Tüm sorunları sınava girecek öğrenciler çok daha fazla yaşadı. Her şeyden önce sınav kaygıları arttı, çalışma tempoları doğal olarak düştü ve bu kadar belirsizliğin olduğu bir ortamda bu yaş çocuklarının odaklanma, öz disiplin sağlama becerileri çok büyük sekteye uğradı. YKS için tarihin değişmesi ise tüm bunların üzerine son darbeyi vurdu diyebiliriz.

Salgın gölgesinde eğitim ve sınavlar

Ayşe Alan

Çünkü çocuklar her şeyin
en iyisine layıktırlar

Samed Behrengi, Bir Şeftali Bin Şeftali

Pandemiyle hayatımıza giren online eğitim birçok sorunu da beraberinde getirdi. Bunların bazılarını hemen hemen hiç konuşamadık. Örneğin “Özel eğitime ihtiyaç duyan öğrenciler bu dönemde ne kadar destek alabildiler? Bu öğrencilerin velileri nelerle baş etmek zorunda kaldılar?” gibi, okuldaki eğitimde de en çok zorlandığımız sorular üzerine çok az söz ürettik. Dolayısıyla hem eğitimin içeriğine hem de kapsayıcılığına tekrar tekrar bakmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Ben tüm bu yaşadıklarımızı değerlendirirken, önce ülkemizdeki eğitimi düşündüm, sonra da evlere kapanan insanların ister öğrenci, ister veli, ister öğretmen olsun pandemiyle birlikte mevcut sorunları nasıl deneyimlediklerine odaklanmaya çalıştım. Sonuçta karşıma şöyle bir tablo çıktı: Devletin sağlık sorunları ve eğitim sorunları bir araya gelince, ikisini de çözememiş olan devlet yeni krizler yaratıyor. Bir süre sonra o krizler öyle bir noktaya geliyor ki, zaten yıllardır halledememiş olduğunuz merkezi sınav sisteminin öğrencilerin, öğretmenlerin sağlık hakkını göz ardı ederek, açıkladığınız sınav tarihlerini de değiştirme pahasına dayatıldığına şahit oluyoruz.

Manşet diliyle “çocukların kaderini belirleyen” LGS ve YKS sınavları, bu sene deneyimleyen öğrenciler için yeni yükler getiriyor çünkü eşitsizliklerin daha da derinleştiği bir dönemden geçiyoruz. Kaliteli eğitime erişim her zaman sorundu, ancak en azından okullarında derslerine girebiliyorlardı. Sadece Eğitim Bilişim Ağı (EBA) ile derslerini takip eden çoğunluk, konularını tam olarak öğrenemedi, ayrıca bir destek de alamadı. Özel okullar ile devlet okulları arasındaki fark inanılmaz derecede büyüdü. Online dersler, ödevler, öğrenci takibi gibi konularda hızlıca adaptasyon sağlayan özel okullar hemen hemen okulda verilen programın tümünü öğrencilere aktarabildiler. Devlet okulu öğrencilerinin çoğu için bunu söylemek çok zor. Bir yandan EBA’da konulan öğretmenlerin öğrencilerle yaptığı online ders saatleri etkili olamadı, çünkü öğrenci katılımı azdı. Burada yine başka bir sorun görünür oldu. Bu öğrencilerin ders motivasyonları neden bu kadar düşük? Hangi seviyede olursa olsun, öğrencilerin sosyal duygusal ihtiyaçları bu süreçte karşılanamadı. Bir yandan da yıllarca notla motive ettiğimiz öğrencilerin, ikinci dönem not verilmeyeceği açıklamasından sonra, ders takip etmesini, ödev yapmasını bekledik.

***

İşte tüm sorunları sınava girecek öğrenciler çok daha fazla yaşadı. Her şeyden önce sınav kaygıları arttı, çalışma tempoları doğal olarak düştü ve bu kadar belirsizliğin olduğu bir ortamda bu yaş çocuklarının odaklanma, öz disiplin sağlama becerileri çok büyük sekteye uğradı. YKS için tarihin değişmesi ise tüm bunların üzerine son darbeyi vurdu diyebiliriz. Geçen haftaki LGS deneyimimizden gördüğümüz kadarıyla sınıf sayıları yeteri kadar azaltılmadı. Önlemler tatmin edici değil. Biz bu çocukları kaç aydır okullara sokmuyoruz, ancak söz konusu merkezi sınav olduğunda aynı tehlikenin göz ardı edilmesi ürkütücü. Bir de öğretmenlerin bu sınavlarda gözetmen olması durumu var. Görev istemeyen öğretmenlere de zorunlu görevlendirme geldi. Bu kadar büyük çaplı bir sınavın, bu kadar büyük bir salgın varken uygulanmaya çalışılması vatandaşların virüs bulaşma/bulaştırma riskini göz ardı etmek demektir. Konunun bir de veli ayağı var. Evde çocuklarına yeterli desteği sağlayamayan, çalışmak zorunda olan, evde olsa da gününün büyük kısmını bilgisayar karşısında geçiren ya da iki odalı bir evde çocuğuna çalışma ortamı bile sağlayamayan, tüm bunların üzerine de çocuğunu sadece sınav kaygısı ile değil sağlık kaygısı ile de sınav salonlarına uğurlayan veliler… Sonuç olarak nereden tutsak elimizde kalan bir konuyla karşı karşıyayız. Önceliğin çocukların sağlık ve eğitim haklarına erişiminin olması gereken bir durumda, merkezi sınavlar hayat ve gelecekleri riske atma pahasına uygulanıyor. Çocukların birer sayıdan ibaret olmadığının anlaşılması için daha çok yolumuz var gibi görünüyor.