‘Geçmişten Günümüze Kooperatifçilik ve Sol’ adlı yazı dizimizin ikinci gününde Salkım Kooperatifi’nde Burak Yücel ile konuştuk.

Salkım Kooperatifi: Farkındalık kazandık

Kooperatifi hangi ihtiyaçtan kurdunuz, kuruluş nedeniniz?

Salkım Kooperatifi olarak her gün biraz daha yok edilmekte olan ülkemiz tarımını savunmak, tarımsal alanda sağlıklı, doğa dostu bir üretim sürecinin parçası olmak ve insanların güvenli ve sağlıklı gıdaya ulaşımına vesile olmak amacıyla yaklaşık 1 yıl önce İstanbul’un Kozyatağı semtinde kurulduk.

Mevcut üye sayınız kaç, kaçı kadın?

Kooperatifimizin yedi kurucu üyesinden beşi kadın. Kuruluş fikrimiz, Çaresiz Değiliz Meclisleri’nde birlikte mücadele eden yurttaşların ortak fikriydi. Kooperatif önerisi forumlarda yoğun bir şekilde tartışıldı ve bu noktada karar alındı. Bizim İstanbul’da bugün elli üyemiz var, bir o kadar da gönüllü arkadaşımız var. Yeni üyelik noktasında, halihazırdaki üyelerimizin görüş ve onayları bizim için esas.

Kararları nasıl alıyorsunuz, üyeler kararlara katılabiliyor mu?

Aldığımız kararları kolektif ruha gölge düşürmeden almaya çalışıyoruz. Kooperatifimizin tüm emekçileri ile sadece toplantı günlerimizde değil, sürekli bir görüş alışverişi olmasını önemsiyoruz. Bu yüzden günlük işleyişimizde attığımız ve atmak istediğimiz adımlara beraber karar veriyoruz.

Yerel yönetimle ve diğer dayanışma yapılarıyla ilişkileriniz nasıl?

Yerel yönetimlerle, bütün kooperatiflerin olduğu gibi bizim de çeşitli temaslarımız var. Özelde İstanbul’da kooperatifler ve İBB ile birlikte neler yapabiliriz sorusuna cevap bulmak amacıyla pek çok toplantımız oldu. Henüz somut bir hedef belirlenmiş olmasa da böylesi bir iletişimin olması bizce faydalı.
Yerel yönetim haricinde diğer demokratik örgütlenmelerle daha ileri düzeyde bir ilişkimiz var. Diğer dost kooperatiflerle, sendika ve odalarda, kadın örgütleri ve üretim kooperatifleri ile birlikte anlamlı işler başardığımızı düşünüyoruz. Örneğin İnşaat-İş sendikası ve Kadıköy Dayanışma ağından arkadaşlarımızla bu süreçte dayanışma bağlamlı pek çok faaliyet gerçekleştirdik. Birbirimizi daha kolay anlayabiliyor ve birbirimize güvenebiliyoruz. Bunda birbirimizi uzunca bir süredir tanıyor olmanın da avantajı var belki.

Salkım Kooperatifi olarak biz konuşmaktan ziyade somut adımlar atmayı, elle tutulur şeyler ortaya çıkartmayı daha çok önemsiyoruz. Bu sene kooperatifimizin memleket çapındaki üreticileri ile sağlıklı, temiz hasat yapacağız örneğin. Karadeniz’den arkadaşlarımız ile mısır, çay, kestane ve fındık üretimi gerçekleştireceğiz. Yine Trakya’da sebze ağırlıklı bir üretimimiz olacak. Adana, Mersin ve Hatay’daki emekçilerimiz de bu üretim sürecine yoğun bir katkıda bulunacaklar. Bunları sırasıyla sosyal medya kanallarımızdan halkımızla paylaşacağız.

İklim adaleti ve ekolojik bilinç konusunda ne tür çalışmalarınız var?

İklim adaleti, ekolojik bilinç ve gıda güvenliği bağlamında bugüne dek çeşitli seminerler, söyleşiler ve paneller gerçekleştirdik. Bugünden sonra da bu faaliyetlere devam edeceğiz. Kooperatifçiliğin sadece üretici ile tüketici arasında bir aracılık olmadığını düşünüyoruz. Halkın geniş kesimlerini dönüştürmeyi amaçlayan bir faaliyet olarak tasarlıyoruz bunu.

Kooperatifçiliğin sizlere kazandırdığı nelerdir?

Kooperatifçiliğin bize kazandırdığı en değerli şey farkındalık diyebiliriz. Kooperatifimizi açmadan önce ekoloji, doğa, iklim, tarım noktalarında elbette duyarlıydık. Fakat açılıştan sonra bu alanlara daha özel anlamda eğilme, bilgilenme ihtiyacı duyduk doğal olarak. Bu alanın uzmanları olan dostlarımızın söyleşilerine katıldık, yer yer onlarla ortak etkinlikler gerçekleştirdik. Doğadaki tüm canlıların yaşamı noktasında hissettiğiniz farkındalık daha yüksek bir düzeyde oluyor. En ciddi kazanımlarımızdan biri budur diyebiliriz.

