“Çocuk ve Allah”, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ilk yapıtı “Havaya Çizilen Dünya”dan (1935) sonra, yine kendi olanaklarıyla yayımladığı ikinci şiir kitabıdır (1940).

Dağlarca’nın çocuk duyarlılığı ile evrenin ve varlığın karmaşıklığına bakışını yansıtan şiirler, bugün de yazıldığı günlerin tazeliğini korumaktadır.

“Çocuk ve Allah”, yayımlandığından altı yıl sonra, 1946’da CHP Şiir Armağanı’nda üçüncülük ödülüne değer bulunacaktır.

İşte o günlerde şiir yazmaya hevesli bir lise öğrencisi, “Çocuk ve Allah”ı okuduktan sonra Dağlarca’dan güzel şiir yazmanın ipuçlarını öğrenmek ister.

Ve aralarında şöyle bir konuşma geçer.

Dağlarca sorar:
“Şiir perisi, sağ kolunu kesecek, fakat sen İstanbul’un en büyük şairi olacaksın.”

Genç şair adayı “Olabilir” diye yanıtlar.

“Sol kolun kesilecek, Türkiye’nin en büyük şairi…”
“Olabilir…”

Dağlarca, söze ayakları da kesmeye getirince, genç “Yeter, şiir bu kadar eziyete değmez” der.

Bunun üzerine Dağlarca konuşmaya son noktayı şöyle koyacaktır:
“Şiir yazmak için bana kalem tutacak iki parmağım ile tek gözüm yeter.”

Nitekim üstat, nefesini ölüme teslim edişinin son anına kadar yazacağı şiirleri düşünecektir.

Bu, şiir yazma azminin çok açık bir göstergesi de değil midir?

Dağlarca’nın ömür boyu sürdürdüğü bu azmin bir başka yansıması Fransız şair Blaise Cendrars’da görülecektir.

Cendrars, geçen yüzyılın başlarında maceraları ile ünlü bir sanatçıdır.

1914 yılında lejyoner olarak Birinci Dünya Savaşı’na katılır.

1915’te Navarin yakınlarında çıkan çatışmada bir şarapnel parçası sağ kolunu paramparça edecek, ama 1961’de ölümüne kadar yaşama azminden asla ödün vermeyecektir.

Ve bundan sonra şiirlerini, yazılarını sol eliyle yazmayı öğrenecek, masa tenisi dahil birçok spor oyunlarını da yapabilecektir.

Elbette kimsenin herhangi bir uzvunun kesilip biçilmesini asla istemem.

Yukarıda adı geçen iki büyük şairin de böyle bir niyetleri olmadığı çok açık.

Ama söyler misiniz, bugün onların azmini gösterecek kaç genç şair ya da şair adayı var?

küçük İskender’den sonra günümüz şiir trenine yeni bir vagon eklenememesi başka türlü nasıl açıklanabilir?