Salgın eşit etkilemiyor

UĞUR ŞAHİN

Koronavirüs salgınının neredeyse her ülke için ortaya çıkardığı bir gerçek var: Pandemi, nüfusu eşit bir şekilde etkilemedi; yoksulları, işçileri, işsizleri ve göçmenleri vurdu. Salgının savunmasız bıraktığı ‘en alttakilerin’ durumuna dünyanın farklı ülkelerinden yoksulluk ve eşitsizlik üzerine çalışma yapan akademisyenlerle mercek tuttuk. Akademisyenlere göre neoliberal politika ve reçeteler topluma yardımcı olmadı.

ALMANYA’DAN PROF. DR. MARKUS PROMBERGER: VİRÜS ELBETTE SINIFSIZ DEĞİL

Koronavirüsün en çok görüldüğü 10 ülkeden birisi Almanya. Ülkede bugüne dek 183 bini aşkın insan Covid-19’a yakalandı. Bunların 8 bin 605’i hayatını kaybetti. Ülkedeki tabloyu yorumlayan Friedrich Alexander Nürnberg Erlangen Üniversitesi’nden Sosyoloji Profesörü Markus Promberger, “Virüs elbette sınıfsız değil” dedi.

Aynı zamanda Alman Federal Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı’na da görev yapan akademisyen, özetle şunları söyledi:

⇒Bürokratik hantallık örneğisalgin-esit-etkilemiyor-738767-1.

Süreç biraz garipti. Şubatın başlarında İspanya’ya gerçekleştirdiğim bir seyahatten dönüyordum, altı havaalanından geçtim. Birkaç gün sonra ağır solunum rahatsızlıkları geçirdim ancak tüm çabalarıma rağmen kendimi test ettiremedim. Uzmanların yarısı Covid-19’un mevsimsel grip gibi, endişe etmeye gerek olmayan bir şey olduğunu söylüyordu; diğer yarısı ise Çin’e hiç gitmediğim ve Çin’den dönen insanlarla buluşmadığım için test algoritmasına uymadığımı söyledi. Bu, bir bürokratik hantallık örneğiydi ve insanların o zamanlar ne düşündüğünü gösteriyordu. Sonrasında kendi kararımla iki haftalık karantinaya girdim ve çalışma arkadaşlarımı evden çalışmaya yönlendirdim. Oğlumun okulu bir Covid-19 vakası nedeniyle kapanmıştı ve ardından çalıştığım enstitü resmi olarak evden çalışma kararı verdi ve çalışmayı durdurma kararı geldi. Yani başlarda tepkiler yavaştı.

⇒Yetersizlik yaşanmadı

Almanya’da, ABD’den farklı olarak, zengin de olsa fakir de olsa ne olursa olsun tedavi görebiliyorlar. Epidemiyologların öne sürdüğü kadarıyla virüs, Almanya’ya çoğunlukla Avusturya’dan ve kayak turistleri gibi nispeten fiziksel olarak sağlıklı alt nüfus aracılığıyla taşındı.

⇒Evsizlerin sorunları var

Gündüz bakım evleri, uyuma yerleri, aşevleri kapalı olduğu ve sokak işleri azaldığı için evsizlerin birtakım problemleri olabiliyor. Dikkate değer bir nokta daha var, bakım evleri ve yaşlıların evlerinin enfeksiyon odağı olduğu ortaya çıktı ve bununla başa çıkmak açısından hazırlıksızlar. Virüs enfeksiyonları elbette sınıfsız değil. Ancak kimisi sınıf ve eşitsizlik nedeniyle, kimisi kişisel koşullarla alakalı, kimisi her iki nedenle aşırı riske açık olduğu bilinen gruplar var. Bunlar arasında evsizler, yaşlı ve bakım evleri, cezaevleri, barınma evlerinde yaşayanlar ve işçi barınaklarında yaşayan veya aşırı kötü koşullar altında çalışan göçmen işçileri sayabiliriz. Düşük ücretli işler, düşük vasıflı erkekler (sevkiyat şoförü, et sanayi işçisi) orta vasıflı kadınlar (hemşire, süpermarket kasiyeri, mutfak emekçisi gibi), yüksek enfeksiyon maruziyeti, sağlık riski daha yüksek olanlar, barınma açısından daha kötü koşullarda yaşayanlar, ileri yaşlarda düşük emeklilik geliri olanlar, daha düşük yaşam tatmini ve beklenen yaşam süresi arasında bir ilişki olabilir.

