Sakın intihar etmeyin, o köprüden hele asla!

Dünkü gazetelerde okumuşsunuzdur. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne ilişkin soruşturmasını tamamladı. “Yurtta Sulh Konseyi”nin 37 üyesi ile Fethullah Gülen hakkında 2988 kez müebbet istendi. İddianamede 15 Temmuz ihanetine ilişkin ilginç detaylar veren savcıya göre, konseyin ilk üç ismi, Akın Öztürk, İlhan Talu ve Mehmet Dişli.

Tümgeneral Mehmet Dişli’yi anımsarsınız. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin kardeşi. Darbecilikle suçlanan Dişli tutuklu olarak yargılanıyor, ağabeyi ise halen, Türkiye’yi yöneten partinin 2. numaralı koltuğunda oturuyor.

Suçların şahsiliği ilkesi, hem hukuk hem de basın etiği açısından önemli. Kardeşinizin darbeci olması elbette sizi bağlamaz. Ama devirmek isteyen kardeşiniz, devrilmek üzere olan sizseniz, suçun şahsiliği ilkesinden söz etmemiz pek mümkün değil. Dünkü iddianame haberini okuyunca, aklımıza ister istemez Erdoğan’ın Şaban Dişli’ye darbeden önce sorduğu soru geldi haliyle: “Kardeşinin FETÖ’cü olduğuna ilişkin bir not var... Ne diyorsun?”
AKP’li Şaban Dişli, “Söz konusu bile olamaz. Olursa intihar ederim” yanıtı vermişti. Evet, henüz mesele iddianame aşamasında. Ama olur da yargılama sonrasında kardeşi darbecinin darbeciliği tescillenirse, AKP’li ağabey sakın intihar etmesin.

Hele ‘15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden, asla!

***

Medyanın Dişli sınavı: Gizleme gazeteciliği

sakin-intihar-etmeyin-o-kopruden-hele-asla-253229-1.

Darbenin çekirdek kadrosu Yurtta Sulh Konseyi’ne ilişkin iddianame, dün memleket matbuatında çeşitli biçimlerde yer aldı. Herkes başka bir detaydan haberi büyütmüştü.

Ama bir iki gazete dışında neredeyse hepsi, darbenin ilk üç isminden biri olarak yargılanan Mehmet Dişli’nin adını göstermemek için büyük çaba harcamıştı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin kardeşi olmasaydı, bu özeni gösterirler miydi?

Elbette hayır. Havuz, gölet ayırt etmeden gazeteleri tek tek taradım. Akşam, Habertürk, Hürriyet, Karar, Sabah, Türkiye, Star, Vatan, Akit gazeteleri, birinci sayfada darbecilikle suçlanan kardeş Dişli’yi gizlemek için bin bir takla atmış. Hele Star, Mehmet Dişli’nin Orgeneral Akar’ı rehin alma fotoğrafını basıp, adından bile söz etmemiş.

Bu arada bahsetmeden geçmemeli. Mehmet Dişli’yi, adıyla sanıyla fotoğrafıyla manşete taşıyan Yeni Şafak’a helal olsun.

***

O uçağın parasını kim ödedi?

sakin-intihar-etmeyin-o-kopruden-hele-asla-253230-1.
(https://twitter.com/SenyurtSinan)

AKP’nin bitmek bilmeyen “Mağduruz da mağduruz” şarkısına yeni dizeler ekleyen, Almanya’da propaganda yasağı konusunda tavrım net. Almanya’nın yaptığı; muhalefetin elektriğini kesmek, hayır propagandası yapılacak yere kaldırım taşı yığmak kadar antidemokratik.

Yalnız toz duman arasında bir detay gözden kaçmasın. Programı son dakikada iptal edilen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, evet propagandası için Almanya’ya giderken devletin resmi uçağını kullanması doğru mu? Konuşmanın engellenmesi kadar, halkın vergileriyle partizanlık yapmak da antidemokratiktir. “Demokrasiyi Batı’ya öğreteceğiz” diyenlere duyurulur.

***

Bir kere de “gonuşmadan” geçseniz Sayın Bakan

Yakın zamanda memleketin başına ne geldiyse, külhanbeyi ağzıyla yapılan iddialı çıkışlardan geldi. Emevi Camii’nde namaz kılacaktık, öyle bir cami bile kalmadı. Rus uçağını yine olsa yine düşürürdük, “Dostum Putin” marşları söylemeye başladık. Hani buna benzer onlarca olaydan ders de almıyoruz, soğukkanlılık ve sabır gerektiren diplomasi alanında ağız dalaşı yüzünden yeni goller yemeye devam ediyoruz.

Son örnek, Suriye’de Kürtlerin IŞİD’den aldığı Menbiç’e ilişkin. Erdoğan birkaç gün önce “Sırada Menbiç var” diyince, Antalya’da halk pazarında “gonuşmadan geçmesiyle” tanınan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gaza geldi:

“Terör örgütleriyle mücadelemiz bizi ABD ile karşı karşıya getirmemeli. YPG, Münbiç’i boşaltmazsa vururuz.”

Bu açıklamanın üzerinden 24 saat geçmedi. Satranç tahtasına dönen Suriye coğrafyasında, kurnazca bir hamle yapıldı. Türkiye, ÖSO’yu Menbiç’e sevk etmeye hazırlanırken, Kürtlerin domine ettiği SDG, kenti Suriye hükümet güçlerine devretti.

Özetle, Türkiye’nin vurmak istediği YPG, Esad’ın ve “dostumuz” Putin’in himayesine girdi. Buyrun vurun bakalım. 24 saatte iflas eden yeni politikanız hayırlı olsun.

***

Deniz için birkaç satır

sakin-intihar-etmeyin-o-kopruden-hele-asla-253231-1.

Ona ajan, buna hain, ötekine terörist diyerek gazetecileri cezaevine tıkanları elbette unutmayacağız. Ama özgürlüklerinden yoksun bıraktıkları gazetecilerin dayanışmasını da asla unutmayacağız. Eskiden çalıştığım Hürriyet binasına saldırı olduğunda, -hayır hayır aklınıza 15 Temmuz hainlerinin yaptığı baskın gelmesin- gecenin bir yarısı dayanışma için kapımıza gelen tek bir gazeteci vardı: Deniz Yücel. AKP’nin bakan yardımcısı yaptığı külhanbeyinin liderliğindeki grup Hürriyet’i taşlarken, kapatılan yolları yürüyerek aşıp arka kapımıza gelmişti Deniz. Yazı işlerinde masaları tek tek dolaşıp geçmiş olsun demek için... Taşlayanlara bakanlık koltuğu, geçmiş olsun diyenlere zindan. Zalımsın hayat.