Şike sürecini siyasallaştırarak çözen sistem içi kuvvetler, böylelikle futbolu siyasallaştırarak istediği sonucu elde etmiş oldular.

Futbolun artık iki yakasının bir araya gelme şansı da böylelikle ortan kalkmış oldu.

Milli Takım Direktörünün atanma şekli, TFF Başkanının atanma şekli ki; adına seçim diyoruz, Kulüpler Birliği Başkanı olarak seçilen kişinin futbol bilgi donanımları ve spor yönetimi donanımların hepsinin birer “esnaf” kültüründen ibaret olması gerektiği ve oluşu da sürecin zaruri ihtiyacıdır.

Tabi süreç böyle işleyince; kulüp başkanları da var olan derilerini atıp, sürece uygun kamuflaj kıyafetlerini giyerek yok olma kaygılarını ortadan kaldırdılar. Hiçbir kulüp bu sürecte futbol adına masum değildir.
Siyaset üstü kavram olması gereken sporu ve futbolu bizzat siyasetin has argümanı haline el birliğiyle getirdiler.

MHK’nin bundan ayrı düşünülmesi veya ayrı tutulması mümkün değil ve eşyanın tabiiyetine aykırı olur zaten.

Herkes öncelikli olarak futboldan beklentisi olmadığı ve ilişkiler çerçevesinde konumlarını kuvvetlendirmek veya daha kuvvetli konumlar elde etmek kaygısının olduğunu kabul etsin ki; bu ortamda büyük hataların olmasının nedenini de anlayabilsinler.

Aziz Yıldırım’ı görüyorsunuz; futbola verdiği ile aldıkları aleni ortadayken, bir kulüp başkanı olarak ülkeyi böldürmemeye yemin etti! Bundan güzel kanıt olur mu; futbolu gündem içinde kullanılış şekli için.
Fatih Terim, Rıdvan Dilmen ve Acun Türkiye futbolunda otorite oldular! Başka söze gerek yok zaten. Buraya kadar futbola yüklenen anlamları ve yükümlülükleri anlatmaya çalıştım, tabii ki acı olan futbolu araçsallaştırılması ve hunharca kullanılmasıdır.

Bu analizi yapma zorunluluğu sonunda acıyı bal eyleyerek Salih’in kırmızı kartına dönmek lazım;

Öncelikle Salih profesyonel bir futbolcu, ne kadar futbol, futbolun dışına çıkarılarak oynatılmaya çalışılsa da; profesyonel olarak görev yapan her kişi mesleki yapılarının içinde kalarak davranışlarını kontrol etmeleri gerekiyor.



Tüm dünyada gündeme oturan Salih, keşke böyle değil de oynadığı bu maçtaki futboluyla ne bileyim şöyle attığı çok güzel bir golle gündeme otursaydı.

Çünkü dünyadaki hiçbir kulüp ve otorite bu davranışı olumlu bir referans olarak kabul edip kariyeri bakımından olumlu değerlendirmez. Bu davranış bir tepkidir ve içeriği futbolun bir futbolcu için kabul edemeyeceği bir yapıdadır.

Asıl önemli olan, sahada kalarak Trabzonspor’un kendilerine göre uğradıkları tüm haksızlıklara karşı mağlup olmaması için çaba sarf etmesi gerekirdi.

Dokuz kişi sahada kaldıklarında gol atıp Galatasaray’ın canına okuyacak bir futbol oynasaydı, işte o zaman dünya gündemine gelmeliydi ve referansı böylelikle çok kuvvetli olmalıydı.

Gırtlağına kadar çamura batmış ülke futbolunda ihtiyacımız olan futbolun güzelliklerinin sahaya yansıtılması ve bizim bunları görerek taktir etmemizdir. Bizim bunlara ihtiyacımız var.

Artık birileri de futbolun içinde kalarak tepkisini göstersin, birileri futbolun içinde kalarak oynasın, oynatsın, yönetsin ve başkanlık yapsın, daha ne kadar sömürülecek bu futbol ve daha ne kadar futbolun olması gereken kültürüne sahip donanımlı insanları inkar ederek ve dışlayarak bu sistem devam edecek, işte buna cevap bulmamız gerek.

Yoksa Salih’e yüklediğimiz bir anlam üzerine kurguladığımız oyunun futbol ile spor ile ilgisi yok. İşin kötü tarafı böyle pırıl pırıl gençleri de kendilerine benzeterek gerçek futbolun dışına çıkartarak kendi emellerine alet etmeleridir.

Bir tek Trabzonspor’un futbolcuları ve teknik heyeti haklıdır ama o kadar, sistemin iç dinamiklerinden beslenen başka hiç kimse haklı değildir.

Salih kendine göre haksızlığa uğradığını düşünüp bu eylemi yapmıştır. Evet, haklı haksızlığa uğramıştır, ama davranış şekli ve haksızlığı bertaraf şekli bu olmamalıydı.

Tarihte dokuz kişi, sekiz kişi hatta yedi kişi kalıp maç kazanan birçok takım ve maç var. İşte bu saygınlığın anlamı ve değeri futbol için çok önemlidir.

Tarihe bu maçlar düşüp anlam yüklemiştir.

Trabzon’da bir sokağa ismin verilmesi ve anıtının yapılması Salih için ve Trabzon halkı için bir şey ifade edebilir, ama futbol için bir şey ifade etmez ve Salih için de kayıp olur.

Bırakın; Salih her şeye rağmen Trabzon’u şampiyon yapsın, o zaman anıtını dikin.

Bir futbolcu yetiştirmek ve onu yıldız yapmak çok zor ve çok emek isteyen bir süreçtir, ama onu kaybetmek çok kolaydır.

Salih’i kaybetmemek gerekir.

O yüzden;

Profesyonel bir futbolcu olarak Salih Dursun yeter, başka kimseye gerek yok.