⇒Neoliberal reçeteler yararsız

Aslında neoliberal politikalar İtalya ve İspanya’da sağlık sistemlerinin zayıflamasına yol açmış olabilir ancak 2007/8 ekonomik krizi esnasında ve sonrasında en ağır kemer sıkma politikalarıyla karşı karşıya kalan Yunanistan, Covid-19 krizinde süreci görece iyi yönetiyor. Demek ki suçlanması gereken şey tek başına neoliberalizm olamaz. Alman hükümeti bu krizi yönetmek için Keynesyen bir yol izliyor. Bazı aşırı liberaller yavaş yavaş aşırıcı akımlara, komplo teorisyenlerine, aşı karşıtı akımlara ve sağ kanat destekçilerine taraf olsalar da, pek çok anaakım siyasetçi, iyi politik tartışmalar yürüterek, yurttaşların refahı ve haklarının korunmasına odaklanıyor. Covid-19 krizinin iyi yönetim, kolay erişilebilir kamu varlıkları, toplumu ve toplumun fertlerini destekleyen dirençli kamu hizmeti kurumlarına olan ihtiyacı bir kez daha gösterdiğini söylemek kesinlikle doğrudur. Ve neoliberal politika ve reçetelerin bu tür krizlerde topluma yardımcı olmadığını da söyleyebiliriz.

PORTEKİZ’DEN DOÇ. DR. LUİS CAPUCHA: İŞSİZLİK COVİD-19 SONRASI DAHA DA ARTIŞ GÖSTERECEK

Portekiz’de şu ana kadar 32 bin 700’ü aşkın kişi koronaya yakalandı, bin 425 kişi ise yaşamını yitirdi. Portekiz’deki ISCTE Üniversitesi Lizbon Enstitüsü’nün Siyaset Bilimi Bölümü Başkanı olan Doç. Dr. Luís Capucha’ya göre, göçmenler, mavi yakalılar ve temizlik şirketlerinde çalışanlar gelirlerindeki ani düşüş sebebiyle zarar görüyor; Covid-19 sebebiyle değil. Doç. Dr. Capucha, kimi fabrikalarda pozitif vakalara rastlandığını aktardı, koronavirüs sonrası için ise şu değerlendirmede bulundu: “Zaten korunmasız ve savunmasız olanlar için işsizlik ve yoksulluk gittikçe artacak.”

Doç. Dr. Capucha’nın sürece dair değerlendirmesi şöyle:

⇒Tv’den yayınlanan cenazeler etkili oldusalgin-esit-etkilemiyor-738768-1.

9 Mart ve 2 Nisan tarihlerinde peş peşe iki defa olağanüstü hâl ilan edildi. İspanya ile sınır kapatıldı ve dış dünyayla olan operasyonel bağlantılar azaltıldı. Ne zaman virüs ülkeye geldi, o zaman Portekiz hükümeti okulları kapatma, sokağa çıkma ve sosyal hayatın sınırlandırılma gibi konularda önlemleri kısa zamanda aldı. Portekiz bu sınırlandırmayı İspanya’ya göre çok daha erken başlattı. Sınırlandırmanın kabul edilmesi ve alınan diğer olağanüstü önlemlerin yanı sıra uzaktan çalışma gibi uygulamaların adapte edilmesi; İtalya, İspanya, ABD ve Brezilya’dan gelen haberler ile daha da teşvik edilmiş oldu. Bazı cenazelerin televizyonlarda yayınlanması, kurallara uymama konusunda ciddi ölçüde caydırıcı oldu. İtalya ve İspanya’dan gelen fotoğraflar hiç yabancı değildi. Trump, Bolsonaro gibi diğer diktatörler, pandemiye karşı alınabilecek hızlı önlemleri reddediyorlardı.

