Prof. Dr. Lenger, küresel salgının hükümetleri sol politikaları uygulamaya mecbur bırakabileceğini belirtti. Salgının zaten zayıflamış bulunan postmodern dönemi kesin olarak sona erdirebileceği değerlendirmesinde bulundu

Salgın postmodern dönemi sona erdirebilir

NAMIK ALKAN

Yıllardır ideolojik olarak bocalayan neoliberalizm, küresel salgınla birlikte artık bir kırılma noktasına geldi. Kamu kuruluşlarını yağmalayıp devleti pasifize eden şirketler kendi kriziyle baş edemeyince dönüp dolaşıp yine güvenli liman olan devlete sığındı. Amerika, İngiltere ve Hollanda gibi neoliberalizm illetini dünyanın başına bela eden ülkelerin rezilliğini, insanlıktan uzak uygulamalarını tüm dünya izledi. Kamuculuğun önemi ve faydaları ise İspanya, İtalya gibi ülkelerde bir kez daha ortaya çıktı. Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aykut Lenger ile salgın sonrasında hükümetlere ne olacağını, sol politikaları ve neoliberalizm ile onun felsefi uzantısı postmodernizmi konuştuk.

►Koronavirüs salgınının dünya ekonomisine etkilerini anlatabilir misiniz? Dünya ekonomisi böylesi büyük bir krize hazırlıklı mıydı?

Küresel salgının, dünya ekonomisinde büyümeyi negatife çekeceği beklenebilir. Küresel salgın nedeniyle bazı ülkeler sınırlarını kapattı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi, turizm tamamen durdu. Ağırlıklı olarak hizmetler sektöründe olmak üzere, çok sayıda ekonomik etkinlik birden sona erdi. Salgının tetiklediği krizin, daha önce yaşanan küresel krizlerden ayrıldığı bir nokta, hem bir üretim şoku, hem de talep şoku biçiminde ortaya çıkmasıdır. Hem toplam arz ve hem toplam talep eğrisi azalmıştır. Toplam talebin daha fazla azaldığı tahmin ediliyor. Bu nedenle, küresel olarak gelirin azalması yanında, deflasyonist bir sürece de girmiş olabiliriz. Talep şoku, sadece hizmet sektörünün değil, aynı zamanda sanayi sektörünün talebini de azaltıyor. Kimse bu kadar belirsizliğin olduğu bir ortamda yeni otomobil, beyaz eşya, bilgisayar satın almak istemiyor. Gelir ve servetini belirsizliğe karşı nakit olarak tutmak istiyor. Bu aynı zamanda finans sektörünün de ciddi biçimde sarsılması anlamına geliyor.

►Krizden hangi ülkeler daha az, hangileri daha fazla etkilenecek?

Bu kriz elbette tüm ülkeleri dünya ekonomik düzenindeki hiyerarşiye göre farklı derecelerde etkileyecektir. Gelirleri azalsa bile, Batı ülkelerinin servetleri hâlâ ellerindedir. Bunlara, uzunca bir süredir üretim üssü olarak servet biriktiren, Çin dahil, Doğu Asya ülkelerini de ekleyebiliriz. Kriz öncesi uluslararası dolaşımda kâr arayan bu servetler merkeze çekilerek, gelir kayıplarının yaşandığı ekonomiyi ayakta tutmak için kullanılacaktır. Ama kurgulanmış bu küresel ekonomik düzende, uluslararası dolaşımdaki servet sahiplerine kâr sağlama ve üretim yapabilme karşılığında, sınırlı katma değer üretmekle yetinen ve sermaye açığı veren ülkelerde ise yaşanan gelir kayıplarını telafi edecek bir servet birikimi ya bulunmuyor ya da sınırlı. En üsttekiler daha büyük gelir kayıpları yaşasa da, uluslararası sermayeye bağımlı ekonomiler hem gelir kaybı, hem servet yoksunluğu ile karşı karşıya olduğundan krizi daha şiddetli duyumsayacaktır.

►Kapitalizmin, özel olarak da neoliberal politikaların sonuna mı gelindi?

Bu sorunuz, aslında salgının ne zaman kontrol altına alınabileceğine bağlı olarak yanıtlanabilir. Bazı uzmanlar, haziran ayına kadar her şeyin normale döneceğini öngörüyor. Bu durumda, uluslararası sermayeyi önceleyen kapitalist düzen az bir zararla kendini yeniden dayatabilir. Ancak, neoliberal ekonomik düzenin savunucusu ve uygulayıcısı kurumlar, Dünya Bankası ve IMF’nin bile artık finansal sermayenin yıkıcı etkilerinin bulunduğuna ikna olması, belki biraz daha terbiye edilmiş ve kâr hırsı dizginlenmiş finansal sermayenin var olduğu bir düzene geçişi sağlayabilir. Yani, bu düzen, “eski tas, eski hamamın” biraz ehlileşmiş sürümü olabilir.

