‘Saklı Tarihin İzinde’ adlı çalışmayla sadece sosyalist hareketin 1908’den önceki dönemiyle tanışmıyoruz. Anadolu’nun ‘gâvurlardan’ arındırılmasının yan etkisi olan kendi tarihimize şoven bakış açısıyla bakma hastalığından da kurtulma fırsatı buluyoruz.

Saklı tarihin izini sürmeye devam

Mehmet Utku Şentürk

Araştırmacı yazar ve aynı zamanda 78 kuşağının temsilcilerinden Kadir Akın, bizleri Türkiye Sosyalist Hareketi’nin kayıp halkalarıyla buluşturmaya devam ediyor. Akın, ilk olarak Nisan 2015’te yayınlanan ‘Ermeni Devrimci Paramaz’ kitabı ile bizleri, tıpkı darağacına çekilen ‘üç fidan’ Deniz, Yusuf ve İnan gibi, Hıdır Aslan, İlyas Has gibi, Altındağ’ın altın saçlı çocuğu Necdet Adalı gibi, 17 yaşında mahkeme kararıyla yaşı büyütülerek asılan Erdal Eren gibi 1915 yılında Beyazıt’ta 20 yoldaşıyla birlikte asılan devrimci Paramaz ile tanıştırdı. 12 Eylül cuntasının idam ettiği bir başka Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan’ı bile unutmuşken, bizlerin fabrika ayarlarımıza, enternasyonalist sosyalist bir çizgiye dönmemize katkı sağladı.

Ülkemizde sosyalist hareketin tarihini 1920’de Mustafa Suphilerin kurduğu TKP ile başlatan araştırmacıların tarihinin bu anlatımını ‘Giaour’ düşmanlığına dayalı ve temellerinden ayrılan anti-emperyalizmin etkisi altındaki biraz da şovenizmle malul solcu siyaset, hiç şüphesiz kabul etti.

Bizi Türkiye Sosyalist Hareketi’nin kayıp halkasıyla yüzleştirmek isteyen Kadir Akın, bu kez de ‘Saklı Tarihin İzinde’ isimli son kitabıyla Tanzimat Fermanı ile Bâb-ı Âli Baskını arasında geçen sürede Ermeni devrimci hareketinin mücadelesiyle tanıştırıyor.

Bugüne dek büyük çoğunluğumuz parlamentoya sosyalist vekillerin ilk kez 1965’te TİP çatısı altında girdiğini sanıyorduk. Lakin Kadir Akın, 1908 devrimi sonrasında Meclis-i Mebûsan’da Krikor Zohrap, Vahan Papazyan, Hampartzum Boyacıyan, Varkez Serangülyan ve Dimitar Wlahof gibi birçok Ermeni sosyalist vekilin olduğunun altını çiziyor.

Türkiye’de toplumda genel anlamda görülen hafızasızlığın, unutkanlığın ne yazık ki aydınlarda ve sol-sosyalist hareket içinde de görüldüğünü vurgulayan Akın, son yıllarda kendisi de dahil olmak üzere birçok araştırmacı tarafından ortaya konulan eserlere rağmen sosyalist hareketin bir kısmının hâlâ inatla bu topraklarda sosyalizmin miladı olarak TKP ve Mustafa Suphi’yi gördüğünü söylüyor.

Akın, kitabında Osmanlı’da modernleşme, reformlar, anayasal süreç ve demokratik entelektüel hareketlere ışık tutarken tarihi bir arka plan sunarak konunun daha iyi anlaşılmasını sağlıyor.

“Kitabımın tarihi gerçekleri gün ışığına çıkarmasını ve hafızanın eksik kısımlarının tamamlanmasına katkıda bulunmasını temenni ediyorum” diyen Kadir Akın, saklı tarihin izinde koşturarak Osmanlı Devleti’nin özellikle son 50 yılına yenilmiş devrimlerin bakış açısından bakıyor.

Dipnot Yayınları etiketiyle yayınlanan ‘Saklı Tarihin İzinde’ adlı çalışmayla sadece sosyalist hareketimizin 1908’den önceki dönemiyle tanışmıyoruz. Anadolu’nun ‘gâvurlardan’ arındırılmasının yan etkisi olan kendi tarihimize şoven bakış açısıyla bakma hastalığından da kurtulma fırsatı buluyoruz.