⇒Devletin önceliği tasdiklendi

Piyasa hizmetlerinin tutumlarına karşı kamu politikalarının ve devletin önceliği tastiklenmiş oldu. Kolektif davranışlara olan ihtiyaç ortaya çıktı. Yoksul topluluklara ve ailelere de herhangi bir finansal destek sağlanmadı.

⇒Temel problem pandemi değil, yoksulluk

Portekiz’de yoksul bölgeler salgını en az hasarla atlatan bölgeler oldu. Pandemiyle ilişkili risk esas olarak belirli durumlarla ilişkiliydi. Yoksul mahallelerin temel problemi yoksulluk, pandemi değil. İşsizlik toplulukları çok güçlü bir şekilde etkilemekte. Göçmenler, yapı ve fabrika işlerinde çalışan mavi yakalılar, temizlik şirketlerinde çalışanlar ve “Çingeneler” gelirlerindeki ani düşüş sebebiyle zarar gördü; Covid-19 sebebiyle değil. Bazı fabrika ve diğer kuruluşlarda aşırı şekilde etkilenen işçi vakaları bildirilmiştir. Bildirilen bu kuruluşlardan bazılarının çalışanları arasında fazlaca göçmen bulunuyor.

⇒Göçmenlerin korkusu

Enfekte olmaktan veya izinsiz göçmen olarak tanımlanmaktan korkan bazı insanlar, sağlık hizmetlerinden faydalanmaktan kaçıyor. Sığınma bekleyen göçmenlerin bazılarının durumları problematik. Süreçlerinin tamamlanmasını bekleyenler devlet tarafından otel ve hostellere yerleştirildiler. Bu otel ve hostellerde kalan sığınmacılar arasında pozitif vakalar görüldüğünde ve mülteci adayları izolasyonu reddedip, yasal olmayan işlerine gitmek istediklerinde şiddete varan çalkantılı olaylar yaşandı.

⇒Avrupa ders almadı

Neoliberalizm’in çöküşü 2007/2008 krizi sonrasında gerçekleşmişti. Buna rağmen, dünya bu krizleri boşa harcamış oldu. Portekiz gibi ülkeler, toplumsal ve ekonomik gidişatlarını ancak neoliberal kemer sıkma politikalarıyla bağlarını kopararak sağlayabilir. Bu açıdan gelecek belirsiz. Şu bir gerçek, panik durumu karşısında; devlet, ortak iyilik ve dayanışmanın değeri ortaya çıkıyor. Thatcher gibilerinin toplum karşısında bireyi öncelemesinin ne büyük yanılsama olduğunu göstermek kolaylaşıyor. Bunlar pandemi sırasında yaşama bağlayan can simitleri olabilir. Ancak bunlar radikal değişimleri sağlayacak şeyler değil. Büyük dünya şirketlerinin çıkarlarına dokunulmamış durumda… Fakat bu durumdan etkilenmiş olanlar küçük işletme sahipleri. Bu küçük işletme sahipleri ve çalışanların içinde bulundukları yoksulluk ve mahrumiyet konularında desteklenip, desteklenmeyecekleri belli değil. İşsizlik ve yoksulluk gittikçe artacak. Sosyal adalet ve neoliberalizmi yenme konusunda da efor gerek.

