İbrahim Karagül’ünden Erdoğan’ına, ne de mutlu olmuşlardır IŞİD'ci başları: Tel Abyad’ın kaybedilmesine karşı, teselli ikramiyesi oldu Kobane katliamı. IŞİD'ciydi, Nusracıydı, Mursiciydi, Selefiydi, İhvancıydı vs… diye ayırmak siyasal İslamcıları, en büyük salaklık.

Yaratık, bir kere dedi miydi ki “biz, yaratılanı severiz yaratandan ötürü”, kendi kendisine açık çek yazıyor, sınırsız vize çıkartıyor demektir, yine aynı yaratan adına, aynı yaratana sığınarak biz yaratılanlara en şiddetli tokadı aşketme, bizleri dövme, yok etme, kısacası öldürme konusunda.

Bunlara IŞİD destekçisi demek, aslında bir iltifat; zira, bunlar bizatihi IŞİD. Bunların gözünde, kendi toprağını koruyan yurtsever Rojavalı/Kobaneli ile kafa testereleyip yürek/ciğer yiyen yamyam/sapık cani aynı şey; ki, bunları aynı görmek doğrudan doğruya yamyamlık.

Bu arada, şunu da unutmayalım: Kadın cinayetlerinin de en büyük teşvikçisi ve sorumlusu da, yine bunlardır.

Ancak , cihatçılık da düpe düz yağmacılık, talancılık. Yani, dindi, inançtı, imandı ayaklarında en gayri insanî, en gayri ahlakî pislikleri kutsalmış gibi meşrûlaştırıp sorgulanmaz/dokunulmaz kılan insanlık düşmanları bunlar: İnsan temel alındığında, hiç kimsenin hiç kimsenin gözünün içine bakarak ileri sürüp savunamayacağı şeylerdir, zaten din kılıfı altında ilahî bir normmuş gibi insanlara dayatılmaya çalışılanlar.

Vahhabînın en süflîsi, IŞİD'cinin en vahşisi ve de hatta AKP'linin en hası, diyelim Erdoğan’ın kendisi veya benzeri bir canlı bile diğer bir insanın, hele bir kadının –bu arada, annesinin- gözünün içine baka baka, hiç mi hiç utanmadan “insanların sokağa çıkma, mirastan pay alma, araba kullanma, bisiklete binme, şahitliğinin kabûl edilme vb… hakkı pipilerinin olup olmamasına, ayakta işeyebilip işeyememelerine bağlıdır” diyebilir ki. İşte, bu denli alçakça şeylerdir ki, insan-dışı/üstü bir varlığın hesabına fatura edilir. Şöyle de söyleyebiliriz: Tanrı, gerçekten var veya yok, ancak egemenlik ve sömürü ilişkilerini meşrûlaştırabilmek için zorunlu bir referans, yani dayanak noktasıdır.

Tekrarlayalım: Erdoğan ve taifesi, IŞİD destekçisi değil, IŞİD’in bizatihi kendisidir.

Bu arada şunu da vurgulayalım: Erdoğan, cumhurbaşkanı olarak meşrûluğunu yitirmiş bir elemandır; zira, en bilinen/göze batan/anlaşılabilir örnekleri olarak ‘başbakanlık hizmet binası’ ve ‘başbakanlık uçağı’ gibi devletin makama mahsus mal ve hizmetlerini kendi şahsına bağlı kılarak kendi saltanatını kurmaya girişmiş, dolayısıyla cumhuriyetin boğazına sarılmış, tehlikelinin de ötesinde zararlı, binaenaleyh bir an evvel tasfiye edilmesi, en azından mümkün olduğunca etkisiz kılınması gereken bir unsurdur.