Baştan aşağı bir toplumsal başkaldırı tiyatrosu yaratan Fransız yazar Jean Genet, oyunlarıyla Absürd tiyatronun vazgeçilmez örneklerini vermiştir.

Baştan aşağı bir toplumsal başkaldırı tiyatrosu yaratan Fransız yazar Jean Genet, oyunlarıyla Absürd tiyatronun vazgeçilmez örneklerini vermiştir. O, ‘Lanetli ozanlar’ (Poétes maudits) soyundandır.

Ailem tarafından terk edildiğimden, bu gerçeği erkeklerin sevgisiyle, bu sevgiyi çalma yoluyla ve suç işleyerek çalmayla ya da suça katılarak vurgulamanın doğallığını öğrendim. Böylece, beni dışlayan bir dünyayı kararlı olarak dışlıyordum, der Genet…

Oyunlarında daha doğru bir değişle yazınında; toplumun dışlanmışlarının düş dünyasıyla uğraşırken, insanın durumunu, insanın yabancılaşmasını, yalıtılmışlığını, anlam ve gerçeği boşuna arayışını deşer.

Tiyatro Stüdyosu, Jean Genet’nin, Le Balcon(Balkon)oyununu ülkemizde ilk kez sahneleyen topluluktu. Oyun, bin dokuz yüz doksan sekiz yılının en başarılı prodüksiyonu olmuş, sezon içinde ondan fazla ödüle layık görülmüştü.

İzmir’de yaşadığım dönemdi, Le Balcon oyunun afişini gördüğümde hızlıca gişeye giderek bilet satın aldığımı anımsıyorum. Genet’nin, Journal du voleur(Hırsızın Günlüğü)romanını okumuş ve diğer yapıtlarını araştırırken afişin belirmesi heyecanlı, kıymetli bir karşılaşmaydı şüphesiz.

Başar Sabuncu’nun rejisi, Ahmet Levendoğlu, Derya Alabora, Zuhal Olcay, Şebnem Sönmez, Güven Kıraç, Alptekin Serdengeçti, Bülent Yarar, Sema Keçik, Haluk Bilginer,Celal Perk,Salih Sarıkaya kadrosu ile oyun; bir şölen, bir düş havasında sahnelenmekteydi.

Oyun görkemli giysileri içinde, abartılı bir dini dille konuşan bir piskoposla açılır. Yer ayaklarımızın altında çekilir ve piskoposun sarayında değil de “illüzyonlar evi” denilen genelevde olduğumuzu anlarız.

Oyunun konusu Büyük Balkon’un bulunduğu ülkenin devrim sancısı çekmekte olduğu gerçeğinden yola çıkar. Fahişelerden biri olan Chantal, genelevden ayrılarak devrim ruhunun simgesi haline gelir. Genet, modern toplumda imajların- görüntülerin ifşasını sunar… Blakon’da geleneksel anlamda hiçbir karakter yoktur, oyun yalnızca temel dürtü ve güdülerin imgelerini taşır.

Piskopos, general, yargıç gerçek dünyadaki iktidarlarını denemek zorunda olduklarından yorgundurlar ve düşlerinin özlemi içindedirler. Devrim, otorite kendi dilinden başka bir düşe salınır.

*Aziz Genet, Sürecek.