AVUSTURYA’DAN PROF. DR. YURİ KAZEPOV: YENİ FAY HATTI, SAĞLIK GÜVENCESİ OLANLARLA OLMAYANLAR ARASINDA

Bugüne dek 16 bin 731 kişinin Covid-19’a yakalandığı Avusturya’da 668 kişi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Viyana Üniversitesi’nde Uluslararası Kentsel Sosyoloji Profesörü olan Yuri Kazepov, hem ülkeye dair gözlemlerini aktardı, hem de yoksul insanların koronavirüse daha çok yakalanmasının nedenlerini sorguladı. Evde kalabilmenin bir ayrıcalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kazepov, bunu Brezilya’da gözlemlediği bir anekdot ile açıkladı: “Martın başlarında bulunduğum Brezilya’da virüsün yayılmasını önlemek için alınan önlemleri favelalarda uygulamak çok zordu. Orada virüs en çok hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda olan nüfusu vurdu. Yeni fay hattı, sağlık güvencesi olanlarla olmayanlar arasında.”

Prof. Dr. Kazepov’un değerlendirmesi özetle şöyle:

⇒İşler dramatik şekilde değiştisalgin-esit-etkilemiyor-738769-1.

Araştırma iznimi kullandığım Japonya Kyoto’da virüsle ilk kez karşılaştım. Japonya’dan sonra Brezilya’ya geçtim; orada ise aslında hiç korona konuşulmuyordu. 8 Mart’ta Avrupa’ya geri döndüğümde ise işler dramatik bir şekilde değişmişti! Çocuklarım İtalya’da yaşıyor, oradaki durumu yakından izliyordum ve virüsün yayılması konusunda kaygılıydım. Buna rağmen, İtalya’yla kıyaslandığında Avusturya’da tehlike algısı çok daha az telaffuz ediliyordu. Virüsün bu şekilde hafife alındığını görünce şok oldum ancak yine de ülke 16 Mart’tan, 14 Nisan’a kadar karantina altındaydı. Avusturya’da pandeminin gelişimi diğer ülkelere kıyasla görece iyi yönetildi çünkü sağlık sistemi de oldukça gelişkin durumda.

⇒Ayrıcalıklı olanlar evden çalışıyor

İnsanlar karantinada her türlü şeyi yapıyorlar. Ayrıcalıklı olanlar evden çalışmaya devam ediyor. Ben evden ders veriyorum. Ancak bunun ayrıcalıklı bir durum olduğunun farkındayım. Elbette en riske açık grup, özellikle karantinadan etkilenen ekonomik alanlarda mevsimlik veya güvencesiz işçiler.

⇒Nüfusu eşit etkilemedi

Koronavirüs nüfusu eşit bir şekilde etkilemedi, yoksullar en çok etkilenenler oldu; analizlerde bu apaçık ortaya çıkıyor ve neredeyse her ülkede geçerli bir tahlil bu. Buna karşın, en önemli rolü, refah devleti, kurumları ve güvenlik ağları oynadı. Avusturya’da oldukça gelişmiş sosyal politikalar uygulanıyor. Elbette durum daha uzun sürerse, alt orta sınıfların bazı unsurlarının daha savunmasız hale gelmesine ve yoksulluk riski altında kalmasına tanıklık edebiliriz. Başka ülkelerde düşük gelirli aileler için zorluk yaşama ve hayatını riske atma ihtimali çok daha fazla. Mart başlarında bulunduğum Brezilya’da virüsün yayılmasını önlemek için alınan önlemleri favelalarda uygulamak çok zordu. Orada virüs en çok hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda olan nüfusu vurdu. Yeni fay hattı, sağlık güvencesi olanlarla olmayanlar arasında… Risk altındakiler ise genellikle aynı. Göçmenler; işsizler ve kötü koşullarda çalışanlar en savunmasızlar arasında.

