Yine bir seçim öncesindeyiz ve nerede seçimi dert eden üç-beş kişilik bir topluluğa denk gelsem, nasıl kampanya yapacaklarını tartışıyorlar. Seçimi kazandıracak olanın kampanya olduğuna inanmışlar ya; bence kaybetmeye başladıkları nokta bu.

Halk; belli dönemlerde değil, hayatın içinde her zaman ve görülen değil sürekli “görüşülen” insanlar topluluğu olmadığı sürece “kazanmak” hayal.

Kampanya ile kazanacağına inananlar açısından bir başka tartışma da kampanyanın nasıl yürütüleceği. O noktada en sık vurgulanan sosyal medyanın gücü üzerine oluyor. Twitter, Facebook vb. mecraları aktif olarak kullanacak, WhatsApp’ta gruplar kurup oralardan mesajlarınızı geniş kitlelere ulaştıracaksınız.

Jamie Bartlett; Dark Net (Internetin Yeraltı Dünyası – Türkçeye çevrildi) ve The People Vs Tech: How the Internet is Killing Democracy (Halka karşı Teknoloji: Internet Demokrasiyi Nasıl Katlediyor – Henüz Türkçeye çevrilmedi) kitaplarının yazarı, bunun tam tersine düşünenlerden.

Bartlett’e göre; dünyada sağ popülizmin yükselmesinin temelinde bu yeni iletişim teknolojileri var. Trump’ın twitter bağımlılığı boşuna değil!

Sağ popülizmin son zaferi hafta sonunda İspanya’ın Endülüs bölgesinde yapılan yerel seçimlerden geldi. Aşırı sağ 43 yıl sonra ilk kez yerel meclise girdi ve Franco’dan bu yana bölgeyi yöneten sosyalistler ilk kez çoğunluğu kaybettiler.
Siyasal kültür son yıllarda yaygın olarak iletişim kurduğumuz medyaya uyumlu hale geldiğinden sağın mesajları daha kolay hedefe ulaşıyor.

Soldan bir yorumla kullanılabileceğini de düşündüğüm popülizmin, iki temel özelliği var. Birincisi; son derece karmaşık sorunlara derhal, kısa ve net yanıtlar veriyor ve bunu da bir grubu hedefe koyarak yapıyor. İkincisi, yozlaşmış bir elite karşı namuslu/dürüst garibanları temsil ettiği iddiasını taşıyor.

Bartlett, üç beş cümleyle her şeyin anlatıldığı sosyal medya mecralarının bu iki hat için de mükemmel bir platform sunduğunu vurguluyor. Parasal kaynağı reklamlar olan ve ne kadar çok kullanılırsa o kadar kazanan bu mecralar, en geniş kitleyi yakalamak için “basitlik” ve “duygusallık” pazarlıyorlar. Her ikisi de sağ popülizmin makbulleri.
Bu yeni teknolojinin her şeyi sizin kişisel tercihlerinize uygun ve en hızlı şekilde sunuluyor olması da tam popülistlere göre. Siyasi tartışmalarda uzun boylu düşünmek, ölçüp biçmek pek sıkıcı. Bir derdiniz mi var; sorumlular tam karşınızda; göçmenler, yabancılar, yargıçlar, medya…

Popülistler açısından yeni mecraların bir avantajı da şu; ulaşmak istedikleri “çalışkan ve dürüst” politikacılar uzanınca tutacakları yerdeler. Trump misal, size bir tweetlik mesafede!

Bir yanda gerçeği araştırıp onun peşinden gitmek gibi zahmetli bir yol, öte yanda yalan da olsa hemen peşine takılabileceğiniz “bilgiler” var. Bu sosyal medya ortamında kimin sesi yüksek çıkarsa o kazanıyor ve sağcılar daha iyi bağırıyorlar.

Sosyal medyanın online ortamlarında benzer düşüncedeki insanların yankı odalarına hapsoluyor, etrafta var olan farklı düşünceleri ya yok sayıyor ya da onların en tutarsız karikatürlerini muhatap alıp onlarla boğuşuyoruz. Nüansların, gri alanların hiç önemi olmuyor. Bu ortamlarda kimsenin kimseyi ikna ettiği de yok!

Bartlett’e göre, sosyal medya bu insan zaaflarını yapılandırıyor ve “kaos yerine düzen öneren kabile reisleri”ne en uygun koşulları yaratıyor.

Bütün bunlardan bu yeni iletişim teknolojisini tümden reddetmek gerektiği sonucuna varmak budalaca.

Daha budalaca olansa, “salla bir tweet” kolaycılığına teslim olmak ve yeni bir teknoloji var diye en güçlü iletişim biçimi olan yüz yüze iletişimi boşlamak.