İstanbul Büyükşehir Belediyesporlu İbrahim Akın bir din adamına telefon etmiş. Öyle diyorlar. “Hocam bir şey sormam lazım...

Şikeciler

İstanbul Büyükşehir Belediyesporlu İbrahim Akın bir din adamına telefon etmiş. Öyle diyorlar. “Hocam bir şey sormam lazım. Şimdi hafta sonu Fener’le maçımız var ya, demişler ki İbo gol atmasın; 100 bin dolar para verelim...” demiş. Mealen “Hocam şike caiz midir?” Pek de dindar olmayan ben için, kıt aklım ve bilgimle vardığım netice: “herhalde dinde zorlama ve ruhban sınıfı olmadığı gibi şike de yoktur.” Gol atma meselesini bir din adamına soracak nebze dindar olan İbo arkadaş herhalde bunu benden iyi bilir. İyi bilir de araya sıkışan 100 bin dolar belki biraz(!) kafasını bulandırmış, onu danışıyor. Zorlama mevzusunu size bırakıp, daha ilk adımda benim bilgisizliğimin hem ruhban sınıfı hem de şike konusunda yere çakıldığını belirteyim. Zira, İbo danışıyor!. Maazallah günah da çıkaracak. Danıştığı din adamı “caizdir” deyiveriyor. Ama gariban(!) İbo maalesef parayı menajere kaptırmış. Kendi derdine yanıyor. Bense “hangi dağda kurt öldü?” diye tilki kuyruklarını birbirine bağlamaktayım. Zira hükümet bir kurumu ne zaman kendi iktidarı çerçevesi içerisinde düzenlemeye niyetlense oraya bir yolsuzluk operasyonu düzenleyiveriyor. Memlekette yolsuzluğun olmadığı bir yer var mı? Yok. Çok sevdiğimizden değil bu kanun ve nizamları ama. Biliriz ki kanun ve nizam orada durur. Herkes kendi bildiğini okur. Yalnız birilerini cezalandırmak istediğinde, kanunu kuralı hatırlayıp, uygulayıverir devlet. Yani kanun kuralın uygulanması bir çeşit cezalandırma yöntemidir. Velhasıl “şimdi niye?” diye sormakta memleket komplo teorisinden nasibini almış kafam. Futbolumuzun şikeden arındırılması operasyonunu kutlayamamaktayım velhasıl. Onun yerine “cümle alem bilmiyor muydu senelerdir şike olduğunu?” diye sormaktayım. Yani gönül rahatlığı ile top bile oynayamazsın bu sistemde “Gazoz Ligi”nde top koşturmuyorsan.

Sakallı Zatlar

Daha komplo teorim nihayete ermeden podyumdan tesettürlü mankenler yürüyor üzerime. “Kaçın, kaçın!” demeye varmadan catwalkların sivri topuklarından sıyırıyorum. Derken ilahiler eşliğinde cenaze namazı başlıyor podyumda. Fesüphanallah! Öldüm de haberim mi yok? “Yok yahu! Mizansenmiş!” diyor basından arkadaşlar. “Cenaze namazının mizanseni mi olur?” diye sormaya niyetlenirken ak sakallı bir büyüğümüz görünüyor gözüme. “Ergenekon’cusuuuun!” diye üzerime yürüyor. Tabi ya! Öğrenci hareketinden geliyorum bi kere. Hem yumurta atan gençlere sempatim var. Üstelik Metin Abi sinirlenirken ben de çok sinirlendim. Yani ortada sinirlenecek bir şey yoktu aslında. Sadece yaşamımızı yok ediyorlar. Sakallı zatın yüzüne doğru “yazık kelimesine de yazık oldu” diyorum boş bulunup. Bu sefer aksakallı bir Can öte yandan gürlüyor: “öyle keyifli yazıyorum ki, bu adamlar hem üniversitede var, hem gastede yazar, hem de bozarlar....”rüzgarı ferahlattı derken, sakallı abi yürüyor yine üstüme:“bu hükümetten beklentim kalmadı!” O üstüme yürüdükçe, “o kızlardan da 50 bin tane varsa, onların bir 30 bin filanından” medet umuyorum. “Bu iyi bir adamdı(pardon kadındı), niye böyle davranıyorsunuz” desinler diye bu sakallıya bir ümidim var. Zira “bir komünist olarak”, “ya bu kız başına bez bağladı diye nasıl almazsınız üniversiteye” diye benim de bağırmışlığım var. Merkez Kampüs Binası önünde. Heyhat! O yandan ne bir ses ne bir nefes. Ama ben nefes nefese kalıyorum. Siz şimdi “o sırada uykudan uyanıyorum” diyeceğim sanıyorsunuz değil mi? Ona da heyhat! Uyanmak mümkün olaydı. Fakat ne mümkün!.

Diğerleri

Ama başınızı başka bir yana çevirmeye olanak var tabii. Bir tekstil fabrikasının bitmez tükenmez mesaisinde ömür tüketen o genç adama mesela. Bir ekonomik krizde batan, sonra felç olan babasına, hasta annesine, kardeşlerine o bakıyor. Genç ömrünü tüketiyor ütünün başında. Kısıyor kara gözlerini. “Bizi insan yerine koymuyorlar” diyor, güzel esmer yüzü daha da kararıyor derin bir öfkeyle. Elinde insalığın onurundan başka kaybedecek hiçbirşeyi kalmayanların, bizlerin, karakafalıların gelip geçici olmayan gerçek öfkesi. Tüm karmaşaya karşı susuyorum. O dingin öfkeye bel bağlıyorum.