⇒Pandemi devletçiliği hatırlattı

En kötü etkilenenler her zaman en savunmasız gruplardır. Sadece İngiltere’de veya Brezilya’da değil, dünyanın her yerinde bu böyledir. En çok risk altındaki grubun Afro-Amerikanlar ve Latin kökenlilerin olduğu ABD’de de durum böyle. Durum şu; bu gruplar ortaya çıkabilecek her probleme genelde en fazla maruz kalan gruplar. Pandemi de olsa, döngüsel bir ekonomik durgunluk da olsa, ortaya çıkan ve var olan ihtiyaçları karşılamak için gerekli kaynaklardan hep mahrumlar. Genellikle belli muhitlere ayrılmış durumdalar. Gelir eşitsizliklerini kavramak için Gini endeksi basit ama etkili bir göstergedir. Brezilya’da bu katsayı 53,9, ABD’de 41.4, İngiltere’de 35,9 iken Avusturya’da ise 29,7’dir. Ülkeler arasındaki bu büyük farklar bize, yoksulluğa en savunmasız durumda olanların korona zamanlarında yaşadıkları şeylerin büyüklüğü hakkında fikir veriyor. Pandemi devlet ve devletin müdahalesinin önemini açıkça gösteriyor. Yeterli müdahalelerin olmadığı yerlerde sonuçlar daha ağır. Devletin dönüşü mü söz konusu? Kriz durumları Keynesyen müdahaleleri gerektirir; bu, bireyleri tek başına sıkıntı ve güçlüklerle baş başa bırakan neoliberal politikaların olumsuz sonuçlarından öğrendiğimiz bir derstir.

⇒ABD ‘gerçekliğinin’ sonucu

Pandemi, devlet desteği olmayan piyasa bağımlılığının en kötü senaryoyu ürettiğini açıkça ortaya koyuyor. ABD gerçekliği, şayet insanlara sadece insan olmaktan kaynaklı temel haklarını güvence altına almazsak, pek çok insanı “yaşama hakkından” mahrum bırakabileceğimizi apaçık gösteriyor. Bu aynı zamanda evrensel temel gelirin önemine de işaret ediyor.

⇒Kentler nasıl tepki verecek

Asıl mesele kentlerin nasıl tepki vereceği ve ne tür yeniliklerin mümkün olacağı. Yoğunluğu enfeksiyonlarla yeterli şekilde başa çıkma biçimleriyle nasıl dengeleyebileceğiz? 19. yüzyılın sonunda Hamburg’da yaşanan kolera salgını kentin uzun vadeli yaşam kalitesini geliştiren bir hijyen sürecini başlatmış ve kolera bakterisinin izolasyonunu sağlamıştı. Elbette bu, içinde bulunduğumuz güçlükleri tecrübe ettiğimiz için mutlu olmamız anlamına gelmiyor. Kentlerin her toplumsal olguyu ve onun eşitsiz sonuçlarını açıklaması anlamına geliyor. Bu, siyasetçilere ciddi sorumluluklar yüklüyor ve daha iyi bir yaşam imkânına kapı aralıyor. Bunu görüp, ona göre davranmak ise bizim elimizde.

İTALYA’DAN PROF. DR. DAVİD BENASSİ:BANLİYÖLERDE VAKA SAYISI YÜKSELECEK

Covıd-19’un ağır tahribat yarattığı ülkelerden birisi İtalya. Ülkede 233 bini aşkın insan koronavirüse yakalandı. Bunlardan 33 bin 415’i yaşamını yitirdi. Yoksulluk ve eşitsizlik üzerine çalışmalarıyla bilinen İtalya’daki Milano-Bicocca Üniversitesi’nden Prof. Dr. David Benassi süreci değerlendirdi. Prof. Dr. Benassi, ülkede göçmenlerin pandemiden ağır etkilendiğine dikkat çekti: “Yoksul banliyö semtlerinde daha küçük evlerde, daha kalabalık bir yaşam sürüldüğü için, buralarda daha çok vaka kaydedeceğiz gibi görünüyor.”

Prof. Dr. Benassi şunları dile getirdi:

⇒İtalyanların bakışı; biz yarasa yemiyoruzsalgin-esit-etkilemiyor-738770-1.