►Zizek; “Komünizmin şimdi zafer kazanacağını düşünecek kadar naif değilim, fakat komünist tedbirlere kalıcı olarak ihtiyaç olduğunun bilincine varacağız. Şu anda küresel bir sağlık sistemine acilen ihtiyaç duyduğumuzu kim inkâr edebilir?” diyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

Asıl olarak, salgından önce bile, ABD ve İngiltere’de sağlık sistemlerinin kamu desteğine olan ihtiyacı ortadaydı. Özellikle, İngiltere’de, salgın öncesinde sağlık hizmetleri talebi, arzının çok üstüne çıkmıştı. Avrupa’da bu sorun,salgin-postmodern-donemi-sona-erdirebilir-708942-1. sağlık arzının kamu yatırımlarıyla desteklenmesi ile çözülebilir. Ama arzı çok güçlü olduğu halde, tamamen piyasa mekanizmasına bırakılmış olan ve parası olanı kayıran ABD’deki sağlık sistemini, eşitlikçi ve halkçı hale getirmek daha zor. Özel sigortası bulunmayan bireylerin parasız sağlık hizmeti alamadığı ülkede, bu salgın Amerikan liberallerini (liberteryanları) kamunun ağırlığı yönünde bir sağlık reformuna ihtiyaç olduğuna ikna edebilir mi, bilemiyorum. ABD’nin bu çevrelerinde hâlâ, “başkalarının yararlanacağı hizmetin parasını, ben niye vergilerimle ödeyeyim?” çekincesi bulunuyor. Yeterince parası olmayan, sistemde başarılı olamamış kişilerin elenmesi bu ülkede olağandır. Dolayısıyla, parası olmadığı için salgında tedavi olamayanların ölmesi, ABD’de kurgulanan liberal düzende olağan bile karşılanabilir. Salgın bu algıyı ABD’de değiştirirse, ancak o zaman Zizek’in belirttiği bir yola girebiliriz.

Ancak, belki şu saptamayı yapabiliriz: Çin, oturma izni bulunan yabancıların bile ülkeye girişine izin vermiyor, salgın nedeniyle diğer tüm ülkeler daha içe kapalı ve korumacı politikalar uygulayacak gibi görünüyor. Trump’ın küreselleşme karşıtı politikalarının, tüm dünyaya yayılması söz konusu. Neoliberal ekonomi düzeninin sonu, salgın öncesinde uluslararası kuruluşlar tarafından sosyal politikalara olan ihtiyacın dile getirilmeye başlanmış olması, bu salgın ile birlikte felsefe çevrelerinin sosyal politikalar vurgusu, hükümetleri sol politikaları uygulamaya zorlayabilir. Tüm bunlar, piyasanın gücünü kutsayan ve sol seçeneği dışlayan postmodernizmin sonuna geldiğimizin habercisi olabilir. Kısaca, bu küresel salgın, zaten zayıflamış bulunan postmodern dönemi kesin olarak sona erdirebilir.

BU PAKETİ AÇIKLAYANLAR BİR DÖNEMİN KAPANDIĞININ FARKINDA DEĞİL

►Türkiye’de krize karşı alınan ekonomik önlemleri yeterli buluyor musunuz? Özellikle geniş halk kitlelerini, emekçi kesimleri neler bekliyor?

Artık, belirli aralıklarla krize giren, katma değeri düşük üretim, ithalata ve tüketime dayalı bir örüntüde, üretme devingenliğini zaman içinde kaybeden bir ekonomi olmaya mahkûm olmaktan çıkarak, salgının kısa vadede getirdiği ekonomik sorunlarla baş edebilmek için farklı ekonomi politikaları uygulamak zorunda kalacağız. Türkiye’de açıklanan paketi hazırlayanların artık bir dönemin kapandığının ve başka bir dönemin başladığının farkında olmadıklarını görüyoruz.

Açıklanan paketin iş dünyasının görüşleri ve taleplerini temel aldığını, geniş halk kesimlerini bu kriz karşısında koruyucu herhangi bir önlem içermediği görülüyor. Çok sayıda çalışan bu kriz nedeniyle işsiz kaldı ve salgın kontrol edilmedikçe de iş bulma olasılığı bulunmuyor. Paketin temel anlayışı, özel sektörü destekleyerek, istihdamı artırmaktır. Özel sektörün üretime devam etmesi salgının tamamen kontrol altına alınmasını gerektirir. Bu nedenle, ekonomi politikası değil, sağlık politikası önceliklidir. Salgının tamamen kontrol edilmesi de, gerektiği süre kadar bir karantina ya da sokağa çıkma yasağı ile olasıdır. Bu politikanın uzun dönemdeki olumlu etkisi, kısa dönem olumsuz ekonomik etkisini telafi eder. Geliri sıfıra inen emekçilerin ve kendi hesabına çalışanları da kapsayacak şekilde, geniş halk yığınlarının bu krizi rahatça atlatmasını sağlayacak önlemler gereklidir. Bu önlemler arasında, geliri sıfıra inenlere gelir transferi; kredi borçlarının faiz uygulanmadan ertelenmesi; elektrik, su, doğalgaz vb. hizmetlerin ücretsiz sağlanması gibi önlemler alınmalıdır. Aksi, geniş halk kitlelerini ya açlık ya da virüs yoluyla ölüme terk etmek anlamına gelir.