Salgını az zararla atlatmak mümkün

NAMIK ALKAN

Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Selda Erensoy ve Yönetim Kurulu Üyesi Uzm. Dr. Yüce Ayhan, virüsün temas ile yayıldığını hatırlatarak toplumsal etkileşimin daha da kısıtlanması gerektiğini söyledi. Salgında henüz kritik aşamaya gelinmediğini kaydeden Erensoy ve Ayhan salgının en az zararla atlatmanın mümkün olduğunu söylüyor.

Salgınla mücadele konusunda gelinen noktada neler söylenebilir?

Erensoy: Virüsle mücadele çok bileşenli ve küresel bir mücadele. Mücadelenin bir ayağı virüse ilişkin bilimsel bilginin üretilmesi. Bu bilgi tanı ve tedavi açısından yeni seçenekleri gündeme getiriyor. Önde gelen bilim dergileri Covid-19 ile ilgili bilimsel literatürü açık olarak paylaşılıyor. Bu önemli bir paradigma değişikliği. Ülkemizde de tanı ve tedavi sürecinde rol alan uzmanlık alanları her gün yenilenen bu bilgiye kolayca erişebiliyor.

Ayhan: Salgın yönetiminin başarısı için sağlık hizmetlerinde koruyucu hizmetlere ağırlık veren kamusal bir yaklaşımın ağır basması gerekiyor. Şu anda tüm dünyada salgınla mücadelede kamu otoriteleri süreci yönetiyor, başka türlüsü de mümkün değil zaten. Salgın kendi dinamiği içinde devam edecek belirli bir dönemde tepe noktasına ulaşıp durağanlaşacaktır. Bu süreçte vaka sayısının azaltılabilmesi salgının etkilerinin hafifletilmesi açısından önem taşıyor. Salgının etkilerinin farklı ülkelerde farklı ağırlıklarda hissedilmesinin nedeni de bu süreçte izlenen farklı yollar olacak.

Türkiye’de vaka sayısı artan bir eğilim gösteriyor. Daha ağır bir tabloyla karşılaşma olasılığı var mı?

Erensoy: Test sayısının çoğalması, tanı kapasitesinin artırılması demek. Almanya ve Güney Kore örneklerinde görüldüğü gibi bu kapasitenin arttırılması ile salgınla mücadelede süreci daha başarılı şekilde yönetmek salgini-az-zararla-atlatmak-mumkun-708958-1.mümkün. DSÖ açıklamalarında da daha çok test yapılmasının önemi vurgulanıyor. Test sayısının artmasıyla elde edilecek veriler izolasyon önlemleriyle desteklendiği yöneldiği takdirde tablonun ağırlaşmasını önleyici etkisi olacaktır. Ülkemiz tıbbi mikrobiyoloji insan gücü ve laboratuvarları açısından yeterli donanım ve altyapıya sahiptir. Bunun değerlendirilmesi ve test kapasitesinin arttırılması gerek.

Sizce acil alınması gereken önlemler nelerdir?

Ayhan: Vakaların dağılımı konusunda bilgimiz olmadığı için bu konuda söylenecek her şey spekülatif olacaktır. Bugüne dek alınan önlemler gerekli önlemlerdi. Virüsün temas ile logaritmik bir yayılımı olduğu göz önüne alınarak toplumsal etkileşiminin daha da kısıtlanması gerek. Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulunun tavsiyelerini dikkate alması önemli.

İzmir’de durum nedir?

Ayhan: Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen tıbbi mikrobiyoloji laboratuvarlarında testler uygulanabiliyor.

Erensoy: Hastanelerde izlenen vaka özellikleri konusunda ayrıntılı resmi bir bilgi akışı yok. Doğru bilgi Sağlık Müdürlüğü ve Tabip Odası’ndan sağlanabilir. Salgının kontrol altına alınması çok bileşenli bir planlama sorunu. İnsanların toplumsal etkileşiminin daha da kısıtlanması gerek. Örneğin mahalle pazarları halen açık ve insanlar sosyal mesafe kuralına uymadan alışveriş edebiliyorlar. Bu etkileşim devam ettiği sürece bulaşma önlenemeyecek.

Türkiye’yi neler bekliyor?

Erensoy: Salgında henüz kritik aşamaya gelmedik. Olguların bir süre daha artarak çoğalması bekleniyor. Bu nedenle olgu sayısını olabildiğince kısıtlamak ve ileri sağlık bakımı ihtiyacı olacak hasta sayısını sınırlandırmak salgini-az-zararla-atlatmak-mumkun-708959-1.önemli. Bu da tanı kapasitesinin arttırılması ve taşıyıcı olguların hızla izolasyonuyla mümkün. Hastaların izolasyonu sağlanamazsa yatak kapasitesinin yetmeme riski ve ciddi olguların artışı söz konusu.

Ayhan: Türkiye’nin değişen yapısına karşın toplumcu bir sağlık hafızası var. Sağlık çalışanları yaptıkları işi bir kamu hizmeti olarak algılamaya devam ediyorlar. Özellikle teşhis ve tedavi hizmetlerinde kamu sağlık altyapısı hala güçlü. Bu nedenle iyi bir planlama ve örgütlenme ile salgını en az zararla atlatmak mümkün.