Epidemi Çin’in problemi iken, İtalyanlar buna ‘egzotik alışkanlık’ların sonucu olarak bakıyordu: ‘Biz yarasa veya diğer garip hayvanları yemiyoruz, virüsün buraya kadar gelmesi imkânsız, hijyen standartlarımız buna engel olur.’ Ocak ayının sonunda ilk vaka Çinli bir çiftte tespit edildiğinde, İtalya’nın risk altında olduğunu fark ettik. Üç hafta sonra, 21 Şubat’ta, Milan’a yakın bir köy, virüsün ülkemizdeki kaynağı olmuş durumdaydı ve o zaman anlaşıldı ki bu virüs İtalya’da da yayılıyordu, hem de çok hızlı bir şekilde.

⇒Gecekondu mahallesi Milan

Benim yaşadığım yerde yani Milan’da, sokağa çıkma yasağı oldukça katıydı ve neredeyse hiçkimse zorunlu ihtiyaçları dışında evden çıkmıyordu. Yalnızca ekonomi sektöründekilerin işe gitmelerine izin verildi. Milan bir bakıma gecekondu mahallesi oldu. Sanıyorum İtalyanların büyük bir çoğunluğu karantinayla başa çıkmanın yolunu buldu.

⇒Tümü değil, bazı alanlar çöktü

İtalyan sağlık sisteminin tarihi; evrenselliğiyle ve doktorlarının, hemşirelerinin ve teknisyenlerinin profesyonel yetenekleriyle ünlüdür. Ben ‘sistem’in çöktüğünü değil, bazı alanlarının çöktüğünü söylerdim. Bu konuda kapsayıcı bir açıklama yapmak çok kolay değil. Zira sağlık organizasyonları ve bölgesel organizasyonlar değişkenlik gösterebiliyor. Fakat örnek olarak Lombardiya ve Piyemonte, Emilia-Romagna, Marche ve Toskana’yı gösterebiliriz. Lombardiya örneğinde iki problem vardı. İlki, 1990’ların ikinci yarısından beri kamu kaynakları için özel ve kamusal aktörler arasındaki rekabete dayalı yarı piyasa sistemi teşvik edildi. Bu durum sağlık aktörlerinden daha az kârlı olanların zayıflamasına sebep oldu. İkinci problem ise beş yıl önce onaylanan bir politik reformla aile hekimlerinin ve diğer sağlık aktörlerine rağmen hastaneler sağlık organizasyonunun merkezine konuldu. Bu durum, pandemi patlak verdiğinde Lombardiya’dakilerin hastaları evde tedavi edememesine ve hastanelerin bulaşın ana merkezi olmasına sebep oldu.

⇒Yardımlar birkaç aydan öteye gitmeyecek

Şu anda halihazırda desteklenenlere ek olarak, tahmini 1 milyon insan kâr amacı gütmeyen kuruluşlardan gıda yardımı istedi. Standart olmayan işlerde ve geçici sözleşmeli olarak çalışanlar, ekonomik krizden en çok etkilenenler olacak. Turizm, eğlence ve restoran ve kafeler gibi hizmet sektöründe genelde en temel sözleşmeler ve düşük ücretlerle çalışanlar, uzun vadede yoksullaşmanın ciddi sonuçlarıyla karşılaşacak. İtalyan hükümeti çalışanların büyük bir kısmına yardım ediyor ancak bu yardımlar birkaç aydan öteye gidemeyecek. Dahası, genellikle sözleşmesiz çalışanlar çok zayıf durumdalar.