Katılımcı sertifikasyonu sizin için ne anlam ifade ediyor?

Katılımcı Onay Sertifikasyonu, gıda güvenliğini, ekolojik ve temiz tarımı sağlama yöntemlerinden biri. Bizce, olumlu çıktıları olan da bir yöntem. Üretici ve tüketim kooperatifleri arasında ilkeler temelinde bir mutabakat diyebiliriz buna. Gıda etiği bu noktada temel bir öneme sahip. Bu yöntem iki tarafı aynı sürecin sorumlu özneleri haline getirme noktasında da faydalı ve işlevsel.

Üye olmayanlarda sizden ürün talep ediyor mu?

Üye olmayan tüketicimiz oldukça fazla. Kooperatifimizin dükkanından ve internet üzerinden siparişlerle ulaşıyor bu dostlarımız bize. Özellikle salgın süreci ile birlikte Salkım Kooperatifi olarak İstanbul’un birçok semtine evlere servis hizmeti başlattık. Başta 65 yaş üstü büyüklerimiz için başlattığımız bu hizmeti sonrasında herkese açık biçimde uygulamaya başladık. Halen devam ettirmekteyiz.

Tüketiciler sizi niye tercih ediyor?

Tüketicilerimizin kooperatifleri tercih etmesinin öncelikli sebebi güven duyması bizce. Aldığı ürünün sağlıklı olmasını tercih ediyor ve onun için kooperatifleri tercih ediyor. Diğer yandan kooperatifler bugünkü toplumsal düzene ve üretim ilişkilerine bir alternatif olma iddiasında. Tercih eden insanların bunu da göz önünde bulundurduğunu düşünüyoruz. Son olarak elbette insanlarla kurulan bağ. Bizler tüketicilerle ticari değil insani ve toplumsal bir bağ kurmayı hedefliyoruz. Bu yaklaşım, insanların hasret kaldıkları ve özledikleri bir yaklaşım. Bunun da etkisi olduğunu düşünüyoruz.

Ürünlerinizi nasıl ve kimlerden sağlıyorsunuz?

Ürünlerimizin önemli bir kısmını diğer tüketim kooperatiflerinin de ürünlerini temin ettiği üretim kooperatiflerinden alıyoruz. Geri kalan kısmı ise küçük üreticilerden. Bu noktada bu dostlarımızın da pek çoğu bizlerle aynı ilkelere sahip çıkan insanlar. Pek çoğu KOS’u da kabul eden üreticiler.

Diğer kooperatiflerle dayanışma ilişkiniz var mı, ne düzeyde?

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, İstanbul’daki kooperatifler olarak aramızda bilgi ve deneyim paylaşımı ve ortaklaşa ürün temin etmek gibi bir ilişki söz konusu. Biz kendi adımıza bunun çok faydasını gördük. Bizden önce açılmış olan diğer kooperatifler de sağ olsunlar bu noktada bize çok yardımcı oldular.

Ürün kriterleriniz nedir? Hangi ürünleri alıyorsunuz, neden?

Fiyatları belirlerken olabilecek en düşük kâr oranını uyguluyoruz. Bu noktada öncelikli olarak dükkân kiramız ve masrafların aylık giderini hesaplıyoruz. Ayrıyeten her ay için bir dayanışma payı ayırıyor ve onu ihtiyacı olan kesimlerle paylaşıyoruz.

Gıda egemenliği hareketi yaratmak için nasıl bir anlayışa sahip olmak lazım? Anlayışınız nedir?

Gıda egemenliği hareketi çok farklı kesimleri bir araya getirmesi gereken oldukça kapsamlı ve geniş bir zemin. Bu noktada hem üreticilerin hem de tüketicilerin kooperatiflerde, gıda topluluklarında örgütlenmesi, böylesi bir anlayışta bir araya gelmesi öncelikli ihtiyaç. Ülkenin, sermaye kesimlerinin uyguladığı tarım politikaları ve bütünsel uygulamalar bunun önündeki en büyük engel kuşkusuz. Tepeden tırnağa kâr amacıyla organize edilmiş bir gıda rejimi var karşımızda. Kolay değil sözünü ettiğiniz bir hareketi yaratmak. Ama geçmişe kıyasla daha şanslı olduğumuzu düşünüyoruz. Birincisi, insanların gıda noktasındaki bilinçlenme düzeyleri ve hassasiyetleri daha yüksek bir düzeyde bugün. İkincisi kapitalizmin doğaya verdiği zarar, yarattığı yıkım artık gizlenemez ve insanların günlük yaşamını olumsuz etkileyecek boyutlarda.
Yani saldırı kendi karşıtını da ortaya çıkartmış durumda. Bugünlerde kooperatifçilik bağlamındaki yükselen ilgi biraz da bununla alakalı bizce. Özcesi, gerek üreticilerin gerekse de tüketicilerin çok temel bir hak, “temiz gıda hakkı” temelinde bi raraya gelmesi eskisinden daha olası. Bu noktada bu alanın öznelerinin kapsayıcı bir biçimde hareket etmesi ise önemli bir gereksinim.