Nihayet futbol dünyasından bir itiraz yükseldi. Nihayet bir ses, “Bu işler böyle nasıl olacak?” dedi. Nihayet bir futbolcu çıktı; pandemi sürecindeki fiziksel ve zihinsel yorgunluklarından, dinlenme ihtiyaçlarından ve futbolcular olarak tüm bunlar üzerinde en ufak bir söz hakları olmadığından dert yandı.

Nihayet.

Kendisi Kevin de Bruyne. Belçikalı. Manchester City gibi önemli bir takımın en önemli futbolcularından biri. Milli maç öncesi yaptığı basın toplantısında söz maç takvimine geliyor. Kevin de Bruyne “Endişeliyim” diyor. “Tatil yapamadım. Sezon sonuna kadar oynarsam, 2 yıl hiç ara vermeden oynamış olacağım. Zihinsel olarak da dinlenmek gerekiyor. Vücudun iyileşmeye ihtiyacı var” diye devam ediyor. Pandemi ve endüstriyel futbolun açgözlülüğü üzerine kafa yoran herkesin aylardır anlatmaya çalıştığı mevzulara içerden bir isyan geliyor.

Bundan sonrası daha da çarpıcı. Kevin de Bruyne, “Kimse futbolcuları dinlemiyor” diye çıkışıyor. “Herkes ‘Çok para kazanıyorsun, bununla baş etmelisin’ diyor. Birçok futbolcu için bir sakatlık dalgasının geldiğini görüyorum” diye de bitiriyor sözlerini.

Dinlemez sevgili kardeşim, kimse dinlemez. Brecht’in oyunlarında defalarca gözümüze soktuğu gibi, kapitalizm, bedeli ödendiği sürece her şeyin mubah olduğu zevk endüstrileri kurar. Buralarda işin parası veriliyorsa tartışılacak hiçbir şey yoktur. Paranı veriyorlarsa çıkar oynarsın. Sen sakatlanırsan başkası oynar, o sakatlanırsa başkası. Kimsenin umurunda olmaz. Siz dünyanın her yerinde örgütlenmezseniz, sendikalar kurmaz, meslek örgütleriniz içinde bugününüz ve yarınınız için karar alıcı pozisyona gelmezseniz sizi kimse dinlemez. En fazla bu kadarına izin verirler, basın toplantılarında bir iki isyan edersiniz, fazla da uzatırsanız bir bakarsınız zamanla o mikrofonlar da artık uzatılmamaya başlar.

Çok uzağa değil, kendi tarihinize, futbol tarihine bakın. Orada Socrates’i göreceksiniz. Oyuncular üzerindeki tahakküme karşı çıkılan, kulüp yönetiminin verdiği emirlere itaat etmek yerine, tüm kararların futbolcuların öznesi oldukları oylamalarla alındığı demokratik bir dönem göreceksiniz. Sahaya hangi oyuncuların çıkacağından, antrenman saatlerine kadar takımı ilgilendiren her şeyin seçimlerle yürüdüğü, malzemecisinden teknik kadrosuna kadar takımın bütün bileşenlerinin katılımıyla oynanan bir oyun göreceksiniz. Buralara doğru da bakın isterseniz. Bizde de Metin Kurt’u görürsünüz. Çaycıyı, aşçıyı, malzemeciyi, şoförü, çimleri sulayanı, fileleri gereni, yani sporun bütün bileşenlerin kucaklayan bir “Spor İşçisi Yasası”nın çıkarılması için ömrünü vakfeden Metin Kurt’u. Ondan da çok şey öğrenirsiniz.

Bu pandemiden çıkaracağımız ders olsun. Mesleğine ve kendisine saygısı olan bütün spor emekçileri örgütlensin. Özellikle futbolcular, öznesi oldukları bu oyunda söz sahibi olsun. Yoksa kimse dinlemez. Kimse sporcu sağlığı filan anlamaz. Bir iki basın toplantısında konuşur konuşur susarsınız sonra. Birleşin. Örgütlenin.