⇒Göçmenler ağır etkilendi

İtalya’da zengin bölgeler güneydeki daha yoksul yerlere göre koronayı çok daha ağır tecrübe etti. Pandeminin kuzeyde başlamış olmasının gereken önlemleri almaları için güneydekilere yeterli zamanı sağlamış olması bu durumun bir açıklaması olabilir. Ayrıca güneyde havaların daha sıcak olması da muhtemelen yayılmayı engelleyen bir faktör olarak görülebilir. Yoksul banliyö semtlerinde daha küçük evlerde daha kalabalık bir yaşam sürüldüğü için, buralarda daha çok vaka kaydedeceğiz gibi görünüyor. Statüleri daha düşük olduğu için göçmenler pandemiden ağır etkilendi. Daha zor yaşam şartları sürüyorlar. İşten çıkarmalar temmuza kadar yasaklandı. Ancak bu durum sadece belirsiz süreli iş sözleşmesi olanları ilgilendiriyor ve sözleşmesiz çalışanlar işlerini kaybediyor.

⇒Pandemi sürecinde hatalar yapıldı

Tarihi olarak İtalya’nın sosyal politikalarının zayıflığını düşünürsek, hükümetin ilk iki ayda yaptıkları oldukça yeterliydi. Birkaç hata yapıldı tabii ancak bu kadar beklenmedik bir olağanüstü durumda normaldi. Benzer hatalar diğer ülkelerde de yapıldı. Çalışanlar ücret garantisi fonlarıyla korundu, kendi işlerinde çalışanlar ilk defa evrensel gelir desteği almaya başladılar, zor durumdaki hanehalkları için Acil Durum Geliri desteği onaylandı. Bazı gecikmeler ve etkisizlik yaşandığı için bu önlemlerin uygulanması pandemi sürecinin olumsuz tarafı olmuş oldu. İtalya’da yerel hükümetler sağlık dahil pek çok konuda özerkler. Bu yüzden epidemiye olan cevaplar/tepkiler değişiklik gösterdi.

⇒Özel çıkarlar kamu ile zıt

Yaşananlar özel çıkarların çoğunlukla kamu çıkarlarıyla zıt olduğunu ortaya koydu. İnsanlar her geçen gün varlıklı olanın çıkarlarının toplumun büyük bir kısmının ve yoksulların çıkarları olmadığının farkına daha da varıyor. Burada risk, popülizm.

İNGİLTERE’DEN DR. MATTHEW DONOGHUE: BORİS YA DA CHARLES ÖRNEĞİ KASITLI OLARAK KULLANILIYOR

Birleşik Krallık’ta 275 bin insan koronavirüse yakalandı, 38 bin 500 kişi ise yaşamını yitirdi. Bu süreçte İngiltere’deki sağlık sistemi neredeyse çöktü. Galler Prensi Charles ile İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın da koronaya yakalanması ise kimi kesimlerce “Virüs zengin fakir ayrımı yapmaz” şeklinde yorumlandı. Ancak University College Dublin’de Sosyal Politika Öğretim Üyesi olan Dr. Matthew Donoghue’ye göre bu söz, ‘bu işte hep birlikteyiz’i hissettirmek için kullanılıyor. Oysa gerçekler böyle değil. Dr. Donoghue, İngiltere’de yaşanan süreci şöyle özetledi:

⇒Geç kalındısalgin-esit-etkilemiyor-738790-1.

Durumun ciddiyetinin anlaşılması konusunda geç kalındı. Bunun nedeni Boris Johnson ve baştaki Muhafazakâr Parti’nin tutumuydu, virüsü basit bir grip gibi görüyorlardı. Hükümet başta ülkeyi olabildiğince açık tutma stratejisi izliyordu ancak U-dönüşü yapmak zorunda kaldılar. Huzurevleri gibi önem taşıyan noktalarda salgını durdurmak konusunda tamamen başarısız oldular.

