakta sahtecilikten yargılanacak, ötesi yargının işi. Bu noktada onunla işimiz bitiyor.

Şimdi sorulması gereken şu; Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinin fark ettiğini Aksaray Üniversitesi neden fark edemedi. Üniversitenin kurulu, senatosu, rektörü, dekanı, bölüm başkanı yok mu? Şahsın kendisi dışında tüm belgeler sahte iken kurumu temsil edenler neden gözünü belgelere çevirip bakmıyor da kişinin de sahte olduğunu beş dakikada fark eden bölümdeki bir öğretim üyesi oluyor. Bu, yargıya intikal etti diye geçiştirilecek bir konu değil. Profesörlüğü gelmiş yüzlerce doçent kadro yok diye bekletilirken “Ben geldim” diyen birinin profesör yapılmasına kimse mantıklı bir açıklama getiremez.

Zulal Atalay Laçin Aksaray Üniversitesine giderken elinde bir referans mektubu, mektup yoksa ilgili kişiler mutlaka önceden bir veya birkaç telefon almış olmalı. Kim bunlar? Kadın Uluslararası İlişkiler Bölümüne profesör yapıldığına göre bu kimlerden biri veya birkaçı siyaset bilimi profesörü olmalı. Üniversiteyi kör edecek kadar parlak bu profesör veya profesörler kim?

Sahte profesörün referansının kim olduğunu bağımsız ve tabi tarafsız bir soruşturma ortaya çıkarabilir. Sürecin bu boyutu ile ilgili bir soruşturma açıldığını şu ana kadar duymadık. “Kim”in kim olduğunu ortaya çıkarabilmek için Aksaray Üniversitesi rektörüne ulaşma şansı olanlardan başlamak lazım. Bu da o kadar kolay değil, özgeçmişine bakılırsa rektörün bayağı bir çevresi var. Rektör “Prof. Dr. Yusuf Şahin Aksaray’da İHH’nın, İlim Yayma Cemiyet’inin, Birlik Vakfı’nın hem kurucu hem de yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı; Cihannüma Derneği’nin hem danışma kurulu üyeliği hem de bir süre il temsilciği ve Bölge Sorumluluğu görevini üstlendi; İmam Hatip Okulları (daha sonraki adıyla, Eğitim) Platformu Aksaray İl Koordinatör Yardımcısı ve Aksaray İl Koordinatörü olarak görev yaptı; Ankara Şehir Araştırmaları (ŞAR) Merkezinde danışma kurulunda yer aldı; uzun yıllar, Ak Parti Siyaset Akademisi danışma kurulu üyesi olarak çok sayıda ilde ders verdi. Şahin, halen, İYC, Ensar Vakfı ve Birlik Vakfı Aksaray Şubeleri danışma kurulu, Cihannüma Yüksek İstişare Kurulu üyesidir. Şahin, ayrıca, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik oluşturulan ‘Yürütmenin Yapılandırılması Komisyonu’nunda görev almıştır.”

Sahte profesör ataması herhangi bir telkinle yapılmamış olabilir. YÖK’ün, rektörün, Aksaray Üniversitesinin ve ilgili kurulların gözünden kaçmış bir işlem de olabilir. Mümkün mü mümkün. Bu durumda üniversitelerimize bir daha geçmiş olsun der kapatırız çenemizi!