Salgını fırsata çeviren sağcı, popülist, muhafazakâr liderler otoriter ve güvenlikçi politikalarını birer birer hayata geçirmeye başladı. İngiltere’den Yunanistan’a, Fransa’dan Cezayir’e dört bir tarafta temel insan hakları askıya alındı.

Salgından polis devleti çıkardılar

Özde Çelikbilek

Dünyayı etkileyen koronavirüs salgınını fırsata çeviren sağ popülist, muhafazakâr iktidarlar otoriter düşüncelerini birer birer hayata geçirmeye başladı. Birçok ülkede kazanılmış temel insan hakları ihlal edilirken güvenlik politikaları devreye sokuldu. İngiltere'den Yunanistan'a Fransa'dan Cezayir'e dört bir tarafta benzer güvenlikçi uygulamalar tepkilere rağmen uygulanmaya başlandı. Türkiye'de de benzer politikalar gündeme getirildi, bir kısmı uygulandı.

İNGİLTERE: SINIRSIZ YETKİYE TEPKİ

İngiltere’de Muhafazakar Parti hükümeti, polise bugüne kadar sahip olduğu yetkilerin çok daha fazlasını tanıyan ve eylem hakkını polisin keyfi uygulamalarına bırakan yasa tasarısı hazırladı. Hükümetin aylardır sessiz sedasız geçirmeye çalıştığı düzenlemeye büyük tepki var. Kolluk kuvvetlerine büyük yetkiler tanıyan düzenlemeye karşı sokağa çıkanlara polisin müdahalesi sert oldu. Polisin gece yarısı sokaktan kaçırarak öldürdüğü Sarah Everard’ın katledilmesini hatırlatan kitleler, polise sonsuz yetkiler verilmesinin polisleri cesaretlendireceğini söylüyor. Muhalefetteki İşçi Partisi de düzenlemeye karşı.

FRANSA: POLİSE SİLAH KULLANMA YETKİSİ

Fransa’da Emmanuael Macron hükümetinin önce Ulusal Meclise sunduğu yeni güvenlik yasası, Mart ayında Senato tarafından da kabul edildi. "Genel Güvenlik Yasası" kapsamında emniyet güçlerinin halka açık mekanlarda görevleri dışında da silah taşıma izni veriliyor. Polise geniş yetki veren ve emniyet güçlerinin basın tarafından görüntülenmesini yasaklayan düzenleme ülkede büyük tepki çekti. Haftalarca devam eden protestolarda düzenlemenin ülkeyi bir polis devletine çevireceği belirtildi.

YUNANİSTAN: CUNTA YASASI DEVREDE

Sağcı Yeni Demokrasi (ND) hükümeti, bireyi polis şiddetinden koruyan ve medya, ifade özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerini garanti altına alan birçok yasayı yürürlükten kaldırdı. Bunun yanında Başbakan Kiryakaos Miçotakis geniş çaplı eylemlere rağmen şubat ayında otoriter Eğitim Yasa Tasarısı’nı kabul etti. Kabul edilen yasaya göre, üniversitelere girişlerde elektronik tarama sistemi uygulanacak, üniversite bölümlerinde öğrenci sayısı azaltılarak eğitim fonlarında azaltmaya gidilecek. Yeni “Eğitim Yasa Tasarısı”, 1982’de yürürlüğe konan ve polisin üniversite kampüslerine girmesini yasaklayan yasayı ortadan kaldırdı. Yasa ile 1973 yılındaki cuntadan polisin üniversitelerin içine girmesinin önü açıldı.

İSRAİL: EYLEMLERE SALGIN KISITLAMASI

İsrail’de de hükümet, Başbakan Binyamin Netanyahu hakkındaki yolsuzluk davası ve ekonomik krizi yönetemediği gerekçesiyle başbakanı istifaya davet eden eylemleri engellemek amacıyla yeni yasayı meclisten geçirdi. Karantina boyunca protestoların sınırlandırılması için hazırlanan yasa tasarısını Eylül ayında kabul eden meclis, kişinin evinin 1 km ötesinde herhangi bir basın açıklamasına katılamamasını öngörüyordu. Bu kararla birlikte Batı Kudüs'teki Başbakanlık rezidansı önünde gerçekleşen istifa talepli, Netanyahu karşıtı gösterilere şehir dışından ve kentin uzak bölgelerinden katılımın engellenmesinin önü açıldı.

CEZAYİR: PROTESTO HAKKINA GASP

Pandemi bahanesiyle geçen yıl ülke genelinde askıya alınan eylem ve protesto hakkı gasp edildi. 20 yıllık xyz yönetimini deviren halk hareketinin önünü kesmek isteyen ordu destekli yeni yönetim salgını fırsat bilerek geçici yasakları kalıcılaştırma peşinde. Ülkedeki insan hakları örgütleri, Cezayir makamlarının, koronavirüs pandemisi nedeniyle askıya alınan hareketin geri dönüşüne izin vermek istemediği herkes tarafından bilindiğini aktardı. Cezayir’de hükümet bu nedenle sokaklarda protesto girişiminde bulunanlar ve eylem çağrısı yapanlar, ‘ulusal birliğe ve çıkarlara zarar verme’ suçlamalarıyla mahkemeye çıkartıldı.

POLONYA: İKTİDAR VE KİLİSE BİRLİKTE SALDIRIYOR

Polonya’da da aşırı sağcı Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) hükümeti de baskıcı kararlar almak için krizden faydalanan bir diğer AB ülkesi oldu. Katolik kilisesinin ağırlığının hissedildiği ülkede kürtaja yeni kısıtlamalar getiren ve okullarda cinsel eğitimi yasaklayan bir yasa parlamentonun gündemine taşındı. Avrupa'da en sıkı kürtaj düzenlemesinin bulunduğu Polonya'da hazırlanan tasarıyla eşcinsellik de çocuk istismarı suçu ile eş tutulması planlandı. Önceki yıllarda hükümetin bu yönde çabaları yoğun protestolarla önlenmişti. Ancak hükümet koronavirüs önlemleri nedeniyle ülkede herhangi bir şekilde eylem yapılmasına izin vermiyor.

