Salgını kim yönetiyor?

Gaye USLUER

Dünyada Covid-19 pandemisi devam ediyor. Salgının başlangıcından bugüne dünyada vaka sayısı 17,5 milyonu, ölenlerin sayısı ise 680 bini aştı. Türkiye’de dün itibariyle resmi verilere göre toplam vaka sayısı 234 bin 934, toplam ölüm sayısı ise 5 bin765.

1 Haziran itibariyle birçok ülke gibi Türkiye’de de “yeni normal” adı altında normal hayata geçiş süreci başlatıldı. Bu süreç başlatılırken salgına ilişkin bazı göstergeler üzerinden kararlar alınmakla birlikte, sürecin başlatılmasında ve “yeni normal” stratejisinin belirlenmesinde temel belirleyici ekonomi çarkının nasıl döndürüleceği oldu.

Bu sürecin yani “yeni normal”in tüm aşamalarının karar vericileri, ocak ayı başlarında kurulmuş olan bilim kurulu değil siyaset kurumunun kendisi oldu. Resmi bilim kurulu dışında konunun uzmanlarının, bilim insanlarının uyarı ve açıklamalarına ise tabiri caizse kulaklar tıkandı.

Gelinen aşamayı özetleyecek olursak korkulan oldu ve dinlenmeyen, uyulmayan uyarıların ne denli yerinde ve haklı olduğu ortaya çıktı. Tekrar başa döndük. Hasta sayılarımız mayıs ayı başındaki rakamlara ulaştı. 1 Haziran’a kadar alınan önlemler, tüm uğraşlar “çöp” oldu.

Başından beri dile getirdiklerimizi tekrarlamak zorumuza gidiyorsa da katkımız olur diyerek tekrardan vazgeçmiyoruz.

Pandemiler dünyayı etkileyen sağlık sorunlarıdır. Sorun o denli büyüktür ki sonuçta sosyal, ekonomik ve politik sonuçları kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Ancak pandemilerde öncelik, insan sağlığı olup, başarının tek ölçütü ise salgının kontrol altına alınmasıdır. Başarı ölçütü “ne kadar insanın tedavi edildiği” ya da “iyileştiği” değil, “bulaşın durdurulması” yani hastalığın ortadan kalkmasıdır.

Ülkemizde siyaset kurumu ne yazık ki salgından erken bir başarı öyküsü yazabileceğini, insanları inandırabileceğini sanarak yanıldı. Salgına zaten ağır ekonomik krizde yakalanan ülkemizde, sorunun kaynağının salgın olduğu savı kullanılarak kriz nasıl örtbas edilebilir yanılgısına düştüler.

Gelinen aşamada öngörüsüz ve hesapsız normalleşme süreci, tekrar mayıs ayı başındaki verilere dönmemize neden olurken, yeniden hangi kısıtlamaların getirilmesi gerektiği konuşulmaya başlandı bile.

Bir kez daha başa dönüp yanlış nerede sorusuyla başlayalım.

Ocak ayı başlarında salgına ilişkin bir Bilim Kurulunun kurulması ”doğru” iken, süreçte karar alma mekanizmalarının bilim kurulu dışında, tekçi siyaset kurumu tarafından işletilmiş olması “yanlış” oldu.

Bütünsel kısıtlamalar/yasaklar yerine, parçalı ve periyodik kısıtlamaların/yasakların olması yine de “doğru” iken, yeni normale AVM’leri açarak, futbol maçlarını başlatarak geçmek “yanlış” oldu.

Sağlık Bakanlığının günlük, düzenli sözlü ve sosyal medya aracılığıyla olan açıklamaları “doğru” iken, verilerin eksik, sansürlü verilmesi “yanlış” oldu.

1 Haziran itibariyle toplu taşıma araçlarına yüzde 50 doluluk zorunluluğu getirilmesi “doğru” iken, akabinde bu zorunluluğun kaldırılması “yanlış oldu.

Salgının başından itibaren “daha çok test yap, hastayı temaslıyı bul, izole et, tedavi et, karantinaya al” evrensel slogan olmuşken test sayılarımızın hala çok gerilerde olması başından beri doğrusu olmayan “yanlış” oldu.

Normalleşme süreciyle birlikte “bulgusuz ancak Covid-19 pozitif” kişilerin saptanması temel hedef olmalıyken, bu konuda hiçbir somut adımın atılmamış olması başından itibaren “yanlış” oldu.

Bu arada “ücretsiz maske dağıtmak” konusunda yapılan “yanlışları” saymıyorum, zira onun için ayrı bir makale yazılabilir.

Geçtiğimiz hafta Ayasofya’da ortaya çıkan, binlerce insanın oluşturduğu manzaraya, turizm sektörü açılsın diye “mış gibi yaparak” insanları sahillere yollayanlara söyleyecek söz dahi bulamıyorum.

Son olarak günlük vaka bildirim tablosunda “yoğun bakım ünitesinde yatan hasta ve entübe hasta” bölümlerinin kaldırılıp, yerine “ağır hasta ve zatürreli hasta” bölümlerinin eklenmesi abesle iştigal oldu.

Gelelim bugüne ve önümüzde ki günlere…

Birinci dalga henüz bitmedi. Doğru bir stratejinin oluşturulabilmesi için öncelikle buraya kadar saydığımız yanlışların düzeltilmesi ve “doğru” hanelerin oluşturulması gerekiyor. Ülkenin dört bir yanından sağlıkçılar “imdat” derken, hastaneler Covid-19 hastalarıyla dolup taşarken olayı hafifletmeye çalışmaya, ya da yükün tamamını “bireysel korunma önlemlerine uyun” diyerek bireylere yıkmaya kimsenin hakkı yok.

Yanlış”ları saydık. Şimdi “BİLİMSEL DOĞRU”larda birleşme zamanı.