Laik ve bilimsel eğitimden her geçen gün daha da uzaklaşılmaktadır. Cumhuriyet değerlerinin tamamen ‘Yeni Türkiye’ adı altında yok edilme projesinin hayata geçirilme uygulamasıdır bu yönetmelik

Saldırılara karşı yeni kamusal eğitim mücadelemizi büyüteceğiz

Feray Aytekin Aydoğan - Eğitim Sen Genel Başkanı

Art arda çıkan yasalar, yönetmelikler... Ve 4+4+4 iki günlük grevi, laik eğitim boykotu ve okullarda, yurtlarda yaşanılan yüzlerce çocuk istismarına karşı KHK’lere da, ihraçlara da, OHAL’e de teslim olmadan mücadele eden Eğitim Sen'liler... Ve memleketin her yerinde gerici-piyasacı uygulamalara karşı okullarına, çocuklarına sahip çıkan, yüzlerce eylem örgütleyen veliler... Okullarının imam hatibe dönüştürülmesine karşı mücadele eden Beşiktaş İsmail Tarman Ortaokulu velileri, Kartal Mahmut Kemal İnal Ortaokulu velileri, Beykoz velileri, ‘Proje okul ‘uygulamasına karşı "Projeniz Değiliz" diyerek, Türkiye’nin her yerinde sokağa çıkan veliler...

AKP iktidar olduğu günden bu yana, eğitim sistemi üzerinde her geçen yıl daha da kötü sonuçlara yol açan ‘değişiklik’lere imza attı. Özellikle 2012 Nisan ayında Resmi Gazete'de yayımlanması süreciyle birlikte 4+4+4 yasası adı altında ‘Kindar-dindar’ nesil ve "Her okulu imam hatip yapacağız.’,’ "Bu yasa en çok sizlerin işine yarayacak (TÜSİAD açıklamasına cevap)" vb. açıklamalarla eğitimin gericileştirileceği ve piyasaya terk edileceği açıkça ilan edilmişti.

Yaz döneminde de, öğretmen strateji belgesi ile güvencesizlik,ders saatleri çizelgesi ile akademik derslerin sayısının azaltılması ve diğer derslerin dini referanslar üzerinden şekillendirilmesi, müfredattan evrim konusunun çıkarılması (Suudi Arabistan’dan sonra evrim konusunun müfredatta yer almadığı 2. ülke olarak dünya tarihine geçtik!) ve son olarak 24 Haziran Cumartesi Resmi Gazete 30106 sayılı yönetmelik ile kurum açma-kapatma ve ad değiştirme yönetmeliği ile gerici-paralı eğitim uygulamalarına devam edilmektedir.

Özgür bir nesil istiyoruz
• MEB Anadolu İmam Hatip Lisesi açılması için gereken 50 bin nüfus koşulunu, yerleşim birimi merkez nüfusu için 5 bine kadar düşürdü.
-2012-2013 eğitim-öğretim yılında imam hatip ortaokullarında okuyan toplam öğrenci sayısı 94 bin 467 iken, 2016/17 eğitim öğretim yılında 7 kat artarak 657 bin 20 olmuştur. 4+4+4 öncesinde 2011-2012 eğitim-öğretim yılında 537 imam hatip lisesinde (İHL) 268 bin 245 öğrenci varken 2016-2017 eğitim-öğretim yılında İHL sayısı bin 408’e, bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 634 bin 406’ya yükselmiştir. Açıköğretim imam hatip lisesinde okuyan 121 bin 335 öğrenciyi de eklediğimizde, Türkiye’de toplamda İHL’lerde okuyan öğrenci sayısı 751 bin 731’e ulaşmaktadır. Bu artışın en önemli nedeni MEB’in imam hatip ortaokullarına yönelik özel teşvik politikalarıdır. MEB, devlet okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin finansmanı için elini velilerin cebinden çıkarmazken, imam hatip okulları söz konusu olunca bütün parasal kaynaklar ve diğer imkanlar seferber edilmektedir. 15 Temmuz sonrası el konulan özel okulların % 60’ı tamamen siyasi ve idari kararlarla imam hatip okulu yapılmıştır. Yıllardır siyasal istismar konusu olan imam hatip okulları her açıdan desteklenerek, tüm masrafları devlet tarafından karşılanarak, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını bu okullara göndermeleri yönünde (imam hatip tanıtımlı pankart, afiş, broşürler,okullarda öğretmen görevlendirmeleriyle imam hatip tanıtım toplantıları, 4./8.sınıfta okuyan başarılı öğrencilerin isimlerini tespit için imam hatip ve AKP’li belediyeler tarafından istenen yazılar, imam hatip okullarına düzenlenen geziler) çalışmalar yapılmıştır.

