Saldırının siyasal sonuçları ne olur?
Fotoğraf: AA

Politika Servisi

Taksim’de yaşanan terör saldırısını kimin yaptığı, kimlerin yaptırdığı, arkasındaki güç kuşkusuz çok önemli ve yaşananlar bir an olsun aklıdan çıkarılmamalı.

Türkiye toplumun neredeyse tamamı saldırıyı kimin gerçekleştirdiğinden bağımsız seçimle ilişkilendirdi. 2015’in 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri herkesin dilinde. Saldırı sonucu iktidar ve muhalefetten gelen ortak sözcük "terörle dizayn etmek” oldu. Kuşkusuz bu reflekste daha önce yaşanan benzer acı tecrübelerin etkisi çok büyük. Bir araya gelmekten, kalabalıklara karışmaktan korkan insanların sayısı artacak, büyük oranda evine, işyerine çekilecek. Daha kötüsünün olmasından korkarak var olan iktidara sığınacak. Yaşanan senaryo buydu. Aynı durumun bir daha yaşanması mümkün mü? Kuşkusuz çok zor ama yine de önemli siyasal sonuçlar üreteceği çok açık.

1. ŞİDDET VE BASKI DOLU BİR 180 GÜN DAHA MI?

İktidar kazandığı seçimleri hatırlayıp bir kez daha bu ve benzeri saldırıları bahane edip her türlü baskı ve şiddeti meşru görebilir. Kalan 180 günün ağırlaştırılmış OHAL koşullarıyla yaşanması için tüm imkanları seferber edebilir. Toplantı ve gösteri yasaklarından ifade özgürlüğüne kadar birçok başlık eklenebilir. Bu arada bant daraltma gibi sansür uygulamalarının ilk denemesini de yaşanmış oldu.

2. İTTİFAKLAR AYAKTA KALABİLİR Mİ?

Erdoğan için en büyük kabus farklı zeminlerde oluşan muhalefet bloklarının cumhurbaşkanlığı seçimlerinde karşısında yekpare durması. Bu ve benzeri saldırılara verilecek reaksiyonlar ayrışmayı tetikleme, derinleştirme olasılığına sahip. Her iki 6’lı Masa’da fay hatlarında gerilim artacaktır.

3. İKTİDARA YARAR MI?

Davutoğlu’nun başbakanlık döneminde saldırılar sonrası söylediği “oyumuz arttı” sözü herkesin hafızasında. Benzeri bir durumun tekrar yaşanması zor. Toplumun önemli bölümü her saldırıyı seçimle ilişkilendirirken ve iktidarı suçlarken olası değil. Öte yandan AKP ve Cumhur İttifakı içinde sürece dair ciddi görüş ayrılıkları var.

4. SOYLU FAKTÖRÜ

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hem Mezitli hem de Taksim saldırısı sonrası hızlı ama bir o kadar da eksiklerle dolu açıklamalar yaptı. Mezitli’de eylemi gerçekleştiren isim bile yanlış verirken, Taksim saldırısında neredeyse tüm komşu ülkeleri sürecin parçası haline getirdi. Bugün bile o kadar konuşmaya ve cümleye rağmen tam olarak ne olduğu bilinmiyor.

Ama bunlardan daha da önemlisi Erdoğan’ın yokluğunda üzerine aldığı rol. ABD, Yunanistan, Suriye gibi ülkeleri karşısına alarak sınır ötesi sinyali verdi. İçişleri Bakanı olarak değil başbakan gibi konuştu. Sadece saldırının değil Soylu’nun bu tutumunun da siyasi sonuçları olacak. Erdoğan ya görmezden gelecek, Soylu’nun çizdiği yoldan ilerleyecek ya da bu durumun faturasını Bakan’a kesecek.