⇒Evde kalmak sınıfsal

Evde izolasyon konusunda kesinlikle bir sınıf ayrımı var. Birleşik Krallık hükümeti yakın zamanda evden çalışamayan insanların işe dönmelerini salık verdi. Bunların büyük çoğunluğu işçi sınıfı mensubu… İstatistikler gösteriyor ki güvenlik görevlileri ve benzeri işlerde çalışanlar virüs nedeniyle ölme olasılığı en yüksek olan grup, hasta/yaşlı bakıcıları ve tıp görevlilerini bile geçiyorlar. Olayın bir de ırk ve etnik köken boyutu var, azınlık etnik gruplarından olanların ölme olasılığı beyaz İngilizlere göre daha yüksek. Geri kalmış bölgeleri, toplu taşıma kullanımını, meslek dağılımlarını göz önünde bulundurduğumuzda, bu durumu yine sınıf ayrımına yorabiliriz. Orta-sınıf insanlar evde izolasyonu daha etkili şekilde gerçekleştirebiliyorlar, çünkü “beyaz yaka” çalışanların fiziken iş yerinde bulunmaları o kadar elzem değil. Bu bir sınıf ayrıcalığını yansıtıyor. Birleşik Krallık’ta “kritik çalışan” lafı bir övgü sözcüğü gibi kullanılıyor. Ancak tıp uzmanlarının oluşturduğu küçük bir grup dışında bu çalışanlara çok düşük maaş ödeniyor. Mağaza çalışanlarını “kritik çalışan” olarak betimlemek, onların yaşam koşullarını iyileştirmeksizin hükümetin onlara minnettar gözükmesinin bir yolu…

⇒‘Virüs ayrım yapmıyor’ sözü ideolojik

“Virüs insan ayrımı yapmıyor” sözü ideolojik bir araç olarak kullanılıyor. Virüsler ayrım yapmaz; bu söz “bu işte hep birlikteyiz”i hissettirmek için kullanılıyor. Yani, Boris Johnson ya da Prens Charles da sıklıkla örnek verilerek, toplumdaki konumunuz ne olursa olsun virüse karşı dokunulmazlığınız yok denmek isteniyor. Ancak bir kişinin virüse yakalanma ihtimalini en aza indirebilmesi evde kalma, kalabalık ortamlara girmeme lüksüne sahip olup olmadığına bağlı. Ya da bulunduğu ortamın kontrolüne sahip mi? Örneğin bir temizlikçi birinin evine girdi mi bu kontrole sahip değil.

⇒Yoksul bölgeler kötü durumda

Yoksul bölgeler daha kötü durumda, bunun birçok nedeni var. Öncelikle, buralarda sosyal mesafeyi korumak daha zor olabilir, özellikle çok katlı binalarda. İkinci olarak, altyapı ve kamu tesisleri çoğunlukla yetersiz. Üçüncü olarak da yine farklı mesleklerin durumundan bahsedebiliriz.

⇒İşsizlik şok yaratacak

Gelecek ekonomik durgunluğun bir finansal kriz kadar kötü olmayacağını öne sürebiliriz, çünkü koronavirüs bir finans ya da devlet borcu krizi değil. Kullanılacak bir para var. İşsizlik büyük bir şok yaratacak. Birleşik Krallık’ın Muhafazakâr finans bakanı bile gerekli parayı gözden çıkarabileceklerini söyledi. Durumumuz toplumları yeniden yapılandırmamız ve mali açıkların kötü şeyler olmadıklarını anlamamız için bize bir imkân tanıdı, devletler refah programlarını büyük ölçüde genişletmeliler.

⇒Neoliberalizm krizde

Neoliberalizm bir krizde. Koronavirüsten önce de bir krizdeydi ancak bu neoliberalizmin ölmekte olduğu anlamına gelmiyor. Korona krizini de dahil ederek, içinde bulunduğumuz zaman diliminde neoliberalizmin nasıl bir kriz içerisinde olduğunu ve nasıl evrimleşeceğini anlamaya çalışmak yararlı olacaktır. Ulaşabileceği farklı yollar var – daha otoriter bir neoliberalizm, “bırakın yapsınlar”cı bir Anglosakson neoliberalizmi, ya da ordoliberalizmin yükselişi gibi.

-Bitti