Gerçekten, samimiyetle söylüyorum: Seçim yapmayalım. Saray’ın tapusunu doğrudan Erdoğan’ın üzerine yapıverelim. Ömrü yettiğince otursun. Biz de kendi halimize bakalım.

Saçma mı! Yazıyı okuyunca siz de bana hak vereceksiniz. Önerimi destekleyeceksiniz.

Önce, son seçimlerimize bir göz atalım mı?

7 Haziran seçimlerinde AKP tek başına çoğunluğu kaybedince ne oldu? Uzatmayayım; ‘istikşafi’ görüşmeler adı altında AKP günlerce CHP’yle oynadıkça oynadı. Bu sırada zaten MHP çoktan “yeniden seçim” şarkısını söylemeye başlamıştı. Koalisyon öcüsünden korku memleketi sararken Suruç katliamı yaşandı. Ardından, tam da “yeni seçimin” on gün öncesinde Ankara’daki Gar Katliamı... Hatırlayın, o katliam sonrasında iktidar mensupları (hatta başbakan) hiç utanmadan “terör oylarımızı artırdı” deyiverdi. Sahiden artmıştı. AKP Meclis’e yine tek başına döndü.

16 Nisan referandumunda olanları da daha geçenlerde CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ağzından duyduk: “Referandumda 51.2 ‘Hayır’ çıktı. ‘YSK’ya çöreklenmiş yapı’ dedi ki ‘Evet’ çıktı. Biz bunu meşru kabul etmiyoruz.” Yani.. HAYIR cephesi hayati bir seçimi kazanmış aslında. Ama CHP ve topluca hepimiz oyunu bozmayı başaramamışız. AKP ve YSK’ye teslim olmuşuz. Söylenmekle kalmış, dizlerimizi dövmekle yetinmişiz.

Sıra 2019 (belki daha erken) seçiminde... Ve yeni oyunlarda / senaryolarda.

•••

Adında “Cumhuriyet” sözcüğüne yer vermiş derneklerin bile “bizi de alın askere” dediği.. Afrin operasyonunun neredeyse Kurtuluş Savaşı yerine konduğu.. Afrin’e eleştiri getirenin vatan haini ilan edildiği günlerdeyiz. Ancak, gördüğümüzü gördüğümüz gibi söylemek boynumuzun borcu. Kaldı ki, olan biteni görmek hiç zor değil. Apaçık söyleyiveriyorlar. Buyurun bir örnek, Abdülkadir Selvi:

“15 Temmuz kadar olmasa da Afrin, siyaseti etkilemiş gözüküyor. Öncelikle kararsızların oranında ciddi bir gerileme tespit ediliyor. AK Parti’ye oy verebilirim diyenlerin oranı yüzde 55’e ulaşmış durumda. 2014’te Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Ekim-Aralık boyunca yüzde 55 oranı yakalanmış, sonra Ocak ayından itibaren yaşanan parti içi tartışmalar nedeniyle iniş sürecine girmişti. Afrin operasyonuyla birlikte uzun bir süre sonra AK Parti’ye oy verebilirim diyenlerin oranı yüzde 55’e çıktı.”

Hadi, Abdülkadir Selvi’nin “15 Temmuz” hatırlatmasıyla, “darbe girişiminin AKP’ye ne kadar yaradığını” itiraf etmesini geçelim!!

Afrin harekatının siyasi hesaplara nasıl yansıdığı açık değil mi!

Referandum öncesi Hollanda’da göz göre göre kriz yaratan ve bunu karşıtlarına bile “milli mesele” olarak kabul ettirmiş bir “irade”.. Milyonların zihninde iz bırakmış terör korkusunun üzerinden bir MİLLİ DESTAN yaratmaz mı! Yaratmadı mı!

Bu destanla oy oranını yüzde 55’lere çıkartsa şaşırılır mı!

•••

Tabii sandığa kadar çok şey değişebilir. Günlük manevraları strataji zanneden iktidar, Rusya-ABD hattında rotasını şaşırabilir. Afrin’in rüzgarı kesilebilir. “Fırat Kalkan” harekatında olduğu gibi, Afrin’de de kendimizi birden “harekat başarılı biçimde sona erdi” açıklamasıyla karşı karşıya buluveririz. “Şehitlere rahmet” deyip “yeni konulara” geçiveririz.

İktidar, bu yüzden işi şansa bırakmak istemiyor. Afrin rüzgarının esip savurduğu günlerde MHP ile ittifak boşuna değil. Anketlerde barajın altında görünen MHP’yi Meclis’e taşımak, bu arada Erdoğan’ın koltuğunu garantilemek.. Bunu gerçekleştirebilmek için de seçim yasasını, Anayasa’ya aykırıymış değilmiş umursamadan iki günde değiştirmek.. Yasanın içine mühürsüz pusuladan tutun da sandığa güvenlik görevlisi çağırma “hakkı”na, işe yarayacak bütün malzemeleri atıvermek..

Aaaa, unutmadan.. Yüksek Seçim Kurulu’nun iktidar karşısında elini kolunu bağlayan YSK Teşkilat Yasası’nı hatırlamadan geçmeyelim. Seçimler, dolayısıyla ülkenin geleceği konusunda ne kadar kritik öneme sahip olduğunu gördüğümüz teşkilatla ilgili yasa, bırakın muhalefeti, sivil toplum kuruluşlarını falan.. AKP’nin bile haberi olmadan tek imzayla Meclis’e geldi. “Kabul edenler.. Etmeyenler.. Kabul edilmiştir” mekanizması ile yasalaştı.

O yasayla artık YSK, Kemalettin Tuğcu romanlarındaki üvey evlattan farksız. Boynu bükük. Çaresiz.

•••

Gelelim sadede:

* İktidar koltuğu kaybetmemek için her şeyi yapabilir. Yapıyor. Yapacak. Bu ülkenin gençlerini ölüme gönderirken tereddüt etmeyecek. Sandıkta aklımıza gelen gelmeyen her “önlemi” alacak.

* Muhalefet, daha doğrusu toplumsal muhalefetin öncü gücü olması gereken CHP ise neredeyse hiçbir şey yapmayacak. Örneğin referandumda yüzde 51.2 alındığını “bildiği” halde harekete geçmeyecek. Sokağa çıkmayacak. Bu vahim / korkunç bilgiyi bir sabah haberlerine saklayacak! Afrin operasyonunu da, arkasındaki senaryoyu görüp anlamadan anında destekleyecek. İktidarın yelkenine rüzgar olacak. Hatasını anlayınca ufak ufak dönmeye çalışacak.

Daha ne söyleyelim ben size! Bu memlekette, toplumsal muhalefet dirilmedikçe, her seçim yeni ve acı oyunlarla geçecek. İki ay sonra unutup gideceğimiz genç ölümleri anlamına gelecek.

Hadi! Biraz umut verin bana!