Mehmet Ayvalıtaş davasının 22 Eylül’de görülen 4. mahkemesi...

Salonda ve sokakta Mehmet Ayvalıtaş davası sürüyor

Mehmet Ayvalıtaş davasının 22 Eylül’de görülen 4. mahkemesi... Her manada kapalı kapılar, hatta kilitli kapılar ardında yapıldı. Mahkeme salonunda kapıyı üstümüze kilitlediler! Basın mensupları salona girmek için kapı önünde bekleyen görevlilerle tartışmak zorunda kaldı. Mahkemenin ancak yarısında içeri girebildiğim için, gördüğüm kısmından sonraki izlenimlerimi yazabileceğim.

Olay gecesindeki taksinin, 1 yıldır beklenen, hatta haddinden fazla beklenen sanık Cengiz Aktaş’ın 19 Eylül Cuma günü ilk kez sorguya gittiğini, fakat Mehmet Ayvalıtaş’ın ailesinin avukatlarının birinin bile sorguya çağırılmadığını öğrendik. 2. duruşmaya gelip keyfi şekilde mahkemeye girmeden bahçeden geri döndüğünü öğrendik.

4. duruşmada sanık Cengiz Aktaş, Mehmet Ayvalıtaş’ın avukatları tarafından sorgulanırken 50 yıldır aynı binada oturduğu halde nasıl bulunup mahkemeye getirilemediğini anlattı, sebep basitti, 1 aylığına Erzincan’a gitmişti: “Polis memurlarının beni aradığından haberim olmadı. Söz konusu bina babama aittir. Bu binada 1. katta oturuyorum, 2. katta rahmetli kardeşim, 3. katta kiracımız vardı.” Böyle bir aile apartmanında kapıya polis geldiğinde kimse Aktaş’a haber vermemiş demek.

Sanık Cengiz Aktaş’ın sorgusu: “Olay anında baygınlık geçirdim, hatırlamıyorum” diye özetlenebilir. Taksi şöförü olan Aktaş, “Öndeki araba fren yaptı, müşterim şoför sarhoş galiba dedi… Öndeki araca çarpmamak için fren yaptım, arkadaki jip bana vurdu… “İnternette dönen olay anı videolarında bizim bile uzaktan görebildiğimiz, caddedeki gençleri görmemiş! “Darbe aldıktan sonra çevrede sesler duydum. Kalabalık yoktu. Çarpma sesinden sonra kalabalık ve insan sesi duydum… 80-90 km ile gidiyordum.”

Olay gecesi hastaneye gittiğinde üzerinde çizikler olduğunu söyleyen Aktaş, Ayvalıtaş ailesinin avukatı Ömer Kavili’nin “o zaman hastaneden size darp yoktur diye sahte rapor mu verdiler?” sorusuna “Hafif çiziklerdi” diyerek durumu hafifletmeye çalıştı.

Mehmet’in ailesinin avukatlarının delil niteliğinde sunduğu özel bilirkişi Prof. Ergün Gedizlioğlu nezaretinde hazırlanan keşif CD’si izlenemedi. Salonda gerekli teçhizat olmadığı söylendi. Salonda biri izleyenlere biri hâkimlere dönük iki tane dev ekran televizyon var. O televizyonlar davalar esnasında penguen belgeseli izlemek için konmuş olacak, bilirkişi CD’sini oradan izlemenin bahsi dahi geçmedi. Ayvalıtaş’ın avukatlarının CD’yi izleme-izletme konusundaki ısrarı üzerine, avukatların laptoplarının sesi açılıp görüntüler duvara yansıtılmak yoluyla CD’yi izlenme çabasına girildi. Salonun duvarları kesme ahşap desenli. Yani perde vazifesi görmeye müsait değil. Görüntüler duvara yansıtıldıysa da, ahşap deseni ve sarı renginin aradan geçen kesmelerin de etkisiyle bölük pörçük ve bulanıktı. Bilgisayardan yükselen ses tüm salondan işitilecek nitelikte değildi. Velhasıl bilirkişi görüntüleri izlenemedi. Teknik yetersizlikten. Olaylar dünyanın en büyük adliyesinde geçiyor.

Diğer sanık Mehmet Görkem Demirbaş’ın avukatı ise, mahkemeye sunulan bilirkişi görüntülerinin kabul edilmemesini talep ederek başka bir bilirkişi belirlenmesini istedi. Ve ekledi: “Bizim de tanıklarımız var.” Ayrıca “müvekkilim üniversite öğrencisidir, duruşmalardan vareste (uzak) tutulmasını isterim.” Büyük ihtimalle Mehmet Görkem Demirbaş’la Mehmet Ayvalıtaş akran… Birinin savunulma ve mahkemeden uzak kalmayı talep etme şansı var. Akranının ölümüyle ilgili sanık olduğu davada… O esnada yanımızda oturan Hasan Ferit Gedik’in annesi, “Bu avukat benim oğlumun katillerinin de avukatı” diye fısıldadı.

Mehmet Ayvalıtaş ailesinin avukatları, bir kişinin yaralanıp bir kişinin öldüğü bir olayda, sanıkların kalabalık bir yola girdikleri ve hız ihlali sabitken hiç değilse olası kast olduğunu, olası kast göz ardı edilerek tutuklama yapılmamasının durumu alelade bir trafik kazası gibi göstermeye işaret ettiğini, bunun mahkemenin tarafsızlığına gölge düşürdüğünü bir kez daha vurgulayarak iki tarafın da tutuklanmasını talep etti. Sanıkların davalara gelişlerinin, gelmeyişlerinin keyfiyete bağlı olduğunun, mahkemece buna meydan verildiğinin altını çizdi.

Dava 24 Aralık’a ertelendi. Sanıklar tutuksuz yargılanmaya devam ediyor.

Ethem’in katiline 7 yıl verildiği, Berkin’in davasının henüz başlamadığı bir adalet sisteminde Mehmet Ayvalıtaş’ın davası nasıl, kaç vakitte sonuçlanır bilinmez. Galiba durumun en net özetini, Ayvalıtaş ailesinin avukatlarından Arzu Becerik, mahkeme çıkışında yaptı; “Gezi davalarında, ‘madem protesto ettin, başına gelenler normal’ tutumu var… Davaların takipçisiyiz, mahkeme sadece içerde değil, dışarda da devam ediyor.”

Ethem’in annesi Sayfi Sarısülük oğlunun katili polis Ahmet Şahbaz’ın tutuklanma kararından sonra “Kafamı ilk kez yastığa rahat koydum ve ilk kez rahat uyku uyudum” demişti. (Sonra ceza 7 yıla indirilince abisinin: “Kardeşimin hayatını 7’ler” sözü de hâlâ aklımızda) Ayvalıtaş ailesinden Mehmet ve evlat acısına dayanamayan Fadime Ayvalıtaş alındıktan sonra suçlulara müebbet verilse adalet yerini bulmuş mu olacak? Belki baba Ali Ayvalıtaş tutuklama kararının ertesi günü “Kafamı ilk kez yastığa rahat koydum ve ilk kez rahat uyku uyudum” diyebilecek.