MACARİSTAN: 21’İNCİ YÜZYIL DİKTATÖRÜ

Macaristan’da sağ muhafazakâr Başbakan Viktor Orban, Mart 2020’de ülkeyi kararname ile yönetme yetkisi aldı. Yasa, Orban’a koronavirüs salgınıyla mücadele etmek için açık uçlu yetkiler veriyor. Parlamentoyu baypas ederek kararnameyle yönetme yetkisinin yer aldığı yasa, virüsle mücadele önlemlerine uymayanlara ve krizle ilgili yanlış bilgi yaydığına kanaat getirilen kişilere beş yıla kadar hapis cezası öngörüyor. İnsan hakları örgütleri, yasanın ‘yanlış bilgi’ ile ilgili kısmının gazetecileri hedef almak için kullanılabileceğini belirterek tepki gösterdi. Muhalefete göz açtırmayan, sınırları kapatan ve göçmenleri hedef alan çıkışlarıyla gündemden düşmeyen Orban, Avrupa’nın son diktatörü olarak nitelendiriliyor.

***

salgindan-polis-devleti-cikardilar-858900-1.Yale Üniversitesi’nden Szucs: Ortaçağ’ı andırıyor

Avrupa Birliği (AB) üyesi Macaristan ve Polonya’da da sağcı hükümetler, salgın krizini fırsata çevirmek için kolları sıvadı. ABD Yale Üniversitesi’nde Doğu Avrupa kürsüsünde çalışmalarını sürdüren Aniko Szucs, “Doğu Avrupa ülkelerinde, özellikle Orban’ın attığı bu adımlar, Ortaçağ karanlığından pek farklı değil. Orban, LGBTİ düşmanlığı, haklara saldırılar ile birlikte otoriter bir rejimlerden farklı hareket etmiyor. Son on yıldır Orban, otoriter ve ataerkil imajını güçlendirerek kitleleri etkilemek istiyor. İlk kez 1998 yılında başbakan olan Orban o günden itibaren ülkeyi ideolojik olarak yönetecek güçlü bir sağcı muhafazakâr rejim inşa etmenin yolunu açtı. 2010’da büyük çoğunluğu elde ederek kazandıkları seçimlerin ardından, çok sistematik bir şekilde otoriter bir rejim programını uygulamaya koydular. Orban gerçekten güçlü bir liderdi. Fakat koronavirüs salgınıyla birlikte Orban, ülke üzerinde kurduğu ve sarsılmaz olduğunu düşündüğü gücün ellerinden kayabileceğinin farkına vardı. Bu gücü kaybetmekten gerçekten korkan Orban, salgınla hiçbir ilgisi olmayan bir dizi kanun hükmünde kararname çıkardı. Ancak bu çıkan kararnameler onun Macaristan onun uluslararası ilişkileri üzerinde uzun vadeli bir etkisi olacaktır.

***

AKP’nin güvenlik soruşturması Meclis’te

Otoriter politikalarına her gün yenilerini ekleyen AKP iktidarı salgın döneminde boş durmadı ve benzer güvenlikçi, polis devleti uygulamalarını hayata geçirmek için harekete geçti. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden hemen sonra iktidarın, kamuda uygun bulmadığı kişilerin çalışmasını engellemek için hayata geçirdiği ancak Anayasa Mahkemesi tarafından (AYM) iptal edilen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması uygulamasına ilişkin yasa teklifi TBMM Genel Kurulu’na getirildi. İçişleri Komisyonu’nda dokuz ay önce onaylanan ancak salgını gerekçesiyle gündeme alınmayan güvenlik soruşturması uygulaması ülkedeki herkesi fişleyecek.

salgindan-polis-devleti-cikardilar-858901-1.Anayasa hukukçusu CHP Milletvekili Prof.Dr. İbrahim Kaboğlu, “Güvenlik Soruşturması Yasa Teklifi”nin kararları ve anayasaya aykırı olduğuna dikkat çekti. Prof.Dr. Kaboğlu, güvenlik soruşturmasıyla ilgili düzenlemenin AYM içtihadı ve tüm itirazlara karşın beşinci kez Meclis gündemine getirildiğini belirtti. Kaboğlu, teklif metninde anayasal güvenceler açısından aykırılıklar bulunduğunu vurguladı.

Kabaoğlu, “Teklif, adaylar açısından ‘sivil ölüm’ ve kamu yönetimi bakımından ‘çöküş’ün önünü açıyor” ifadelerini kullandı. Teklifin bu haliyle yasalaşması durumunda, kamu kurum ve kuruluşu niteliğinde olmayan ancak ileri teknoloji gerektiren AR-GE faaliyetleri, bilişim teknolojileri ve savunma sanayi gibi sektörlerde çalışacak kişiler, söz konusu soruşturma ve araştırmadan geçecek. Güvenlik soruşturması MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli mülki amirler tarafından yapılacak. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yürüten kişiler, ancak kendilerine iletilen taleple sınırlı olarak bilgi ve belgeye erişmeye yetkili olacak. “Üst kademe kamu yöneticiler” ve kapsamı belirsiz olduğu için eleştirilen, “Milli güvenlik açısından stratejik öneme sahip proje, birim, tesis hizmetlerinde çalışacak kişiler” de güvenlik soruşturmasına tabi tutulacak.