MEB, kamu okulları karşısında özel okullara her fırsatta ayrıcalık tanırken, benzer bir durum imam hatip ortaokulları ve liseleri için de geçerlidir. Fiziki altyapı sorunları en az olan, teknik olarak en donanımlı okullar imam hatibe dönüştürülmüş; yıllardır çok sayıda devlet okulu ödenek yetersizliği nedeniyle sorunlarla baş başa bırakılırken, imam hatip okullarının ödenek talepleri anında yerine getirilmiştir. Bugüne kadar özel okullar ve imam hatip okulları konusunda eğitimle ilgili hemen her konuda ayrımcılık yapmayı kendisine görev edinmiş olan MEB, bu konuda da ayrımcı uygulamalarını sürdürmüştür. Siyasi iktidarın yıllardır “arka bahçesi” olarak gördüğü imam hatip okullarına yönelik “pozitif ayrımcılık” her fırsatta karşımıza çıkmaktadır. Çok sayıda devlet okulu ödenek yetersizliği ile karşı karşıya kalırken, bugüne kadar hiçbir imam hatip okulu kaynak sıkıntısı çekmemiş ve talepleri anında yerine getirilmiştir.

2016 yılında imam hatiplere ayrılan bütçe; 3,561,952,400,00 TL
Ve yine Milli Eğitim’in 2017-2019 yatırım planında imam hatip liselerine 1,7 milyar lira bütçe ayrılırken, Türkiye’nin en başarılı liseleri olan fen liselerine 109,6 milyon lira ayrılmıştır.

Türkiye’de her konuda ve her alanda yaşanan ayrımcı uygulama okullarımızda öğrencilerimiz üzerinde imam hatibe giden-gitmeyen, mescide giden-gitmeyen, başını-bedenini kapatan kapatmayan vb. onlarca ayrımcılığa ve kutuplaştırmaya, ötekileştirmeye neden olmaktadır. Hiç kimsenin öğrencilerimize, geleceğimize ve memlekete bunu yapmaya hakkı yoktur.

Bu yönetmelik aynı zamanda fen liselerini bitirme projesidir. Bir ülkenin memleketin en başarılı liselerinin sayısını artırmak yerine yok etme uygulaması hiçbir gerekçe ile açıklanamaz ve hepimizin geleceğine ve öğrencilerimize yapılan çok büyük bir haksızlıktır.

Var olan düzenleme hayata geçerse özellikle nüfus sayısı az olan yerleşim yerlerinde öğrencilerimizin imam hatip okulu dışında hiçbir seçeneği kalmayacaktır.4+4+4 sonrasında yüzlerce okulun imam hatibe dönüşmesinden kaynaklı, başta büyük şehirler olmak üzere binlerce öğrencimiz adrese dayalı kayıt sistemi, servis ücretleri vb. sorunlardan kaynaklı imam hatibe gitmek zorunda kalmıştır. Bu yönetmelik hayata geçtiğinde bu binlere on binler eklenecektir.

Tüm öğrencilerimizin ve memleketin geleceğini belirleyecek olan kapsamlı bir müfredat değişikliği yapılıyor. Bu süreçte öğretmenler yok, veliler yok, akademisyenler yok, öğrenciler yok... Son derece ‘demokratik’...

Program değişikliğinin gerekçesi belirtilmemiştir
Bir ülkenin öğretim programını değiştirmek ciddi bir iştir. Öğretim programı demek, ülkenin yetiştireceği insanın nitelikleri demektir. 2005 programının hazırlanma gerekçeleri olarak da PISA, TIMMS gibi uluslararası sınavlardaki başarısızlık ve eğitimde “reform” yapma ihtiyacı gösterilmiştir. MEB’in kamuoyuna açtığı taslak 2017 programının ise açık bir gerekçesi yoktur.

