Türk Tabipleri Birliği, doğruyu söyleyenin hedef olduğu memlekette konjonktür gereği en çok dikkat çekenlerden olduğu için, iktidarın hedefinde.

Dün yaptıkları basın açıklamasında salgınla ilgili “Bizi bir tsunami bekliyor” değerlendirmesinde bulundular.

Hükümetin başından beri yaptığı “süreç övgüsünün” boş olduğunu, salgının iyi yönetilemediğini ve pandeminin üzerimize çığ gibi geldiğini uzun zamandır söylüyorlardı.

Bu uyarıları sebebiyle, yaklaşık her gün bir sağlık çalışanının öldüğü ortamda bir de Devlet Bahçeli tarafından hedefe koyulmaları sürpriz olmadı.

“TTB kapatılsın” diyen Bahçeli’yi de iktidarın diğer sahiplerini de kızdırmaları normal çünkü salgının başından beri virüsün gerçekte kimleri vuracağını çekinmeden ifade ettiler. Son raporlarından:

“Pandeminin ilk günlerinde çoğumuzun sıkça medya ve politikacılardan duyduğu ‘COVID-19 ayrımcılık yapmaz’ ifadesi her şeyin sınıfsal olduğu gerçeğinin üzerine örtmeye çalışan ancak hem günlük yaşantımız da hem de bilimsel olarak dışlanan tehlikeli bir efsanedir. Çünkü üretim araçlarına sahip olan sermaye sınıfı ile geçinebilmek için her gün işe gitmek zorunda olan işçi sınıfı arasında, sınıflı toplumlarda daha önceden de var olan eşitsizlik, pandemiyle birlikte derinleşmiştir. Bu dönemde ‘evde kal’, ‘fiziksel mesafeye uy’, ‘hijyenine dikkat et’ uyarıları sınıfsal dağılıma uygun olarak karşılık bulmuştur. Artı değere el koyan sermaye sınıfı kendi yalılarında / villalarında ‘sakin ol champ’* diyerek inzivaya çekilmiş, gelir getiren özel mülkü olan / birikimi olanlar online alışverişin farklı yöntemlerine ulaşmış, orta sınıf ve beyaz yakalılar evlerinden çalışmaya geçmişken, işçi sınıfına “ya açlık ya hastalık” denilerek epidemiyolojik karakterli sınıfsal bir tercih daha doğrusu tercihsizlik dayatılmıştır.”

Çünkü işçi sınıfı daha kalabalık konutlarda yaşıyor.

Çünkü çoğunluğu evden çalışma fırsatı sunmayan işlerde çalışıyor.

Çünkü çoğu ‘esnek’ denen dengesiz ve belirsiz çalışma koşullarına ve gelirlere sahip.

Çünkü emekçilerin hastalıklara karşı en iyi önleyici yöntemler olan iyi beslenme, iyi ruhsal durum, yeterli dinlenme imkanı yok.

Çünkü hastalığı kötüleşene kadar sağlık yardımı almaya gidemiyor.

Geriye tek bir şey kalıyor: Sınıfsal bağışıklık.

Tam da bu sebeple iktidar, gerçekleri dile getirenlere saldırarak kendi sınıfını savunuyor.

Oysa toplumun tüm kesimleri salgının kimi vuracağından haberdar. İktidarın yüksek perdeden çıkışları da bu gerçeği gölgeleyemez. Dolayısıyla sağlıkçılara yönelik bu çıkışlara karşı edilecek en ciddi laf “Sakin ol şampiyon” olur.

* Hacı Sabancı, yalısının denize bakan cephesinden fotoğraf paylaşıp kendisine ‘dışarı çıkmayın’ uyarısı yapan bir kişiye “Sakin ol champ [şampiyon]… Evdeyim” cevabını vermişti.