Uygulanmakta olan programın olumlu ve olumsuz yanları, eksikleri bilimsel araştırmalarla belirlenmemiştir
Program geliştirme, bilimsel yöntemlerle çalışan bir bilim alanıdır. 2016’da yine hiçbir gerekçesi olmadan hazırlanan ve Bakanlık emriyle uygulamaya konan öğretim programı henüz bir dönemdir uygulanıyorken ve üzerinde henüz hiçbir değerlendirme yapılmamış olduğu halde, 2017’de yeni bir taslak önerilmektedir.

Program taslağının 2017-2018 öğretim yılında, deneme (pilot) uygulaması yapılmadan uygulanması kararlaştırılmıştır!

Yenilenen her programın deneme uygulaması yapılmalı, deneme uygulaması sırasında bilimsel veri toplama araçları kullanılarak programın işleyişi değerlendirilmelidir.

Raporda, “Müfredatın demokratikleştirilmesi” diye sunulan siyasal İslamcı tonları ağırlaştırılmış, ırkçı, piyasacı ve cinsiyetçi bir eğitimdir.

Eşit özgür ve laik cumhuriyet
Sonuç olarak bu düzenleme; AKP hükümeti iktidar olduğu günden bu yana ve çok önemli bir yol ayrımı olan 4+4+4 sonrasında eğitim alanına dönük yapılan gerici ve piyasalaştırma uygulamalarının devamı niteliğindedir.
Laik ve bilimsel eğitimden her geçen gün daha da uzaklaşılmaktadır .Cumhuriyet değerlerinin tamamen ‘Yeni Türkiye’ adı altında yok edilme projesinin hayata geçirilme uygulamasıdır bu yönetmelik...

Zorunlu abdesthane ve mescit uygulaması ile tek bir mezhebin kurumsallaşması,şeri hükümler doğrultusunda eğitimin şekillenmesi,çocukların fişlenmesi anlamına gelmektedir.Zorunlu din derslerine ‘Muamelat ve Ukubat’ ünitesi konularak, öğrencilere el kesme cezası, recmi, çokeşlilik, şeriata göre eş boşama vb. gerici uygulamaların ders adı altında öğretilmesi de hepimiz adına yaşanılabilecek tüm kötülüklerin maalesef MEB eliyle örgütlenmesine yol açmaktadır.

Biz öğretmenlerin, tüm eğitim emekçilerinin ve velilerin hep birlikte tüm çocuklarımız için tek seçenek; eşit, özgür, laik ve demokratik bir cumhuriyet mücadelesini güçlü bir şekilde vermektir.

‘Yeni kamusal eğitim’i kazanmak
Tüm öğrencilerimizin kendi hikâyesinin kahramanı olduğu,mutlulukla öğrenme arasında çok güçlü bir bağ olduğu, kamusal eğitim hakkının en temel hak olduğu, öğrencilerimizin inançlarına, cinsiyetlerine, kimliklerine, ailelerinin sosyo-ekonomik durumlarına göre ayrıştırılmadığı, eşit, laik, özgür ve demokratik cumhuriyete sahip çıkıldığı,evrim ile,felsefe ile,bilim ile,sanat ile,sporla,oyunla iç içe geçmiş,öğrencilerimizin ve tüm eğitim emekçilerinin ,velilerin eğitim süreçlerinde söz ve karar sahibi oldukları yeni kamusal eğitim mücadelesini hep birlikte öreceğiz.

Umut ve mücadele her zamankinden daha güçlü! Yaşanılan tüm baskılara,tüm acılara rağmen, yaratılmak istenen karanlığa, korku imparatorluğuna karşı okullarda, sokaklarda, meydanlarda eğitim emekçileri ve veliler umudu, mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Şimdi de yollardayız... Eşit, laik, özgür ve demokratik bir cumhuriyet için ‘Adalet’, kamusal eğitim için ‘Adalet’, KHK’lere, ihraçlara, OHAL’e karşı ‘Adalet’, çocuklarımız ve geleceğimiz için ‘Adalet’ diye haykırıyoruz... Her yerdeyiz ve ‘Adalet Yürüyüşü’ndeyiz.